Dünün ve bugünün gündemi e-postanıza gelsin.
0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

DOĞUMUNUN 134. - ÖLÜMÜNÜN 72. YILI

Modern felsefenin büyük beyni: Wittgenstein

20. yüzyılın müstesna filozoflarından Ludwig Wittgenstein, Avusturyalı çok zengin ve köklü bir ailenin çocuğu olarak 1889’da Viyana’da doğdu. İki dünya savaşı, şiddet ve ırk ayrımcılığı ile parçalanan hayatı 1951’de sona erdi. Ancak ölümünden sonra tam olarak yayımlanan çalışmaları ve notları, günümüzde felsefenin yapıtaşlarından kabul ediliyor.

Tarihin en ilginç zamanlarında “yaşama laneti”- ne erişmiş (!) bir kişiydi Ludwig Wittgenstein (1889- 1951). Çözülmekte olan yaşayan Habsburg monarşisinin en zengin ailelerinden birinde doğan Ludwig’in hayatı, hem ailesinin hem de ülkesinin geçirdiği sert dönüşümlerle şekillenecekti. 20. yüzyılın başında kültürel, bilimsel ve sanatsal yeniliklerin öncüsü konumundaki Freud’un, Loos’un Viyana’sından Russell’ın, Keynes’in, Moore’un Cambridge’ine uzanan Wittgenstein’ın yaşamı, iki Dünya Savaşı’nın da yol açtığı keskin iniş-çıkışlarla doluydu. 20. Yüzyılın en önemli düşünürlerinden biri olarak tarihe geçmişti.

1- Ülkesinin en zengin ailelerinden birinde dünyaya geldi

Wittgenstein’ın ailesinin kökenleri, Sayn-Wittgenstein derebeyliğinde Moses Meyer-Wittgenstein’a (1761-1822) dayanmaktaydı. Ludwig, 9 çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak dünyaya geldi. Babası çelik sanayiinde bir tekel kurmuş, Habsburg monarşisinin en zenginlerinden biri olmuştu. 1913’te ölümünden sonra varislerine büyük bir servet kalmış, Ludwig ise 1. Dünya Savaşı’nın ardından bunu kardeşleri ve bazı sanatçılar (R. M. Rilke, G. Trakl gibi) arasında paylaştırarak mütevazı bir hayat sürmeyi tercih etmişti.

2- Hayatı boyunca felsefe dışında birçok farklı konuyla da ilgilendi

Ludwig, 14 yaşına kadar evde özel öğretmenler tarafından eğitim-öğretim gördü; ardından yatılı olarak Linz’teki doğa bilimleri ağırlıklı teknik okula gönderildi. Linz’teki eğitiminin ardından makine mühendisliği okumak üzere Berlin’deki Teknik Yüksekokulu’na yazıldı. Buradayken havacılığa ilgi duymaya başlamıştı. Mezuniyetinin ardından 1908’de Manchester’daki Victoria Üniversitesi’nde havacılık üzerine doktora yaptı. Burada uçak pervane dizaynı konusunda yaptığı araştırmalar sonucunda bir tasarımı ile patent bile aldı.

Bu dönemde ünlü düşünür Russell’ın Matematiğin İlkeleri ve Gottlob Frege’nin Aritmetiğin Temelleri adlı eserleriyle tanıştı ve felsefeye de böylece ilgi duymaya başladı. Frege ile çalışmak istese de o, Ludwig’i Russell’a yönlendirdi; Cambridge’te onun derslerine girmeye başladı. 1914’te savaşın patlak vermesiyle asker olarak orduya yazıldı ve savaş süresince birçok nişan ve madalyalar aldı. Savaş sırasında bir yandan Tractatus’u kaleme aldı ve 1918’de bunu tamamladı. Savaşın ardından ise öğretmenlik eğitimi aldı ve yeni kurulan Avusturya Cumhuriyeti’nin taşra okullarında 6 sene boyunca ders verdi.

1926’de öğretmenlikten ayrıldı, Hütteldorf’taki manastırda bahçıvan olarak çalışmaya başladı! Manastırda rahip olma isteği ise diğer rahipler tarafından reddedildi. Ardından Viyana’ya döndü; burada Tractatus eseriyle Viyana Çevresi’nin toplantılarına katılırken ablasının inşa ettirdiği “Haus Wittgenstein”ın içmimarlığını yaptı. Aynı dönemde Cambridge’te Russell’ın girişimiyle “doktor” unvanını aldı. Ölümünden sonra yayımlanacak eserlere temel olan elyazmaları ve öğrencilerine dikteleri bu dönemin ürünleridir (1929- 1941).

