Futbolun beşiği İngiltere’de Noel’den 1 gün sonrasına denk gelen ve “Boxing Day” adı verilen 26 Aralık’ta ve yılın ilk günü olan 1 Ocak’ta futbol maçları yapılması çok eski bir gelenek. Premier Lig’de atılan goller yeni seneyi müjdeliyor. Türkiye liglerinde de 1 Ocak maçlarının 60’lı yılların başından itibaren ayrı bir yeri var.
Avrupa’da 1 Ocak uzun zamandır şöyle başlıyor: Önce Viyana Filarmoni Orkestrası yeni yıl konserini veriyor, ardından Premier Lig demir alıyor. Avusturya’nın başkentinde çalınan valsler ve polkalarla futbolun beşiği İngiltere’de atılan goller yeni seneyi müjdeliyor.
İngiltere’de yılın ilk günü futbol oynanması eski bir gelenek ve aslında herşey bir bayramdan kaynaklanıyor. Hıristiyan âleminin her sene büyük bir coşkuyla kutladığı Noel’de, Müslüman ülkelerdekiler dışında dünya ligleri tatile giriyor. İşte İngiltere’de ve bir zamanlar İngiliz sömürgesi olan ülkelerde 26 Aralık bir zamanlar önemli bir tarihti. Noel’den 1 gün sonrasına denk gelen ve “Boxing Day” adı verilen bu gün bir bayram olarak kutlanıyor, soylular yardımcılarına hediyelerini veriyorlardı. O zamanlar hediyeler ahşap kutulara konuyordu. Yine 26 Aralık’ta kiliselere özel kutular konuyor ve yardıma muhtaç insanlar için para toplanıyordu.
Boxing Day, ayrıca futbolun miladı olarak kabul ediliyor; zira İngiltere’de ilk maç 26 Aralık 1860’ta yapılırken, lig ancak 1888’de başlayabilmişti. Sosyal yaşamın oldukça kısıtlı olduğu, insanların kendilerine ortak eğlenceler aradığı bir zaman diliminde idareciler futbolun gücünün farkındaydı. İlk sezonda 26 Aralık’ta yapılan maçlar bir geleneği doğuracak; ertesi yıl federasyon yeni bir uygulamaya giderek Noel arifesine de maç koyacaktı. Buna göre ezeli rakipler iki gün arayla oynuyor; tam bir futbol bayramı yaşanıyordu.
Zamanla ligdeki takımlar arttı, başka şehirlerin temsilcilerinin sayısı da katlandı. Kulüpler artık bir kentten diğerine gitmek durumundaydı. Resmî tatil yüzünden seyahat zorlaştığından 24 Aralık’ta kimse oynamak istemiyor ve 1965’te buna son veriliyordu. Tabii ayrıca dinî gerekçelerle sahaya çıkmayanlar vardı. Bunlardan Swindon Town oyuncusu Harold Fleming ve Sunderland’in yıldızı Arthur Bridgett millî takım için de ter dökmüştü.
Boxing Day’de maç yapma geleneğiyse hız kesmeden devam etti. 1963’ün 26 Aralık’ı ayrıca bir gol bayramıydı. Tüm liglerde 39 müsabakada fileler 157 defa sarsılırken, bunların 66’sı 1. Lig’de (günümüzün Premier Lig’i) atılmıştı. Maç başına 6.6’lık gol ortalaması inanılmazdı. Fulham, Ipswich’i 10-1, Burnley ise Manchester United’ı 6-1’lik skorla bozguna uğratmıştı. İki gün sonra Ipswich Burnley’e 4, Manchester United da Fulham’a 5 atacaktı…
Eskiden 1 haftada takımlar 3 maça çıkarken, şimdi takımlar yaklaşık 10 günde 3 defa sahne alıyor ve muhakkak 1 Ocak’ta da futbol oynanıyor. Bu zorlu fikstürde kazanılan-kaybedilen puanlar, sezon sonunda kimin şampiyon olacağını, kimin düşeceğini belirleyebiliyor.
Peki bir zamanlar bizim ülkemizde de yeni yılın ilk gününde top oynanıyormuş desem şaşırır mıydınız?
