Paris’te 26 Ocak 1855’te kendini öldüren Gérard de Nerval, eserleriyle kalıcı bir etki bıraktı. 1855’de kendisini kravatından demir parmaklıklara astığında, Rue de la Vieille Lanterne’in (Eski Fener Sokağı) idam fermanı, çevresindeki başka sokaklarla birlikte imzalanmıştı. Şehirden silinecek bir sokağı bu nedenle seçmiş olabilir miydi? Nerval’in izinde…
Sık sık sokak isimlerinin değiştirilmesi konusuna diklenerek eğildim yazılarımda; bu işlemleri gerçekleştiren yetkililerin isimleri de kayıtlardan silinsin isterdim.
İsmi değiştirilen sokağın cismi değişmez elbette ama, imgesi kökünden değişir. Uğradığı acımasız “palempsest müdahale” yüzünden geçmişi bulanıklaşır; zaman geçince belleği zayıflayan toplumun zihninde tarihi kısalacak, büzüşecektir. Şehir sevdalıları, mahalle biyografları, anı koruyucusu edipler eliyle yaşatılır Sormagir, Tavukuçmaz ya da (evet, ısrarla) Beşir Fuad isimleri.
Bir de ama, kaybolan sokaklar biliyoruz. Biri, koyu hikayesi dolayısıyla bende mıknatıs etkisi yaratmıştır: “Rue de la Vielle Lanterne”i, Paris’in kendi yokolmuş, izleri kalmış kasvet yüklü sokağını 1973’te aramaya giriştiğimde onun bir şehircilik hamlesinde haritadan sırra kadem bastığını bilmiyordum. O dönemde arama motorlarının sağladığı olanakların uzağındaydık; sokağın güç bela erişebildiğim tek imgesi, Gustave Doré’nin litografisindendi.
“Ölü’m”, 10 yıl kadar sonraydı, bir ağır bunalım dönemecinde çıkagelen şiir Taşrada Ölüm Dirim Hazırlıkları’na girecekti: Ayna düzenekli parça.
Ölü’m
İnatçı bir gölge gibi ardımda
iz sürdü ölüm. Gece sonu
bir pusuydu gece: Kapılar
kapalı, pervazlardan sızıntı
bile esirgenmiş, sessizlik
arttıkça artıyor; bir döşek,
bir kâse çorba, bir çift
yumuşak söz için seyiriyor
içim.
Dostlar uyuyorsunuz! derin
ve kilitli. Sabah bir dürtüyle
uyanacak ve sürdüreceksiniz
tekerleğin çevrimini.
Rue de la Vieille Lanterne, bin
Sekiz yüz altmış sekiz. Ben
Prometheus: Sizin için salacağım
ateşe küsüyorum.
Bir 10 yıl daha geçti aradan. Gerçi iki durak arası birkaç defa döndüm Gérard de Nerval’e ama bir sonraki yoğunlaşmam 1996-97 parantezini geçirdiğim Paris günlerine denk gelen bir serginin etkisiyle gerçekleşti. O vesile yazdığım “Gece Siyah ve Beyaz Geçecek: Beni Beklemeyin”in girişini alıyorum buraya:
“Rue de la Vieille Lanterne, iki adım ötemde, Châtelet’deymiş: Merdivenli, dar, farelerin cirit attığı bir sokak. Nerval sergisinde yarım düzine parça var: Desen, kroki, gravür, yağlıboya. Gustave Doré’nin, Nerval’in kendini astığı geceyi illüstre eden gravürü başarısız, ama ürperticiydi. ‘Gece siyah ve beyaz geçecek’ diye teyzesine bir pusula gönderen yenik, yorgun şair: ‘Beni beklemeyin’.
Morg kayıtlarına göz attım, yakından bildiğim bir metin, Ahmet Oktay’ın şiiri (Yol Üstünde Semender’de-1987) için çevirdiğim satırlar. İntihar sebebi: Bilinmiyor.
Hiçbir intiharın asıl gerekçesi bilinemez: Karmaşık köklü, yumak gövdeli, çokdallılar. Cesedi St. Michel morguna getirmişler. Bilmiyordum: O sırada oturduğum evin tam karşısında, biraz aşağıda, Seine kıyısındaymış -hâlâ duruyor olsaydı bina, 1855’te duruyormuş, penceremden onu seyrediyor olacaktım. 30’u günü Notre-Dame’dan kaldırılmış Gérard’ın cenazesi.
Gérard Labrunie: Geçen yüzyılın en koyu şairi -Lautréamont’la birlikte. Ondaki siyah başka hiç kimsede bu kadar kesinleşmemiştir, Lautréamont’unki kalın bir sistir sonuçta: Nerval’inki düpedüz taş duvar.
Elyazmalarının önünde tek tek dikildim. Uçtu uçacak mürekkep lekeleri. Sonelerin elyazmalarında yabanıl, rahatsız, son derece sıkışık bir istif göze çarpıyor. Aynı, Adolph Legros’nun daguerrotip’inde yüzüne toplanmış, onu çatlatasıya germiş ifade. Kimin aklına gelir o adamın benim yaşımda olabileceği: İki bin yıllık bir yorgunluk değil mi gözlerinde çöreklenmiş duran?”
Denemede Doré’nin litografisine biraz haksız biçimde yüklendiğimi düşünüyorum bugün: Jules de Goncourt’un deseni 1854’e tarihleniyor: Kesif atmosfer. Nerval 26 Ocak 1855’de kendini kravatından demir parmaklıklara asarak intihar ettiğinde, Rue de la Vieille Lanterne’in idam fermanı, çevresindeki başka sokaklarla birlikte imzalanmıştı. Şairin durumdan haberi var mıydı? Şehirden silinecek bir sokağı o nedenle seçmiş olabilir miydi? Böyle akıl yürütmek safdillik olur. Şu var: Nerval, seçimiyle sokağı şehrin tarihine kalıcı biçimde oturtmuştur.
Oluşturduğum ‘küçümen albüm’ ölüp gitmiş bir “canlı”nın, şairin, öldürülmüş bir başka “canlı”yı canlandıran görüntüleri. Rue de la Vieille Lanterne kayıtlara ‘sokak’tan çok ‘yol’ (voie) olarak geçmiş. Châtelet tiyatrosunun hemen arkasına düşen yerinde boşluğunu, hayaletli hayaletini ziyaret ettiğimde içimin içinde bir zonklama hissettiğimi saklayamam.
Nerval’i, Gérard efendi Galata’da, Tünel civarında dolaştığı günlerde düşünmeye ve düşlemeye çalıştığım da oldu. Doğu’ya Yolculuk’u yeniden okuyun! Neden bilmem, ona yakıştırdığım Ensiz Sokak sonunda 2021’den başlayarak adreslerim arasına katılınca: Sırtımdan aynı ürperti geçiyor hep.