Eylül 2024 Sayımız Çıktı

E şimdi n’olmuş yani, ‘lafın tamamı so what yani’

1300’LERDEN GÜNÜMÜZE, ARAPÇADAN TÜRKÇEYE

Popüler kültürün etkisiyle dilin sokaktaki kullanımı, bazı sözcüklerin (yani, aynen, aynen öyle vb.) kavram alanını genişletse bile anlatımı kısırlaştırmaktadır. Daha az sözcük kullanan, sığ bir dille konuşan toplumun kendini bilim, felsefe, sanat vb. alanlarda geliştirmesi mümkün değildir. Kavram alanına yeni anlamlar katılan “yani”.

Dil, toplumla birlikte yaşa­mını sürdürür. Onunla beraber değişir. Türkçe yüzyıllardır kendine özgü cümle yapılarını korumasına rağmen, kimi sözcüklerde anlam güzel­leşmesi veya anlam kötüleşmesi görülür, kimi sözcükler ise bam­başka anlam denizlerine açılır.

Bir “göstergenin”, sınırlı bir “gösterilen” alanına sahipken genelleşerek daha geniş, daha kapsayıcı bir anlam alanı kazan­masına, “anlam genişlemesi” diyoruz. Son yıllarda kullanım alanlarının genişlemesiyle dik­kati çeken sözcük, “yani” oldu.

Arapça “any-demek istemek”­ten, “ya‘nі-demek istiyor” olarak dilimize geçen “yani” sözcüğü Türkçe Sözlük’te, “demek oluyor ki anlamlarında bir söz” ve “sözün kısası, doğrusu anlamlarında bir söz” diye tanımlanır. Sözcü­ğe ilk defa 1300’lerin başında kaleme alınan Farsça ve Türkçe metinlerde “yaane” yazımıyla rastlıyoruz. Âşık Paşa’nın 1330’da yazdığı 12.000 beyitlik mesnevîsi Garipnâme’de ise “ya‘ni” diye yer alıyor:

“Kimi ‘âşık hûriye vü uçmaga / Ya‘ni ol uçmakda hûrî kuçmaga

Kimi ‘ilme ‘âşık olmış sadr içün / Ya‘ni bu halk ortasında kadr-içün”

Sözcük günümüzde sözlükte verilen anlamlarının dışında bir­çok anlamda kullanılmaktadır:

– Bursu kazandığınıza göre notlarınız yüksek demek ki.

– Yani…

Bu karşılıklı konuşmada “yani” sözcüğü “öyle olmalı, evet-öyle” gibi anlamlarda kullanılmıştır.

Aşağıdaki örnekte ise yine sözlük anlamının dışında, deva­mında gelen “şöyle böyle” ifade­sinden de anlaşılacağı üzere, “az çok, fena değil, derdini anlatacak kadar” anlamlarını verecek şekilde kullanılmış ve sözcüğün kavram alanına bu yeni anlamlar katılmıştır:

– İngilizceniz nasıl?

– Yani… Şöyle böyle.

Konuşma dilinde “elbette öyle, kesinlikle öyle, bu da sorulur mu?” gibi anlamları barındı­ran “e yani” gibi bir kullanım da yaygınlaşmıştır. “Yani yani” şeklinde, “onaylama” anlamı ta­şıyan yinelemeli ve pekiştirmeli kullanımlarına da rastlıyoruz. Vurgu ve tonlamaya bağlı olarak değişebilen “kesinlikle, belki, emin değilim, haydi öyle olsun…” gibi anlamlar da yüklenebiliyor.

Popüler kültürün etkisiyle di­lin sokaktaki kullanımı bazı söz­cüklerin (yani, aynen, aynen öyle vb.) kavram alanını genişletse bile anlatımı kısırlaştırmaktadır. Daha az sözcük kullanan, sığ bir dille konuşan toplumun kendini bilim, felsefe, sanat vb. alanlarda geliştirmesi mümkün değildir. Anlam genişlemesine rağmen, anlatımın kısırlaşma hâline örnek olarak, Seyyal Taner’in 90’larda söylediği bir pop şarkısı aklımıza geliyor:

Lafın tamamını aptala söyle

E n’olmuş yani

Lafın tamamı so what yani

E n’olmuş yani

‘Yani o da Oğuz Atay yani’

Oğuz Atay Tutunamayanlar (1971) romanında, “yani” sözcüğünü peşpeşe kullandığı tiradında şöyle seslenir:Oğuz Atay Tutunamayanlar (1971) romanında, “yani” sözcüğünü peşpeşe kullandığı tiradında şöyle seslenir:

“… yani bizim küçük kalabalığımızı hava sızdır­mayan tabakalar halinde üst üste saran, nefes almamızı dahi engelleyen, yani mahallemizin bütün bileği kuvvetli ve içi boş küçük kabada­yıları ve onların büyük ortakları, yani esasında sayıca üstün olanlar, yani her zavallıdan daima bir rütbe bir kademe bir sınıf yukarıda olanlar, yani şekilsiz hüviyetleriyle daima vuran ve kaçınabilenler, yani hem ezip hem de ezdiklerini kabul etmeyenler, yani bir mertebe aşağıdayken ezilen ve bir derece terfi edince ezenler, yani çırağını, birşeyler öğretmesine karşılık her zaman döven ve ona insan mua­melesi etmeyen ustalar…” (s. 223-224)