1914-15 sezonuna kadar İstanbul Ligi’nin günü Pazar’dı. Hıristiyanların ve azınlıkların tatil günü futbol oynanırdı. İşte ilk defa 18 Aralık 1914’te İstanbul Ligi, Müslümanların tatil günü Cuma’ya taşındı. 1 Ocak da takvimdeki sıradan bir yapraktı; hâliyle maç yapılabilirdi. Bu topraklarda Miladi Takvim’in 1 Ocak 1926’da resmen yürürlüğe girmesinden sonra kutlanmaya başlayan yılbaşı, 1935’te resmî tatil olmuştu. Ancak futbol sahalarında heyecan devam ediyordu. Sadece İstanbul değil, İzmir’de de yapılan lig maçları da dikkati çekiyordu. Millî Lig’in 1959’da başlamasıyla birlikte futbol dünyamızda da yepyeni bir heyecan başlıyordu.
1 Ocak 1961’de İstanbul’da Kasımpaşa-Karagümrük, İzmir’de Vefa-İzmirspor mücadeleleri başladığında saatler 12.00’yi gösteriyordu. 2 saat sonra da Beşiktaş-Galatasaray derbisi başlamıştı. Bahri Altıntabak’ın golü sarı-kırmızılıları o gün zirveye taşımıştı. Müsabakayı radyoda anlatan Halit Kıvanç, ertesi gün Milliyet’te yayımlanan yazısında döktürmüştü: “Dünyanın en eski mesleğinin hangisi olduğu tartışılıyormuş. Doktor ‘hiç münakaşaya lüzum yok’ demiş, ‘en eski meslek doktorluktur. Havva anamız Âdem babamızın belkemiğinden yaratıldığı gün doktorluk başladı’. Mimar ‘o bir efsane’ diye cevap vermiş, ‘dünyanın ilk hâli taş, toprak, kaya, dağ, gelişi güzel bir manzara arzediyordu. İşte dünyayı biçime soktuğu için mimarlık en eski meslektir’. Bu sefer politikacı itiraz etmiş: ‘Taş, topraktan evvel insanları düşünelim. Dünyanın ilk insanları tam bir karışıklık içinde yaşıyorlardı. Bunları bir cemiyet nizamına sokmakla, politikacılık en eski meslek oldu’. Bu ana kadar söze karışmayan futbol hakemi birden yerinden fırlamış: ‘Evet’, demiş, ‘dünyanın ilk hâlinde tam bir karışıklık hüküm sürüyordu. Ama o karışıklığı kimin çıkarmış olduğunu hiç düşündünüz mü? Yaaa… ceddim olan ilk futbol hakeminin eseri idi bu kargaşalık…”
1 Ocak 1962’de bu defa ezelî rakipler Fenerbahçe ile Galatasaray, Mithatpaşa Stadyumu’nda kozlarını paylaşmıştı. 13.45’te başlayan maçı yine Halit Kıvanç anlatmış, golü yine Bahri atmıştı. Seneler sonra Türk Hava Yolları’ndan emekli olacak Bahri Altıntabak, yılbaşı derbilerinin golcüsü olarak nam salacaktı.
O döneme artık İstanbul’a tek büyük stadyum yetmiyordu. Bu gerekçeyle inşa edilen Ali Sami Yen’in galası hüzünlü başlamıştı. Türkiye’nin Bulgaristan ile oynadığı hazırlık maçında çıkan yangında 1 kişi hayatını kaybetmiş, 20 Aralık 1964’teki düğün, cenazeye dönmüştü. Aylar sonra Belediye ile Beden Terbiyesi anlaşıyor; stadyum lig maçlarına tahsis ediliyordu. Bir zamanlar Mecidiyeköy’ün incisi olan futbol yuvasında kramponlar, çim sahayla ilk defa tanıştığında ise takvimler 1 Ocak 1966’yı gösteriyordu.
Kaderin cilvesi, mabedin kapılarını açtığı ilk günde Galatasaray sahne almamıştı. Beykoz ile Ankaragücü arasındaki randevuyu İstanbul temsilcisi kazanırken, fileleri havalandıran Niyazi’ydi. Gazeteleri, futbolcuların okşadığı “halı gibi yumuşak çim” haberleri süslüyordu. İyi bakılmayan Dolmabahçe Stadyumu’nun zeminindeki kelliklerle, hava koşullarını müteakip oluşan gölcükler o dönemin bir klasiğiydi.
