Kaliteli bir baskıya ve etkileyici fotoğraflara sahip Persler. Anadolu’da Kudret ve Görkem adlı kitap, tarihsel, dinsel ve arkeolojik konuları yoksayarcasına kurgulanmış. Persler ve kültürleri “Hellen arkeopolitikası” çerçevesinde değerlendirilirken, Anadolu’daki birçok mimari kalıntı, kazı çalışmaları, buluntular ve Zerdüşt dinine ait bulgular görmezden gelinmiş.
Anadolu’da İran halklarının egemenliği MÖ 600’ler civarında Urartu Krallığı’nı İskitlerle birlikte tarih sahnesinden silen Medlerle başlar. MÖ 546 yılında Pers (Akhaimenid) kralı Büyük Kyros (MÖ 559 – 529), Lydia kralı Kroisos’u (MÖ 560 – 546) yenişemediği bir mücadele sonrasında Sardeis’e kadar izlemiş, zayıf durumda yakaladığı başkenti ve kralı ele geçirerek, Anadolu’nun tek egemeni olmuştu. Büyük Kyros, bu zaferden sonra Anadolu’yu beş satraplığa ayırmıştır; Katpatuka (Kappadokia), Yukarı Phrygia, Yauna, Karia ile Aşağı Phrygia – Sparda. Medlerle başlayan ve Perslerle devam eden bu süreçte bölgeye girmiş olan Zerdüşt dininin kurumsallaşması ve yaygınlaşması da gerçekleşmiş olmalıdır.
Bu sırada Doğu Anadolu Yaylası’nda ise Akhaimenidler tarafından kurulmuş olan Armenia Satraplığı görülür. Herodotos ve Ksenophon gibi antik Batı kaynaklarının bildirdiği bu satraplığın kesin sınırları ve yayılım alanları bugün için tartışmalı olmakla birlikte, tarihsel süreç içinde Batı ve Doğu olarak ikiye bölündüğü düşünülmektedir. Batı satraplığın yönetim merkezinin Erzincan’ın 10 km doğusunda, Üzümlü (eski Cimin) ilçesi yakınlarındaki Altıntepe, doğu satraplığın merkezinin ise Van Kalesi/Thosp olduğu görüşü genel kabul görmektedir.
Persler, Anadolu’nun neredeyse hiçbir alanına bölgesel düzeyde imar yatırımları ve kültürel etki yapma ihtiyacı duymamışlardır. Bunun yerine, satraplık merkezleri ya da alt birimleri olarak belirledikleri bazı yerleşmeler ile yakın çevrelerini Persleştirme (Persianisation) yolunu seçmişlerdir. Persleştirme politikası uygulanmış önemli merkezler olarak Bandırma yakınlarında yer alan Manyas Gölü/Daskylitis Limne kenarındaki Hisartepe/Daskyleion ile Salihli’deki Lydia başkenti Sardeis kentleri gösterilebilir. Bu kentlerde yerel mimari geleneklere uygun, ancak plan şeması bakımından kendi tasarımları olan saray ve malikâneler inşa etmiş olan Akhaimenidler, yoğun olmasa da Anadolu sanatı etkileri taşıyan resim ve heykeltıraşlık eserleri ile anıt mezarlar üretmişlerdir.
Akhaimenidlerin satraplık merkezlerine yaptıkları en önemli kültürel etki, kent tasarımları temelinde gerçekleşmiştir. Bölgesel yönetim birimi olarak belirlenen satraplık merkezleri ile yakın çevrelerinde, su kaynağı ya da birikintisi içeren geniş bahçeler ve av parkları yani paradeisos’lar kurmuşlardır. Başka bir deyişle, Perslerce Anadolu’da seçilen yerleşim alanları içinde göl komşuluğu ile kuş ve diğer av hayvan çeşitlerinin yaşadığı doğal ortamlar bir paradeisos oluşturmak amacıyla her zaman tercih edilmiş, bu alanların doğal güzellikleri ile av olanakları Persler için daima çekici unsurlar olmuştur. Akhaimenidler, paradeisos’lar ile anavatanlarındaki yaşamlarının zevk ve kültürlerini Anadolu’ya taşımışlardır.
