Napoléon Bonaparte, 206 yıl önce bu ay (26 Şubat 1815), “sürgün” edildiği Elba Adası’ndan firar etmişti. Adadan kaçan meşhur komutan, o sırada 46 yaşındaydı. 24 yaşında general, 35 yaşında Fransız İmparatoru olmuş; hemen hemen girdiği tüm muharebe ve savaşlardan muzaffer ayrılmıştı. Ta ki Rusya Seferi’nden eli boş dönene kadar… Firardan sonra “Yüz Gün” daha Fransa İmparatoru olarak hüküm sürecek; Waterloo Muharebesi’ndeki yenilgiden sonra, Saint-Helena adasında gerçek bir sürgüne mahkum edilecek; 1821’de ölecekti.
1. Elba Adası aslında bir sürgün yeri değil, Bonaparte’a sunulmuş bir toprak parçasıydı.
Altıncı Koalisyon Savaşı’nın sonucunda Fontainebleau Antlaşması ile Napoléon, uzun savaşlar sonunda elde ettiği tüm unvanlardan feragat ediyordu. Tarihte eşine rastlanmamış şekilde, bu mağlup hükümdara Livorno açıklarındaki küçük bir adanın yani Elba’nın hükümranlığı veriliyordu. Bu ada artık 12 bin nüfusu, 224 m2’lik yüzölçümü ve Elba Prensliği adıyla onun yönetiminde idi.
2. Hapishanesi bir hücre değil, adadaki küçük bir saraydı.
Elba’ya ilk geldiği gün bir bisküvi fabrikasında kalsa da, daha sonra 36 odalı Villa Mulini’de hizmetçilerden, danışmanlardan oluşan “mini” bir saray hayatı kurdu. Ada’da kaldığı yaklaşık 300 günde topraklarını (!) buradan yönetti.
3. Sürgünde boş durmadı; kendi imgesini sunan bir küçük krallık için çalıştı.
Napoléon’un Elba’daki bu küçük monarşisinde yapmak istediği, tam anlamıyla öz imgesini yansıtan bir yönetim kurmaktı. Bir düzine kişiden oluşan askerlerine “ordum”, birkaç parça tekneden oluşan birliğine “donanmam” derken; aynı zamanda adada düzenli bir yol ağı inşa ettirmeye, demir cevherini geliştirmeye, modern tarım metotlarını uygulatmaya, hukuk ve eğitim sistemini düzeltmeye çalıştı. Önceleri onun gelmesine sevinen adalılar, ağır iş yüklerinden sonra artık Bonaparte’a eskisi gibi sıcak bakmıyorlardı.
4. Birçok alternatif vardı; ancak Akdeniz’deki Elba Adası tercih edilmişti.
Napoléon’un sürüldüğü Elba Adası’na gelene kadar, galip devlet yöneticilerinin tercih ettiği birçok yer vardı. Akdeniz’deki Korsika’dan Sardunya’ya, Atlantik’in ortasındaki Azor Adaları’na kadar sayısız alternatif bulunuyordu. Hatta daha uzakta, Karayipler’deki Santa Lucia da diğer bir seçenekti; fakat sonunda biraz da Rus Çarı 1. Aleksandr’ın dayatmasıyla İtalya’daki Toskana bölgesine 20 km uzaklıkta bir ada olan Elba tercih edildi. Bu tercihin, Napoléon’un daha kolay bir şekilde kontrol ve gözetim altında tutulması için yapıldığı söylenmektedir.
5. İngilizler, İtalyan kıyılarında Napoléon’u yakalamak için beklerken, o Fransa’dan ana karaya çıktı.
Annesini ve kız kardeşini Ada’da bırakarak yerli halka bir güven gösterirken; diğer yandan nereye gittiği anlaşılmasın diye havanın kararmasın bekledi. Inconstant adlı brik tipi teknenin ve ona eşlik eden 6 küçük teknenin yönünü belirledi. Geç gelen kaçış istihbaratından dolayı İngilizler onun İtalya’dan karaya çıkacağını hesaplamış (zira anakaradaki en yakın yer burasıydı ve İtalyan isyancıları organize edebilirdi) ve buraya konuşlanmıştı. Halbuki Bonaparte en başından beri anakıtaya Fransa’dan çıkmayı öngörmüştü. Ancak onu bekleyen tek tehlike karadaki İngiliz askerleri değildi. Tiren ve Ligurya denizlerinde devriye gezen Fransız gemileri ve İngiliz gemisi HMS Partridge de bölgedeydi. Fransız gemileri Melpomène ve Zéphir’in “üç renkli” Fransız bayrağını görüp ateş açmadığı (halbuki bu, devrim ve Napoléon dönemi bayrağı idi. Bourbon Restorasyonu’nda önce beyaz bayrak kullanılmıştır); kaptanlarının Napoléon yanlısı olduğu söylense de; bu olay tanıkların hatıratında farklı farklı yansıtılmıştır.
Fleur de Lys isimli gemi ise ya Inconstant’ın firar eden Napoléon’un teknesi olduğunu bilmediğinden ya da ona rastlamadığından bir müdahelede bulunmamıştır. Napoléon ileride bu kaçışını Nil Muharabesi’nde Fransız Ordusu’nun yaşadığı felaket sonrası yakalanmadan kaçışına benzetmiş, bu işte usta olduğunu söylemiştir. Ayrıca yine Elba’dan yakalanmadan kaçışını, Austerlitz Muharebesi’ndeki zaferi kadar görkemli bulduğunu belirtmiştir.
6. Dönüşünde askerlerden destek alsa da, sürdürdüğü savaşlardan bıktığı için halk Napoléon’a eskisi gibi sıcak bakmamıştı.
Napoléon’un Özel Kalemi Fleury’nin raporunda, halkın onu tahttan indirdiği için pişman olduğu söyleniyordu ama bu doğru değildi. Fransız hanedan üyeleri de onu kaçak ve Fransa tahtını gaspeden biri olarak görüyorlardı. Ancak Grenoble’da önemli bir cephaneye sahip ana kışlaya ulaştığında yaşananlar, askerin hâlâ ona destek verdiğini göstermektedir. Kışlada “İmparatorunuz burada, vurmak isterseniz vurun” dedikten kısa bir süre sonra tüm ordunun “Yaşasın İmparator!” diyerek kendisine destek vermesini ileride, hayatının en önemli ve mutlu anlarından biri olarak yadedecektir.