1 Ocak 1966’da Ali Sami Yen’e ayak basan ilk büyük kulüp Beşiktaş oldu. Günün ikinci karşılaşmasında Kartal, Hacettepe’yi tek golle geçerken, mikrofonda tahmin edebileceğiniz gibi yine Halit Kıvanç vardı. O gün Namık Sevik, çiçeği burnundaki stadyumu şöyle yazmıştı: “Futbolcu sahayı yadırgadı, seyirci yanındaki arkadaşını bulamadı. Hırslandı elini attı, şişe yok. Hakeme savrulacak minder yok. Küfür yok. Sakatlanma yok. Yok, yok, yok… Sanki Avrupa’da maç seyrediyormuş gibi oluverdik hepimiz”.
1967’nin ilk günü yine bir derbi heyecanı yaşanıyordu. Halit Kıvanç’ın 1 Ocak’ta anlattığı her maçtaki gibi tabelada 1-0 yazıyordu. Fenerbahçe Beşiktaş’ı Abdullah Çevrim’in attığı golle geçerken, her iki takımda da Türk olmayan futbolcular hafiften yadırganmıştı. Evet, o tarihlerde müsabakaları yabancı hakemler yönetiyor, fakat genelde bizimkiler oynuyordu. 1966’da yapılan değişiklikle takımlar iki yabancıyla sahaya çıkabiliyordu. Kanarya’da iki Yugoslav, Kartal’da ise bir Macar sahne almıştı. Nereden nereye geldik…
Yılbaşı, ligde son defa 1978’de kutlandı. Hem de ligin tüm takımları sahne almıştı. Lider Fenerbahçe Bolu’da kaybederken, Milliyet gazetesi “Yeni yıl sarı-lacivertlilere uğur getirmedi” manşetini atmıştı. Son şampiyon Trabzonspor Samsun’da 2 golle gülmüş; sezon sonunda ise Kanarya, evinde Boluspor’la berabere kalarak ipi bordo-mavililerin önünde göğüslemişti. Eski âdet uzun süre unutuluyor, 2015’in ilk gününde bu defa Türkiye Kupası’nda santralar yapılıyordu. Karadeniz fırtınası, Manisa’da 37 yıl önceki gibi 2-0 kazanıyordu.
İlk maç, ilk futbol stadı: Sandygate
1860’ın Boxing Day’iydi. Sheffield’daki Sandygate Stadyumu’nda birtakım adamlar bir topun peşinden koşturuyordu. O tarihte kimselerin bilmediği bu oyun neydi? Bazılarınıza güç gelse de sorunun cevabı basit; bugün milyarlarca insanın uğrunda yatıp kalktığı, trilyonlarca doların etrafında döndüğü futbol. 24 Ekim 1857’de İngiltere’nin Sheffield kentinde biraraya gelen iki kafadar bir kulüp kurmuştu. Onlardan Nathaniel Crestwick genel sekreter ve kaptan olurken, William Prest asbaşkanlık koltuğuna oturuyordu. Çok geçmeden kırmızı-siyahlılar kendi oyunlarını oynamaya başlıyordu. Kurallarını koyuyor, futbolun abecesini yazıyorlardı.
Dünyanın ilk futbol kulübü olan Sheffield F.C. 3 yıl kadar yalnızları oynamış, 4 Eylül 1860’da Hallam’ın dünyaya gözlerini açmasıyla ansızın bir rakibe kavuşmuştu. İki ekip 26 Aralık 1860’da kozlarını paylaşıyor, tecrübesini konuşturan Sheffield tarihin ilk maçını 2-0’lık skorla kazanıyordu. Bugün her iki kulüp de mücadelesine alt liglerde devam ediyor. Evet, bugün zerre kadarlar; ancak onların attığı minicik adımın artık nerelere vardığı aşikar. Bu maçın oynandığı ve aslen 1804’te kriket için inşa edilen, bugün kapasitesi sadece 1.300 olan Sandygate, Guinness Rekorlar Kitabı’nda ilk futbol stadyumu olarak kabul ediliyor. Sheffield F.C.’nin ise kapısında dünyanın en eski futbol takımı yazıyor. Hem FIFA hem de İngiltere Futbol Federasyonu onları ilk olarak kabul ededursun, her 24 Ekim’de onlar konuşuluyor. En azından senede 1 gün!