Ekim 2024 Sayımız Çıktı

Kıbrıslı Zenon’un vizyonu 2.300 yıl sonrasının körlüğü

BÜYÜK BİR FİLOZOF, STOACILIĞIN KURUCUSU

Kendisi, erdemli olmayı başköşeye koyan düşüncelerinin yanısıra, her insanın nerede ve hangi toplum içine doğduğundan bağımsız olarak büyük insanlığın da bir parçası olduğunu ileri sürmüş. Bugün dünya vatandaşlığı fikri giderek uzak bir hayal. Hatta Zenon’un memleketi Kıbrıs’ın yarısında yaşayan insanları, dünyada bir ülke hariç kimse tanımıyor.

Kıbrıslı Zenon kardeşimiz, bundan yaklaşık 2.300 yıl önce “dünya vatandaşlığı” fikrini ortaya atan ilk insanlardan (Aşil’le tosbağayı yarıştırıp sonra bahisçilere paralarını vermemek için polim yapan diğer bir Zenon daha var; bizim Kıbrıslı Zenon başka). Kendisi Atina’daki Stoa Okulu’nun kurucusu. Erdemli olmayı başköşeye koyan düşüncelerinin yanı­sıra, her insanın nerede ve hangi toplum içine doğduğundan bağımsız olarak büyük insanlığın da bir parçası olduğu­nu ileri sürmüş. Tabii Kıbrıs o zamanlar az-çok kozmopolit bir yer; Fenikeliler ve Grekler beraberce kardeş-kardeş yaşıyor. Zaten Zenon da Fenikeli olarak biliniyor; ama Kıbrıs hakkında bir şey biliyorsak, has Kıbrıslıların kendilerini öncelikle Kıbrıslı olarak tanımladığı; onun için “Kıbrıslı Zenon” diye geçmiş bu abi tarihe.

Kıbrıslı Zenon, eğer aklımda yanlış kalmadıysa insanların taşıdığı birbi­rinden farklı kimliklerin esasen tek bir merkez etrafında toplanması gerek­tiğini savunmuş; milattan önce 3.-4. yüzyılda bir tür “Avrupa Birliği fikri”ni tüm dünyaya uyarlamış.

Bizim Zenon, hayata tüccar olarak başlıyor. Akdeniz’de o liman senin bu liman benim ucuza alıyor pahalıya satıyor. Bu işlerden çok da güzel para kazanıyor ediyor falan ama, günün birinde bunun teknesi mi batıyor, fırtı­nadan canını zor mu kurtarıyor nedir, birden uluslararası ticarete tövbe edip ya da kazandığı parayla kendisini erken emekli edip Atina’ya gidiyor.

HAFIZA-I-BESER

Atina’daki ilk günlerinde bir kitapçı dükkanına gidiyor. Bir felsefe kitabın­dan çok etkilenip satıcıya “Bu kitaptaki gibi adamları nerede bulabilirim?” diye soruyor. Kitapçı da, tesadüf bu ya, tam o sırada oradan geçmekte olan dönemin ünlüsü Krates’i gösterip “Aha, o adam­lardan biri” diyor. Krates biliyorsunuz, esasen zengin ama malı-mülkü dağıt­mış, parasını denize atmış, “homeless” olarak yaşamaya başlamış falan. Bir tür Ferrari’sini satan bilge ama gidip de TET konuşmacısı olup bu münzeviliğini paraya çevirmemiş.

Kıbrıslı Zenon da herhalde tüm diğer felsefesine ek olarak “İmamın dediğini yap, yaptığını yapma” felsefesini de için­de taşıdığından, bu Krates’in öğrencisi olmuş. Düşünecek olursak, Zenon’un yaptığı daha zor: Diyojen ve Krates “Hacı bu para bizi bozar” deyip fakir kalmışlar da Zenon paraya rağmen kendisini bozmamış gibi. Ayrıca öyle Kinikler gibi “donu fora edeyim, utanmazlık düsturum olsun, sağa sola işeyeyim, itlik-kopukluk da erdemdir” dememiş, gitmiş kendi okulunu kurmuş, Stoacılığı başlatmış.

Zenon’un dünya vatandaşlığı fikri bi­zim için kıymetli. Üstelik bunu az biraz kavmiyetçi sayabileceğimiz Yunanlar da teslim etmiş; Zenon öldüğünde mezartaşına “Evet Fenikeli olabilirsin / Ne çıkar bundan, Kadmos da oralı değil miydi? / Ve o değil miydi biz Yunanlara yazıyı öğreten?” yazmışlar.

Zenon’dan 2.300 yıl sonra, dünya vatandaşlığı fikri giderek uzak bir ha­yale dönüşmeye başladı tabii. Hatta ne gariptir ki, bizzat Zenon’un memleketi Kıbrıs’ın yarısında yaşayan insanları dünyada bir ülke hariç kimse tanımıyor. Hadi o kurulan devleti tanımıyorlar da, üzerinde yaşayan insanları, onların evliliklerini, sanatçılıklarını, sporcu­luklarını da tanımıyorlar; olimpiyatlara, futbol turnuvalarına, müzik festival­lerine katılmalarını yasaklıyor, insan­ları cezalandırmaktan çekinmiyorlar. Kıbrıslı Zenon’un 2.300 yıl sonraki hemşehrilerinin yarısı da, nikah akitleri geçerli sayılsın diye mecburen Türkiye’ye ya da Kıbrıs Cumhuriyeti’ne gidip orada evleniyor.