Mandelli’nin eseri, kaynaklarının çokluğu ve özgünlüğü ile önceki Vahideddin kitaplarına fark atıyor. Mandelli’nin ataları bizim gibi bir veya iki kuşak öncesi Vahideddin’in uyruğu değildi. Bu açıdan konulara çok daha tarafsız yaklaşmış.
Son Emevi Halifesi Mervan’ın, son Abbasi Halifesi Mustasım’ın, Son Beni Ahmer hükümdarı Abdullah’ın, halife-son Osmanlı padişahı Vahideddin’in akıbetleri arasında yazgı koşutluğu vardır. Vahideddin’in bir şansı, yaşamöyküsü üzerine yazılan kitaplardır. N. F. Kısakürek Sultan Vahidüddin, F. Kandemir Sultan Vahdeddin’in Son Günleri, T. M. Göztepe Osmanoğullarının Son Padişahı Sultan Vahideddin, M. Bardakçı Şah Baba, A. Rezzamaza Saraydan Sürgüne bunlardandır. Geçen Mart ayında Türkçesi yayımlanan R. Mandelli’in Son Sultan’ı, imparatorluğun ve Vahideddin’in sonu için önemli bir kitaptır.
Vahideddin, lehine-aleyhine yazılanlar da dikkate alındığında önemli bir kimlik, hakkındaki veri zenginliği de onun nesnel tanıtımına yetecek çokluktadır. Bir yakın tarih kişisi olarak film ve belgesellerde de izlenebiliyor olması dikkate alındığında ise bir-iki uydurma resmi görülebilen padişahlara bakınca Vahideddin ve bir önceki Sultan Reşad, yürüyüşleri, konuşmaları, gülümsemeleriyle psikolojik-sosyolojik, fiziki yorumlara daha açık, görüntü devrimlerinin bize “canlı” tanıttığı yegâne iki padişahtır.
İtalyan yazar her ne kadar bir polisiye yazmışsa da kaynaklarının çokluğu ve özgünlüğüyle öteki çalışmalara fark atan bir ağırlığı var bu eserin. Şu da belirtilmeli: Mandelli’nin ataları bizim gibi bir veya iki kuşak öncesi Vahideddin’in uyruğu değildi. Bu açıdan bakıldığında, konulara daha tarafsız yaklaştığı söylenebilir. Yazar, Türk araştırmacıların görmediği, ulaşamadığı arşiv malzemelerine, basılı koleksiyonlara, anılara da ulaşabilmiş.
Abdülmecid’in (1839-1861) ikbâl pâyeli hanımlarından Gülistû, biri beş yaşında (Mediha Sultan), diğeri kundaktaki şehzade Vahideddin, iki öksüz bırakarak Mayıs 1861’de, Abdülmecid de bir buçuk ay sonra 25 Haziran 1861’de ölmüş. 3 Şubat 1861’de doğan Vahideddin, 5 aylıkken anasız babasız bir hanedan yetimi oluvermiş. Bu bahtsızlığın, 57 yıl sonra tahta çıkmasıyla Osmanlı Devleti’ni de vurduğunu söylemek hem saçma hem haksızlıktır. Buna karşılık garip bir rastlantı var: Osmanlı Devleti’nin doğuşu evresinde Osman’ın babası Ertuğrul’un da adı geçer. 622 yıl sonra, devletin kapanışında da İstanbul’u terk eden son padişahın peşinde bu kez bir şehzade Ertuğrul görülüyor. Nasıl bir rastlantı ise Vahideddin’in tek oğlu ve Osmanoğullarının doğuş tarihi itibariyle son şehzadesi 12 yaşındaki Ertuğrul!
Vahideddin kendisinden yaşlı ve taht sırası öncelikli iki şehzadenin 1909 ve 1916’da ölmeleri sonucu 55 yaşında veliaht oldu, iki yıl sonra 1918’de de tahta çıktı. Yaşamının 4 yılında, büyük savaş yenilgisi karabasanında sözde saltanat sürdü. Bu kısa süreç bahtsız Osmanoğlunu felakete taşıdığından, ömrünün son 4 yılını da firari- mülteci olarak geçirdi ve Sanremo’da öldü. Ama nasıl öldü?.. Yazar bu ölümü de kuşkulu bir zehirleme olasılığıyla irdelemektedir.
