Meksika imparatoru I. Maximillian’ın kurşuna dizilişi, bir yıl sonra ünlü Fransız ressam Edouard Manet tarafından canlandırılmıştı. Bu efsane tablo, Goya’nın 60 yıl önceki bir tablosundan esinlenmiş, sonraki yıllarda ise birçok ünlü ressam tarafından yeniden yorumlanmıştı. Ama tüm bunlar birbirinden farklı, özgün sanat eserleriydi.
Sinan Çuluk, III. Napolyon tarafından önce arkadan vurulan Meksika hükümranı I. Maximillian’ın, sonra yerli Cumhuriyetçiler tarafından kurşuna diziliş haberinin bizim basınımıza nasıl yansıdığını önceki yazıda belgeledi. İstanbul’da yankılanan olay 19 Haziran 1867’de gerçekleşmiş, Evrensel Sergi’nin yarattığı coşkuyu ters çevirerek Paris’e kara bulut gibi çökedursun, bir kesimi derinden etkilemişti. Aralarında, Cumhuriyetçi damarı belirgin, bir bakıma kalkışımcı, Courbet’nin bu bağlamda mirasçısı bir ressam, Edouard Manet de yeralıyordu.
Manet’nin yüzyılı aşkın süredir Mannheim Müzesi’nin koleksiyonunda yeralan “I. Maximillian’ın İnfazı” tablosu 1868 tarihini taşır, bu konuda gerçekleştirdiği beşinci, “asal” çalışmasıdır. İlk verilerden yoksun, kafasında canlandırdığı sahneyi icra etmiş, zamanla Fransız basınında yayımlanan fotoğraflardan yararlanarak sahneyi koyuşunu ve giyim kuşam özelliklerini gerçeğe olabildiğince yakın biçimde resmetmişti. Manet’nin tabloları Fransızların ulusal gururlarını zedelemişti; tablolara düpedüz bir tür sansür uygulanacak, yerli müzeler, koleksiyoncular hiçbirini edinmeye yanaşmayacaktı.
Manet’nin tablosunun esin kaynağının Fransisco Goya’nın bir tablosu olduğu sır sayılmaz; İspanya gezisi sırasında Prado’da resimle karşılaştığı ve üzerinde kalıcı iz bıraktığı biliniyor. İlginç bir kesişme daha sözkonusudur bu ilişkide: Goya, I. Napolyon tarafından işgâl edilmiş ülkesinde 2 Mayıs 1808 günü yerlilerin başlattığı isyanın (ki Goya’nın o konuda da bir tablosu Prado’dadır) sonucu, isyancıların 3 Mayıs günü kurşuna dizilişlerini resmederken bir mizansen kurar — sahnenin tanığı olmamış, iki tablosunu da olaylardan altı yıl sonra yapmıştır.
Goya’nın bu tablosunun yarım yüzyıl sonra Manet tarafından “model” olarak seçilmesi, modernlerin öncüllerine yaraşır bir yaklaşımdı: “Remake” (yeniden yapım) anlayışı bir sonraki kuşakla başlamış, bir başına geniş bir katalog oluşturmakta zorluk çekilmeyecek yaygınlığa ulaşmıştır. “Model-örnek”ler arasında “3 Mayıs 1808”ün önü çektiğini söyleyebiliriz.
Picasso, Guernica’yı yaptığı dönemde Goya’yı aklından çıkaramadığını aktarmıştır. “Model”e 1952’de dönmüş, bir yıl önce Güney Kore’de yaşanan katliamı nakşetmek için aynı sahneye koyuşu bilinçli olarak seçmişti. Bir temel farkla: Gerek Goya’da, gerekse Manet’de kurbanlar ve cellâtlar yalnız değildir, her iki olayın “tasarım”ında seyircilere de yer verilmiş, “tanık” statüsünde üstlerine bir tür sorumluluk yüklenmiştir (3 Mayıs’ı bilemeyiz, fotoğraf henüz bulunmamıştı; buna karşılık 19 Haziranınkiler var, orada kalabalık izlerkitleyi görüyoruz); Picasso bu üçüncü ögeye yer açmaz “Kore Katliamı”nda: Katliamı yapanların artık tanık istemediklerini, yüzyılın başından ucuna yoketme siyasetini gözden uzak tutmak için akılalmaz önlemler aldıklarını öğrendiğimiz bir çağda yaşıyorduk.
“Model”in sergüzeştinin bu noktada tamamlanmadığı, peşisıra gelen yapıtlardan belli. Robert Ballagh, 1970’de çizgi-roman karesine oturttu Goya’nın tablosunu. Konu Çinli sanatçıların atölyelerine sıçradı son dönemde. Yan Pei-Ming’in 2008 tarihli “İnfaz”ı kan kırmızısı bir tablo: O tek renge kurbanların dökülen kanlarını sığdırmak istemiş. Yue Minjun’un 1995’de gerçekleştirdiği yağlı boya “İnfaz”ı alabildiğine özgün, çünkü kişisel yorum payı ağır basan bir “remake” denemesi: Kurbanların ve cellâtların farklı biçimde “güldükleri” bu sahnede, silâh tutma “pozisyonu” var ama silâh yok: Ağır mı ağır bir kara mizah optiği.
Tarih nasıl tekerrürden ibaret değilse sanat da değil.
Tek tekerrür eden: Zulüm.