1896’da Cenevre’de basılıp dağıtılan beyanname, Tunalı Hilmi, Şefik ve Dr. Hasan Bey’in öncülük ettiği örgüt tarafından yayımlanmış; Osmanlı hükümetini telaşlandırmıştı. Sert ifadelerle dolu bildiri hem halkı isyana davet ediyor hem de Ermenilere yönelik hareketlere değinerek “şu toprak kardeşlerimizle bile yüzyüze gelecek hâlimiz kalmadı” diyordu.
Osmanlı İhtilal Fırkası, İttihat ve Terakki Cemiyeti içerisinde eylem taraftarlarınca 21 Aralık 1896’da kurulmuş özel bir şubeydi. Kurucuları Tunalı Hilmi, Şefik ve Dr. Hasan Bey’dir. Cenevre’de kurulan bu örgüt, parti (fırka) ismini taşımakla birlikte bir siyasi parti olarak kabul edilmemiştir.
Şiddet, bombalama ve İstanbul’da 2. Abdülhamid’e suikast fikirleri içeren pek çok mektup almış bulunan Tunalı Hilmi Bey ve arkadaşları, buna öncülük etme eğilimindedir. Balkan sahasında kendini gösteren İbrahim Temo ve “Hutbe” başlıklı risaleler neşreden Tunalı Hilmi Bey, Osmanlı İhtilal Fırkası’nın etkin kişilerindendir. “Ya Hak, Ya Ölüm” şiarıyla hareket eden örgüt, İstanbul’a astıkları bildiriler ile Osmanlı hükümetini korkutur, telaşlandırır.
Yine 1896’da Cenevre’de, Tunalı Hilmi’nin kurucusu ve yayın sorumlusu olduğu Ezan dergisini (sadece iki sayı) çıkaran Osmanlı İhtilal Fırkası, “Beyanname” adıyla iki önemli bildiri de yayımlamıştır. İlki 36×15.5 cm. ölçüsünde tek sayfa, kırmızı mürekkeple basılmış el ilanı şeklindedir. Başında parantez içinde “Beyanname” yazılıdır. Sonunda ise ortasında top, tüfek, kılıç gibi simgelerin, sağında-solunda “Ya Hak, Ya Ölüm”, hilalin ortasında da Osmanlı İhtilal Fırkası yazılı mühür bulunmaktadır.
İkincisi ise 17×13 cm. ölçüsünde 7 sayfalık kitapçık şeklinde bir broşürdür. O da beyanname başlığıyla başlayıp, ilkindeki mührün aynısı ile sonlanır. Tek fark, sonda parantez içinde “İstanbul” kaydı olmasıdır. Her iki bildirinin de Cenevre’de basılmış olması yüksek ihtimaldir. İkinci broşür Şükrü Hanioğlu tarafından yazılan Bir Siyasal Örgüt Olarak Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türklük – Cilt 1 (1889-1902) (İletişim Yayınları) başlıklı önemli eserin 457-461. sayfaları arasında yayımlanmıştır.
YA HAK YA ÖLÜM! KÜKREYİNİZ OSMANLILAR!
‘Padişahın Yıldız’ı sönecek. Artık günah bizden gitti…’
Osmanlılar!
Vakitler âhla vâhla, buna sebep olan zalimlere boyun eğmek veya nasihat etmek ile geçtikçe nasıl korkunç neticeler çıkıyor, görüyoruz; hele o mâyesi bozuk Abdülhamid’in şu yakınlarda, rast geldiğini dalayacak derecedeki kudurganlığını elbette hepimiz işitmişizdir.
Osmanlılar!
