Güler Sabancı, Türkiye’nin önde gelen iş insanlarından biri. Türkiye’nin en köklü sanayi yapılarından birinin 3. kuşak patronu Güler Hanım; Sabancı Grubu’nun özellikle tarihî mirasın korunması, gelecek kuşaklara aktarımı ve bunun sağlanması yolunda gerçekleşen-gerçekleşecek eğitim ve kültür faaliyetlerini anlattı. Dünden bugüne bir metot ve vizyon geleneği…
Sabancı Topluluğu’nun, özellikle günümüz pandemi koşullarında iktisadi-kültürel faaliyetleri, öncelikleri nasıl evrildi-güncellendi?
Türkiye ve dünya pandemi ile birlikte gerçekten çok zor bir süreçten geçiyor. Bugün, aşı çalışmalarıyla tünelin sonundaki ışığı görmeye başlasak da pandeminin etkisi daha uzun yıllar toplumsal hayat üzerinde etkili olmaya devam edecek.
Bu süreçte ne yazık ki dünyadaki bazı toplumsal kazanımların kaybedildiğini, eşitsizliklerin arttığını, dijitalleşmenin gücünden bahsederken teknolojiye erişim noktasında toplumlar arasındaki uçurumun büyüdüğünü kaygıyla izledik, izliyoruz.
Günümüzde sosyal meseleler çok boyutlu ve köklü çözümler için bütüncül bir yaklaşım gerekiyor. Toplumsal sorunları tek başına bir kişinin, kurumun çözmesi veya etkili projeler yapması çok mümkün değil. İşbirliklerine ihtiyaç var. Sürdürülebilir başarıya giden yol, katılımı ve sinerjiyi öne çıkaran, tüm ciddi paydaşları biraraya getiren ve ortak bir hedefle geleceğe birlikte bakmalarını sağlayan yönetişim modelleri ve buna sağlam zemin oluşturan, bağımsız, nitelikli araştırma kuruluşlarını ortak bir amaç ve vizyonla buluşturmaktan geçiyor. Bu yüzden de ben buna “Başarı Üçgeni” diyorum.
Güler Sabancı’nın Sabancı
Üniversitesi’nin kuruluş
sürecini anlattığı Bir
Üniversite Var Ederken,
2020’de Alfa Yayınları’ndan
çıktı.
Uzun süreli, stratejik ve planlı çalışmalarla kalıcı çözümler geliştirmekten başka şansımız yok. Bu açıdan sivil toplumun önemi de gün geçtikçe artıyor. Bunu sürekli olarak söylüyorum; bu yüzyıl sivil toplum kuruluşlarının yüzyılı olacak. Bu alanda çalışan kişi ve kurumlara daha çok iş düşecek. Yürünecek yolun uzunluğu, karşılarına çıkacak zorluklar onları asla yıldırmamalı.
Ben bu noktada özellikle genç neslin ortaya koyduğu duyarlılığın dünyayı çok daha iyi noktalara getireceğine inanıyorum. Bugün dünyada yaşanan dönüşümün temelinde de gençler ve onların yönlendirdiği teknolojiler var. Bu tüm toplumsal yapıyı da baştan aşağı yeniden şekillendiriyor. Özellikle şirketler için başarı kriterleri, topluluk vaatleri tamamen değişmiş durumda. Bunun da temel sebebi, gençlerin farklılaşan beklentileri, daha iyi bir gelecek için şirketleri teşvik etmeleri.
Dünyada ve ülkemizde gittikçe yaygınlaşan bu bakışaçısı, 90 yılı aşkın süredir Sabancı Topluluğu’na yön veren yaklaşımın da bir özeti. Biz bu yapıyı hiçbir zaman sadece ortaya koyduğu ekonomik değerle ölçmedik. Hacı Ömer Sabancı’nın ektiği ilk tohumlardan itibaren, Sabancı Topluluğu’nun bakışaçısı bundan çok daha kapsamlı, kapsayıcı oldu.
Vakıf çalışmalarımızı da sosyal gelişim ve toplumsal kalkınma için bir kaldıraç olarak görüyoruz. Sabancı Vakfı 50 yıla yakın süredir, bireylerin haklardan eşit yararlandığı bir toplum hayaliyle çalışmalarını sürdürüyor. 2005 ve 2006 yıllarında çok paydaşlı arama konferansları yaparak Sabancı Vakfı’nın konumunu ve gitmek istediği yolu yeniden tarifledik. Vakfı kurma amacımız da “her şeyi devletten beklememe” ve Hacı Ömer Sabancı’nın “bu topraklardan kazandığımızı bu topraklara geri verme” prensibine dayanıyor.
Sabancı Üniversitesi’nin de sizin hayatınızda-kariyerinizde çok önemli bir yeri olduğunu biliyoruz. Geçen yıl da Bir Üniversite Var Ederken kitabını yayımlamıştınız. Üniversitenin kuruluş felsefesi nedir, ne amaçlamıştınız kurarken?
