“Karşı, karşılık, mukabil, rağmen ve karşın” edatları (ilgeç), “karşılık, karşılaştırma, zıtlık” ilişkisi kuran sözcükler. “Buna karşılık” dediğimizde bir zıtlığa işaret ederiz; zıtlar arasında bir neden-sonuç ilişkisi yoktur. ‘Buna karşın’da ise yine bir zıtlığa işaret edilmekle birlikte, söz konusu olan, zıtlardan birinin gerektirdiği sonucu diğerinde bulamamış olmaktır.”
Bilimsel eserlerde ve medyada “buna karşılık/ buna karşın” kalıpları en çok karıştırılan ifadelerin başında geliyor. Örneğin, bir haber bülteninde, “depremlerin üzerinden 15 ay geçti, buna karşılık bölgede barınma sorunu giderilemedi” deniyordu. Oysa haberi kaleme alanların, bu cümlede “karşılık” sözcüğü yerine, “rağmen” anlamına gelen “karşın” sözcüğünü kullanmaları gerekiyordu.
“Karşı, karşılık, mukabil, rağmen ve karşın” edatlarını (ilgeç) “karşılık, karşılaştırma, zıtlık” ilişkisi kuran sözcükler olarak sayabiliriz. “Karşı” sözcüğü görevleri bakımından oldukça geniş bir anlam yelpazesine sahiptir. İsim türünde, bir şeyin önünün, asıl alınan yüzünün ilerisi anlamına gelir. “Karşıda ip atlayan kızlar çok mutlu görünüyorlar” cümlesinde olduğu gibi. Yol, deniz, ırmak vb’nin öteki kıyısı veya yanı için de “karşı” kullanılır: “Karşıya geçecek taksi bulamadım.” Yine isim göreviyle ön, kat, huzur anlamını vermek için de “karşı” sözcüğüne başvururuz: “Rektörün karşısında buldular kendilerini.” Sıfat göreviyle “karşı” sözcüğü, bulunulan yere göre önde, ileride olma olarak da karşımıza çıkar: “Karşı adadan buzuki sesleri geliyor.” Karşı sözcüğü, karşıt (zıt), muhalif olarak da sıfatlaşır: “Mecliste karşı parti milletvekillerinin protestoları duyuldu.” Edat (ilgeç) göreviyle (-a/-e karşı) anlamında “karşı” sözcüğünü kullandığımız da olur: “Boğaziçi’ne karşı kahvesini yudumladı.” Hakkında, için, ilgili olarak anlamlarında yine edat olarak karşımıza çıkar: “Arkadaşına karşı saygısı kalmamıştı.” “Babam sabaha karşı işten geldi” örneğinde olduğu gibi, doğru, yakın, sularında anlamlarında da “karşı” sözcüğü kullanılır. Zarf (belirteç) olarak da karşı çıkmak, karşı durmak, karşı gelmek diye kullanırız.
“Karşılık” sözcüğü ise, isim göreviyle bir dildeki bir sözü başka bir dilde aynı anlamda karşılayan söz; verilen yanıt anlamında kullanıldığı gibi, bir şey alınırken karşı tarafa verilen başka şey; bir iş için ayrılmış para yerine de geçer. Yine günümüzde pek sık duymadığımız “rağmen” sözcüğü “karşın” anlamına geliyor. Genç kuşaklar günümüzde “rağmen” yerine “karşın” edatını tercih ediyor. Birbirine karıştırılan “buna karşılık/buna karşın”ın anlam farkı üzerine çevirmen ve yazar Necmiye Alpay’ın şu önemli gözlemine kulak verelim: “Buna karşılık” dediğimizde bir zıtlığa işaret ederiz; zıtlar arasında bir neden-sonuç ilişkisi yoktur. ‘Buna karşın’da ise yine bir zıtlığa işaret edilmekle birlikte, söz konusu olan, zıtlardan birinin gerektirdiği sonucu diğerinde bulamamış olmaktır. Başka bir deyişle, arada neden-sonuç ilişkisi bulunur.”
Ece Ayhan’ın “Ala ala hey” şiiriyle yazıyı bitirelim:
“… Ala ala hey! Artık şarkı olacak / Şiirin döndermesine genç hallaçlar ve / Kuşbakışlı çocuklar karşılık veriyorlar / Salarak gürlüklerine göğün uçurtmalar, hurra!”
Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ından örnekler
▶ “Kimsenin ona ‘karşı’ olmadığını söyledim.”
▶ “… bununla övündüğünü ileri sürerdi ben ‘karşılık’ vermezdim.”
▶ “… bu sevgi gösterisine sağ eliyle mukabele ediyor, ‘mukabil’ hücuma geçtik şimdi bastırıyoruz.”
▶ “Bütün azgelişmişliğime ‘rağmen’, elimden geleni yapıyorum.”
▶ “Böylece Türkiye, bir makine mühendisi kaybetmesine ‘karşın’ (üniversiteyi bitiremedi), gerçek ve verimli (otuz dört devrim yapmıştır) bir devrimci kazandı.”