Onların başardıklarını erkekler futbolda yapsalar, dekorasyon dergilerine bile kapak olurlardı. Kim bilir, bu sürdürebilir başarıya ticari hayatta bir şirketimiz imza atsa, dünya liderleri arasında sayılırdı. Hemcinslerinin bu kadar itildiği, cinayetlere kurban gittiği, yer yer ikinci sınıf vatandaş olarak görüldüğü topraklarda Türk kadın voleybolcular tarih yazdılar, yazıyorlar.
Geçen yılın Avrupa ikincisi Türkiye, sekiz yıl sonra yine olimpiyat vizesi aldı. Bu tarihî başarıya imza atılan son Almanya müsabakası, o günün en çok izlenen 7. programıydı; AB Grubu’nda ise 2. sıradaydı! Spiker Başak Koç tüm karşılaşmaları anlatsa da milyonlar onu Pazar akşamı tanıdı. Bir kadın spikerin maç anlatması birçoklarına yabancıydı.
Elemeler dijital platformlar ve YouTube sayesinde izleyicilerle buluşuyor, Polonya ile oynanan epik yarı final tematik kanala taşınıyor, finalse ulusal kanalda ancak yer buluyordu. Tabii başarı sattırırdı! Zaferden sonra Filenin Sultanları’na manşette yer veren spor gazeteleri, önceki maçları genelde pul büyüklüğünde görmeyi tercih etmişti. Onlar da bir bakıma yayın haklarına sahip platformdan çok da farklı değildi.
Ekolden bahsetmemizin mümkün olmadığı topraklarda aslında bunlar hiç şaşırtıcı değil. Asıl şaşırtıcı olan şüphesiz voleybol! Ülke sporundaki başarıların isimlere endeksli olduğu bir diyarda, takır takır işleyen sistem fabrika gibi oyuncu üretiyor. Biri gidiyor, yeri hemen dolduruluyor. Londra’da Yaz Oyunları’nı gören takımdan bugüne sadece kaptan Eda ile Naz kalmış durumda.
Federasyon başkanları değişiyor; kurulan yapı daha da iyileşiyor. Altyapılardaki yetenekler durmadan üstyapıya taşınıyor; dünyanın en büyük yıldızlarıyla harmanlanan kulüp takımları arka arkaya büyük başarılara imza atıyor.
Kulüpler düzeyinde VakıfBank-Eczacıbaşı-Fenerbahçe’nin amansız rekabeti, yıllardır kadın voleybolunu zirvede tutuyor. Belki de dünyanın en zor ligi ülkemizde oynanıyor; şüphesiz sonuçları fileye yansıyor. Millî Takım düşünülünce milat, Türkiye’de yapılan 2003 Avrupa Şampiyonası olsa gerek. Ankara Atatürk Salonu’nda elde ettiğimiz ikincilik, adeta bugünleri müjdelemişti. Libero Gülden turnuvanın en iyi 6’sına seçilirken, Neslihan sonraki yıllara damgasını vuracaktı.
Zock!
Kimi çevrelerin kadın voleybolcuların kıyafetlerine dair sarf ettiği sözler büyük çoğunluğun tepkisiyle karşılaştı.
O günden bu yana tüm Avrupa Şampiyonaları’nda boy gösteren Filenin Sultanları, bugüne dek iki ikincilik, iki de üçüncülük kazanmış durumda. 2019’daki son turnuvada ay-yıldızlılar final görse de, kazanan Sırbistan’ın harika jenerasyonu olmuştu.
Kadın voleybolu, alt yaş kategorilerindeki başarılar büyükler seviyesine taşınabildiği için diğer takım sporlarından ayrılıyor. 20 Yaş Altı’nda son dokuz Avrupa Şampiyonası’nda en kötü altıncılık yaşayan millîlerimiz, bir kez kazanmış; üç defa da üçüncülükte kalmıştı. Dünya Şampiyonası düzeyinde elde edilmiş en iyi derece 2017’deki dördüncülüktü. 18 Yaş Altı’nda ise Dünya şampiyonalarının 2007’den beri gediklisi olan ay-yıldızlılar, 2011’de zafere ulaşmıştı. Avrupa Şampiyonası’nda yine aynı yıl kupa kaldıran gençler, 2005’ten beri organizasyonda düzenli olarak boy gösteriyorlar.