2. Dünya Savaşı başladığında ders verme işini sürdürmeyi ahlaken uygun bulmadığı için hastanede çalışmaya başladı; burada hastaların bakımı için çeşitli makineler geliştirdi. 1946’dan 1951’e kadar olan sürede önce İrlanda’ya sonra ABD’ye ve Avusturya’ya gitse de İngiltere’ye geri döndü ve burada prostat kanseri sonrası vefat etti.

image-128
Wittgenstein’ın 1922 yılında okul öğretmenliği yaptığı dönemde çekilen bir portre fotoğrafı.

3- Yaşarken sadece tek eseri yayımlandı

Bugün Ludwig Wittgenstein’ın elyazmaları, öğrencilerine dikte ettirdiği notlar ve mektuplar UNESCO Dünya Belleği Programı’nda muhafaza ediliyor. Wittgenstein hayattayken, sadece Logisch-philosophische Abhandlung (1921) adlı, daha çok Tractatus adıyla bilinen kısa kitabı, bir akademik makalesi, bir kitap eleştirisi ve çocuklar için hazırladığı bir sözlük yayımlanmıştı. Wittgenstein’ın en önemli eseri sayılan Philosophische Untersuchungen (Felsefi Araştırmalar) ise onun daha çok 1936-43 arasındaki çalışmaları sonrası oluşmuş ve ölümünden iki sene sonra yayımlanabilmişti (1953). Diğer notları da ölümünden sonra çoğunlukla öğrencileri tarafından düzenlenerek yayımlanabilmiştir. Son olarak keşfedilen, öğrencisi ve aynı zamanda sevgilisi Francis Skinner’a yazdırdığı notlar ise Arthur Gibson tarafından 2020’de yayımlandı.

4- Kavgam kitabındaki “Yahudi” Wittgenstein değildi

İlginç bir tesadüf, Wittgenstein’ın ailesi tarafından yollandığı Linz’deki teknik okulda Adolf Hitler’in de öğrenci olmasıydı. Ludwig Wittgenstein’ın gelecekte bir komplo teorisine ilk defa malzeme olması bununla ilgiliydi (diğeri SSCB adına ajanlık yapan Cambridge Beşlisi’nden bir kişinin Wittgenstein olmasıdır). Buna göre Hitler’in otobiyografik siyasi-ideolojik manifestosu Kavgam’da (Mein Kampf ) bahsedilen ve Yahudilere karşı duyduğu nefretin temeli, okulda aynı sıralarda okuduğu bir Yahudi öğrenci ile başlamıştı ve bu öğrenci Wittgenstein’dı. Halbuki Wittgenstein ile Hitler yaşıt olmalarına rağmen hiçbir zaman aynı sınıfta okumadılar. Hatta aralarında iki sınıf vardı; zira Wittgenstein giriş sınavında aldığı notla normalden bir üst sınıfta başlarken Hitler bir sınıf aşağıda başlamıştı. Wittgenstein bu okulda 3 sene okumuş (1903-1906), Hitler (1900-1903) ile sadece 1 senesi örtüşmüştü. Okulda birbirlerini görmeleri mümkünse de temas etmiş veya birbirlerini farketmiş olabilmeleri ihtimali oldukça düşüktü. Ayrıca Wittgenstein ufak yaşlardan itibaren bir Katolik olarak büyütülmüştü ve lise yaşlarında kendini bir Yahudi olarak tanımlamıyor ve görmüyordu.

5- Nazizmin korkunç şiddeti onu kendi kimliğini sorgulamaya itti

Wittgenstein’lar asimile olmuş ve Avusturya’nın yüksek burjuvazisine mensup, Hıristiyan inancı/gelenekleriyle yaşayan Yahudi kökenli bir aileydi. 30’lu yıllara gelindiğinde ise Nazilerin ve anti-semitik görüşlerin yükselişiyle Ludwig, Yahudi kökenlerini araştırmaya başladı. Wittgenstein’ın öğrencisi ve arkadaşı psikyatrist Drury, daha sonra onun itiraflarından birkaçını aktaracaktı: “Dindar bir insan olmasam da her şeyi dinsel bir bakış açısından görmekten kendimi alamıyorum”.

1938’de ülkesi Avusturya Cumhuriyeti’nin Nazi Almanyası tarafından ilhakı ve ertesi sene savaşın başlaması, kimliği üzerine kafa karışıklığını daha da artırdı. İlhak sonrası artık bir “Alman Reich’ı” vatandaşı olmalıydı fakat bunu yapmadı ve felsefe profesörü seçildikten sonra Britanya vatandaşı oldu.

Devamını Oku

Son Haberler