Biliriz ki kudurmuş bir köpeği gebertmek farzdır! İşte bugüne kadar kan dökmekten sakınmış olan (Osmanlı İhtilâl Fırkası) artık zalimlerin haddini silahla bildirmeye ve mazlumların intikamını almaya iyice karar verdi. Nerede ise elde edeceği ilk fırsatta meydan-ı mücahedeye atılacaktır! Bu halde ey Osmanlı yüreği taşıyanlar! Umarız ki (İhtilâl) sözünden münasebetsiz manalar çıkarmayarak biz nâciler içine karışır, hakka ve halka olan borçlarınızı bir an evvel ödersiniz! Evvel be evvel şurasını da bildirmek isteriz ki, hakkımızda kim fena söz söylerse, yapabileceği bir işi teklif ettiğimiz halde yapmazsa bahusus -o küçük, büyük damgalı casuslar bertaraf- zabit güruhu ve asker takımı yolumuzu kesmeye kalkışırsa aramızı ancak ölüm ayırabilecektir. Evet. Öleceğiz, keseceğiz, biçeceğiz, yakacağız, yıkacağız, hiç kimseden pervamız yok! Gönüller, vicdanlar buna çoktan âşıktır! Hele kanunlar, fetvalar yolumuzu bize pek açık pek doğru gösteriyor! Başka çare yok! Değil yalnız bir iki münâfıkı tepelemek için lazım gelen kuvvetler, o canavar tabiatlı padişahın (Yıldız)’ını söndürecek ve külünü yıldızlara doğru savuracak olan (dinamit)ler bile elde, belde hazırdır. Halkın selameti herhangi noktayı gösterirse oraya atılacaktır.
Ey zâlim elinden kurtulmak için çareler arayan, fakat kan dökülmesini istemeyen vatandaşlarımız!
Geliniz! Bâb-ı âli’ye ve her kasabadaki hükümet konaklarına dolunuz; icap ederse sopaları, bıçakları çekiniz. Korkmayınız! Zira bir kılınıza dokunmak isteyecek hainlerin canı elimizdedir! Evet, ayaklanınız! Ey henüz başkaldırmamış olan ahalimiz! Bu kadarcık bir Osmanlılık gayreti bari gösteriniz ki: (Şimdiki Osmanlılar’da eski Osmanlılar’ın kanı yoktur) gibi ağır sözler altından da kurtulasınız! Ermeni vatandaşlarımızın fedakarlıklarından olsun ibret alınız. Geçenlerde yapılan hataları örtmek için ellerinizi onlara uzatınız; arkalarından gitmek ağır geliyorsa önlerine düşünüz! Bu ne acı bir ömürdür ki senelerden beri birlikte yaşadığımız şu toprak kardeşlerimizle bile yüzyüze gelecek hâlimiz kalmadı!
Titreyiniz Osmanlılar!
Hiç olmazsa Allah korkusuyla titreyiniz ki kalbinize doğacak bir tedbir sâyesinde şu esaret yükü arkanızdan düşsün!.. Yakışmaz Osmanlılığa, Müslümanlığa bu cansızlık, billah lekedir! İşitiniz şu gaddar hükümetin zulmüne feryad olan analar, babalar, kardaşlar, evladlar yerden gökten (İntikâm, İntikâm) diye bağırıyor. Kükreyiniz Osmanlılar; yanı başınızdaki beli bükük ihtiyarlar o dağ gibi yiğitler yüreği için yahut politikaca edilen veya yanlış bir şüphe üzerine evlad u ayalinin ciğerleri paralayan feryâd u figanına kulak asılmayarak yaka paça kaldırılıp götürülürken yerlerinizde mıhlı duracağınıza bu biçarelerin imdadına koşunuz! Zindanlarda, sürgünlerde Arabistan’ın, Anadolu ve Rumeli’nin en bereketli yerlerinde bile açlıktan inleyen bilcümle Osmanlılar’a da rahat yüzü görmek nasib olsun! Vallah (Ya İntikâm, Ya Ölüm) diyerek (Meclis-i Mebusan)’ı açtırmak ve şu zalim hükümeti kökünden söküp atmak üzere biz işe sellemüs-selâm başlayacağız, bildiriyoruz. Günah bizden gitti!
Osmanlı İhtilal Fırkası
Ya Hak, Ya Ölüm