Sabancı Ailesi için eğitim her zaman çok önemli oldu. Eğitimin bu ülkenin kalkınmasının temel unsuru olduğuna her zaman inandık. O dönemde Türkiye’de bizden önce sadece iki vakıf üniversitesi vardı. Kuruluş kararını 1994’te verdik. Hacı Bey’in, Sakıp Bey’in, benim; hepimizin hayali bir dünya üniversitesi kurmaktı. 21. yüzyılın üniversitesi olmasını arzu ettik. Daha ilk kuruluş sürecinde, 20’den fazla ülkeden, farklı disiplinlerde çalışan 50’nin üzerinde biliminsanı, araştırmacı, öğrenci ve iş insanını İstanbul’da bir arama konferansında biraraya getirdik. Bu arama konferanslarına 4 yıl devam ettik. Çok akıldan alıp, ortak aklı bulmayı hedefledik. O dönemde yapılan yatırımlar sayesinde, Sabancı Üniversitesi Türkiye’de alanında ilk online eğitime geçen kuruluş oldu. Bu süreçte yaşananlar da Bir Üniversite Var Ederken isimli kitabımda toplandı. Bu kitabın amacı salt tarihe kayıt düşmek değil. Geçmişe ışık tutarken gençlere yol göstermek, çağın ötesinde düşünmenin önemini aktarmak.
Ulu Önder Atatürk’ün “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözünü unutmadan “Fikri hür, vicdanı hür nesiller yetiştirmek” hedefiyle çalışıyoruz, çalışmaya da devam edeceğiz. Gençliğe gerçekten çok inanıyorum, güveniyorum. Onlarda çok büyük bir potansiyel görüyorum. Dünyadaki değişime onlar önderlik edecekler. Onlara en önemli tavsiyem; üretsinler. Fikirlerini hayata geçirmek için ellerinden geleni yapsınlar. “Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz” diye bir söz var. Ben buna çok inanırım. İnsan söyledikleriyle değil, yaptıklarıyla anılır. Tabii düşebilirler, hata yapabilirler. Önemli olan yeniden ayağa kalkmak, hatalardan ders çıkarmak; sakın yılgınlığa düşmesinler. Bilimin izinden ayrılmasınlar. Ve en önemlisi de geleceğe inansınlar. Onlar umutlarını yitirmesin ve dünya ışıksız kalmasın.
Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki “Hat Koleksiyonu Sergisi” hakkında bilgi verir misiniz?
Kitap Sanatları ve Hat Koleksiyonu, merhum amcam Sakıp Sabancı’nın, Sultan 2. Mahmud’un yazmış olduğu bir levhayı satın almasıyla oluşmaya başladı ve 1980’lerde özel koleksiyonlardan satın aldığı nadir kitaplarla daha da zenginleşti. Koleksiyon 1998’den itibaren New York Metropolitan Sanat Müzesi, Paris Louvre Müzesi, Berlin Guggenheim Müzesi gibi dünyanın önde gelen merkezlerinde sergilendi. Koleksiyondaki Türk ve İslâm sanatlarından hüsnühat, tezhip, cilt ve tasvir örnekleri bugün Sabancı Üniversitesi’nin çatısı altında, akademik bir bakışaçısı ve çağdaş müzecilik anlayışıyla, Atlı Köşk’ün üst kat salonlarında sergileniyor.
İslâm sanatının 14. yüzyılın sonlarından 20. yüzyıla kadar uzanan dönemine ait 600’den fazla eserin yer aldığı Kitap Sanatları ve Hat Koleksiyonu’nda ünlü sanatkarlar tarafından hazırlanmış elyazması Kur’an-ı Kerim nüshaları ve dua kitapları yer alıyor. Koleksiyonda Osmanlı hüsnühat sanatının büyük ustası, hattat Şeyh Hamdullah’ın tek yaprak halindeki yazılarından oluşan albümler; 17. yüzyılın büyük hattatı Derviş Ali’nin Kur’an nüshaları ve dua kitapları; usta hattat Hafız Osman’ın Kur’an nüshasının da aralarında bulunduğu nadir eserler yer alıyor. Koleksiyon ayrıca hattatların yazı yazarken kullandıkları, gümüş gibi değerli madenlerden, mercan, fildişi, kemik ve kaplumbağa kabuğu gibi organik malzemelerden yapılmış aletleri içeriyor. Burada yer alan eserleri müzenin dijital platformu “digitalssm.org”ta yayımlıyoruz; günümüzün sanatçılarına ilham veren geleneksel sanatları geniş kitlelere ulaştırmayı arzuluyoruz.
Sabancı Üniversitesi tarih programının faaliyetleri ve projeleri ne kapsamda? Öğrencilerin ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sabancı Üniversitesi’nin tarih lisansüstü ve doktora program çalışmalarında en ileri teorik ve karşılaştırmalı pratikler benimseniyor. Programlarımız öğretim üyelerinin akademik yetkinliklerinin yanısıra, Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi’nin disiplinlerarası yapısından da besleniyor. Yüksek lisans ve doktora programları, öğrencilerimize siyaset ve hukuk tarihinden, kültürel ve entelektüel tarihe kadar çeşitli alanlarda araştırmayı teşvik eden geniş kapsamlı bir çalışma olanağı sunuyor. Lisans eğitimlerini farklı alanlarda tamamlamış pek çok başarılı öğrenci, tarih yüksek lisans ve doktora programlarımıza başvuruyor. Türkiye’nin seçkin üniversitelerinden gelen ve yüksek lisansını Sabancı Üniversitesi tarih programında tamamlayan pek çok öğrencimiz, yurtdışında Harvard, Princeton, Berkeley gibi dünyanın en iyi üniversitelerinin doktora programlarına kabul ediliyor. Yine bu önemli üniversitelerde lisansını tamamlayan uluslararası öğrenciler, Sabancı Üniversitesi’nde Osmanlı ve Türkiye tarihi üzerine yüksek lisans yapıyor.