Çarkın her dişlisi tıkır tıkır işleyedursun, biraz da başarının en büyük mimarını anlatmalı… 2008’de Türkiye’ye ayak basan Giovanni Guidetti hem VakıfBank hem millî takımda yaptıklarıyla çıtayı daima yukarı çekti. Kulüp düzeyinde ilk 2011’de gelen Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, ertesi yıl yaşanan olimpiyat heyecanının habercisiydi. Sultanlar, çeyrek finalin kapısından dönmüşlerdi.
Guidetti önderliğinde VakıfBank, Kupa 1’in gediklisi oluyor, arka arkaya gelen zaferler dikkati çekiyordu. Kulüp 2013’te, kazanılabilecek beş kupayı da kaldırarak tarihe geçmişti. İşte o ekibin 23 Ekim 2012’den 22 Ocak 2014’e kadar süren 73 maçlık galibiyet serisi, Guinness Rekorlar Kitabı’nda yer alıyor.
“Türkiye bana müthiş bir kariyer, harika bir eş ve çocuk verdi. Benim de Türkiye’ye güzel şeyler verme sorumluluğum var” diyen İtalyan antrenör sadece başarılarla yetinmiyordu. Türkiye’nin İstanbul’dan ibaret olmadığını vurgulayan hoca, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da gençleri tarıyor, yarının yıldızlarının peşine düşüyordu. Başta bugünün olimpiyat vizesi alan takımının yıldızı Meryem olmak üzere, Cansu, Tuğba, Şeyma ve Meliha altyapı eğitimini başka şehirlerde almış sporcular. Belli ki ilerleyen yıllarda bu sayı daha da artacak.
Beş lig, dört Şampiyonlar Ligi, üç Kulüpler Dünya Şampiyonası şampiyonluğu kazanan Guidetti’nin yaptıkları, yapacaklarının teminatı gibi duruyor. Antrenör öğütme fabrikası gibi çalışan kulüplere alışık olan topraklarda 12 senedir görev yapan bu yabancı dikkat çekiyor. Gerçi bazı açılardan çok daha fazla bizden biri ya, neyse…
Tabii İtalyan hocadan bahsetmişken, Cengiz Göllü’yü anmamak olmaz. Hayatını voleybola adayan antrenörün idaresinde ligi tahakkümü altına alıp 17 sene üstüste şampiyon olan Eczacıbaşı, 1980’de Şampiyon Kulüpler Kupası’nda da ikinci olmuştu. Kıtanın üçüncü büyük organizasyonu olan bugünkü CEV Challenge Cup’ta takımlarımız sürekli yarı final görüyordu. 1990’ların sonunda iki kez Kupa 1’de final gören Vakıfbank, ikincilikte kalmıştı. Kadın voleybolunda kıvılcımı çakan Eczacıbaşı, 1999’da Kupa Galipleri Kupası’nı kaldırıyor, hasat mevsimi başlıyordu. Şampiyonlar Ligi olarak bilinen Yaşlı Kıta’nın en büyük organizasyonunda altı şampiyonluk, altı ikincilik, altı üçüncülük; Kupa 2’de dört şampiyonluk, üç ikincilik, üç üçüncülük; Kupa 3’te üç şampiyonluk, altı ikincilik, altı üçüncülük hanemizde yazıyor. Ayrıca yeryüzünün en iyi takımlarını biraraya getiren Kulüpler Dünya Şampiyonası’nın da en başarılı ülkesiyiz. Brezilya, İtalya, Rusya gibi voleybolun devlerini geride bırakan ekiplerimiz, bugüne kadar oynadıkları sekiz finalde altı defa zafere ulaşırken, dört de üçüncülük aldı.
Türkiye’de herhangi bir alanda böyle bir sürdürebilir başarı öyküsüne tanıklık ettiniz mi? Bu takım başta olmak üzere, sistemi inşa edenlerin hepsi ziyadesiyle alkışı hakediyor; birçoklarına örnek oluyor, binlerce sporcuya ilham veriyor.