Gerçi Son Sultan, 1922- 1926 arasının öyküsü ama, sürgün yaşamında maddi varlığı hızla eriyen eski padişaha yoldaşlık ve hekimlik eden Reşad Paşa’nın 1924’teki ölümü, kitabın içerik düzlemini bir başka yöne daha savuruyor: Gizemli tabanca vakası, intihar, suikast veya cinayet savlarının gitgellerine bağlanmış. Bir yandan da Vahideddin’in Sanremo günleri, kiraladığı villalara yerleşen, suyun kaynağını sormadan yiyen içen eğlenen bir çevre, sorunlar, nihayet ölümü ve sonrası…
Bir dönemeçten sonra Vahideddin’le Reşad Paşa vak’ası iç içe. Hekim paşanın gizemli ölümünü intihar etti diyerek geçiştirdiğini sanan yâver Zeki, kumarbaz ve ayyaşmış. Hesap bilmez padişahın yanında götürebildiği dünyalığını kumarhane ve meyhanelerde tüketmekte olduğundan, padişahı uyaran ve hesaplarını gözetmeye çalışan Reşad Paşa’dan nefret etmekteymiş. Sanremo ve Napoli savcıları, yargıçları topladıkları belgeler ve aldıkları ifadelerle Reşad Paşa’nın yâver Zeki tarafından öldürüldüğü kana varmışlar. Kitapta Napoli davasının safahatı ağırlıklıdır.
Son Sultan’ın bir diğer konusu 1920-1926 arasında, Türkiye’de, Ortadoğu’da, İtalya’da ve Avrupa’da gelişen olaylar, siyaset ve diplomasi. Demek ki yapıtta üç kitaplık üç konu var: Sürgündeki padişah, öldürülen doktor, dünya ahvali. Bunlar, birinden ötekine geçişlerle gelişerek sürüyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk üç yılı, Mustafa Kemal Paşa, isyanlar, İzmir Suikastı, 1924-1926 reformları (söz gelişi şapka yeniliğinin arkasındaki gerekçe), Mısır ve Suriye’deki durum, Hicaz ve Ürdün, Şerif Hüseyin ve Suud Hanedanı…
Dipnotlar, atıflar çok. Kaynakçada gösterilen Türkçe yayınlar ve bunlara atıflarsa az. İtalyanca metin ne düzeydedir, çeviride ne ölçüde o metne sadık kalınmıştır bilinmesede, sadece tarih içerikli romanı sevenler değil, herkes bu kitabı merakla okuyabilir.
Kitabın tanıtımını Mandelli’nin, Mustafa Kemal’i Anadolu’ya Vahideddin gönderdi diyen Necip Fazıl Kısakürek’e harika yanıtıyla bitirelim: “Madem Mustafa Kemal padişaha ihanet etti, Vahideddin neden Sanremo’da ‘ben gönderdim’ açıklamasında bulunmadı?”
TEKNİK TARİH NOTLARI
Birkaç sürç-i kalem…
Sf 15 Son padişahlar cetvelinde: “II. Mahmud 1808-1838, I. Abdülmecid 1839-1861”. Sanki bu baba-oğul, öncül-ardıl arasında bir yıllık saltanat fâsılası mı var? Evet bir rakam yanlışı ama, ilk sayfalarda göze çarpıyor. Son halifeye 2. Abdülmecid denmediğine göre, Sultan Abdülmecid’e 1. demenin anlamı yok (Aynı hatayı, bir tesadüf eseri yine bir 15. sayfada bizim dergimiz de geçen sayıda yapmış!). Amca Abdülmecid’le bu yeğeni adaştırlar ama onlar için 1., 2. kullanılmamalı. Aralarında saltanat değil halifelik varisliği var.
Sf 16 “Bahaeddin, Sami Beyin büyük oğlu ve Vahideddin’in torunu 1904’te doğdu”. Bahaeddin, Vahideddin’in ablası Mediha Sultan ile Necip Paşa’ın oğlu Sami Bey’in oğluydu. Vahideddin’in değil, Mediha Sultan’ın torunuydu.
Sf 16 “Damad Ferid Paşa (1863-1922)”: Ferid Paşa 1853’te doğdu 1923’te öldü.
Sf 19 “Ömer Faruk Efendi, Halife Abdülmecid’le Sabiha Sultan’ın oğludur” (Eyvah!) Ömer Faruk Efendi, Halife Abdülmecid’in oğlu, Vahideddin’in kızı Sabiha Sultan’ın kocasıdır.
Sf 32 “Vahideddin’le Viyana’ya giden Mareşal Mustafa Kemal”. O tarihte Mustafa Kemal mirliva, yani tuğ/tümgeneraldi.
Sf 34 “(Abdülmecid ölünce) Vahideddin’in annesi Gülistu Hanım birkaç aylık oğlu ve beş yaşındaki kızı Mediha ile Eyüp’e taşınmak zorunda kaldı”. Gülistu, Abdülmecid’den önce öldü.
Sf 48 “(Vahideddin) kayınbiraderi Ferid”. Ferid Paşa kayınbirader değil, enişte idi.
Sf 51 Fevzi Çakmak 1919’da ferik (korgeneral) idi, mareşal değildi. Mustafa Kemal 16 Mayıs 1916’da değil 1919’da Samsun’a hareket etti.
Sf 58 “Sultan, Mustafa Kemal’i ve işbirlikçilerini kanun kaçağı ilan eden bir fetva yayınladı”. Fetva vermek ve yayınlamak şeyhülislamlığın göreviydi.
Sf 104 “Vahideddin’in selefine karşı duyduğu zafer duygusu…”. Halife Abdülmecid, Vahideddin’in selefi değil, halefidir.