Bugün bile Kuş Cenneti özelliğini koruyan Manyas Gölü/Daskylitis Limne ve Sardeis dışında, Anadolu’da sistematik arkeolojik kazılarla araştırılan ve saptanan paradeisos’a sahip diğer bir yerleşme Oluz Höyük’tür. Amasya kent merkezinin 25 km. güneybatısında yer alan Oluz Höyük’e yaklaşık olarak MÖ 450 yıllarında Pers kökenli bir Akhaimenid zümre ya da topluluğun yerleşmiş olduğu, mimarideki köklü değişim ile taşınabilir maddi bulguların işaret ettiği üzere, kültürdeki yeniliklerden anlaşılmaktadır. Oluz Höyük-Akhaimenid yerleşmesi, Pers Yolu, Pers tipi sütun kaideleri, anıtsal girişler ve açığa çıkmaya başlayan “Erken Zerdüşt Dini Kutsal Alanı” ile karakterize olmaktadır.
Yapı Kredi Yayınları tarafından yakın bir zaman önce basılan “Persler. Anadolu’da Kudret ve Görkem” adını taşıyan, kaliteli bir baskıya ve etkileyici fotoğraflara sahip kitabın, yukarıda önemle hatırlatılan tarihsel, dinsel ve arkeolojik konuları yoksayarcasına kurgulandığı anlaşılmaktadır.
Hellen arkeopolitikası
Persler kitabı, Anadolu’ya doğudan gelmiş olan ve kültürel karakterlerini Kızılırmak Havzası ile Doğu Anadolu Yaylası’nda izleyebildiğimiz Akhaimenidleri ne yazık ki yalnızca “Batıcı” bir arkeoloji ve tarih anlayışı ile görebilmek amacıyla hazırlanmış gibi görünmektedir. Büyük Yunanistan Seferi’nin başlangıcında Van Kalesi’nin güney yüzüne çivi yazısı ile dev bir kitabe nakşettiren büyük kral I. Kserkes’in (MÖ 485-465) bu çok önemli anıtı da dahil olmak üzere, Van-Karagündüz Höyüğü, Erzincan-Altıntepe, Amasya-Oluz Höyük ve bununla bağlantılı olan mimari, küçük buluntu, çanak-çömlek ile Kızılırmak’ın doğusundaki Zerdüşt dini bulgularının görmezden gelinmesinin başka bir açıklaması yok gibidir.
Kitapta, Persler ve kültürleri “Hellen arkeopolitikası” çerçevesinde değerlendirmektedir. Şahsımın da içinde olduğu biliminsanlarının 2007’den itibaren Amasya ilinde geliştirmeye başladıkları Oluz Höyük sistematik arkeolojik kazıları, özellikle Kızılırmak Havzası ve yakın çevresinde Anadolu Öntarihi’nden köken alan geleneksel kültürü, Demir Çağı sürecinde Hellenler’in değil de doğudan gelen Medler ile Persler’in etkilemiş olduklarını kanıtlamaya başlamıştır. Bu görüşlerin kitapta yer almaması, Anadolu kültürünün gerçek yeri ve ağırlığını vurgulayan ve bunlara Doğu’dan da bakabilen biliminsanlarının, Hellen arkeopolitikası savunucularını rahatsız etmeye başladığına da işaret etmektedir.
Yapı Kredi Yayınları’nın son yıllardaki büyük bütçeli projeleri ile Anadolu’nun antik kültürlerini Türkiye topraklarının bir prestiji olarak sahiplenmesi ve kaynak eserlere dönüştürmesi takdire şayan bir yaklaşımdır. Devam edeceği anlaşılan Anadolu uygarlıkları kitap dizisinde editoryal kurgu sorunları giderilmiş yayınlar görmek, Anadolu arkeolojisi ile ilgilenen herkesi mutlu edecektir.