Aralık
sayımız çıktı

İddialı yemeklerin değil iddialı projelerin sofrasıydı

ATATÜRK'ÜN ÇANKAYA MASALARI

Atatürk’ün Selanik yıllarından beri sürdürdüğü “bir sofranın etrafında buluşma” geleneğinin merkezinde hiçbir zaman yemek-içmek olmadı. Sofrada ülke sorunları özgürce tartışılır; toplantılara sanatçılar, biliminsanları, şairler davet edilirdi. Çankaya sofraları yeni Türkiye’nin sosyal hayatı için de uygulamalı bir örnek teşkil edecekti.

Ülkemizin büyük kurtuluş mücadelesine “hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır!” diyerek son noktayı koyan Mustafa Kemal Paşa, bir başka sathı daha ustaca kullanmayı bilmişti. Bu satıh, Selanik’teki görev yıllarından itibaren siyaseten de faydalandığı mütevazı sofrasıydı.

Antik çağlardan bu yana paylaşılan yemek, karşılıklı güvenin sembolü olmuştu. Bir şölen sofrasında biraraya gelen bir grup erkeğin konuşmalarını anlatan Plato’nun Symposium’unda (MÖ 385-370), Leonardo da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği” tablosunda (15. yüzyıl), Yuvarlak Masa Şövalyeleri’nin öyküsünde hep “birlikte yemek” olgusu vardı. Platon’un syssitia olarak adlandırdığı kurumda da birlikte savaşan ve toplumu yöneten erkeklerin birarada yemek yemesi katı kurallarla düzenlenirdi. Yemeğe katılım, kral için bile zorunluydu. Yeni bir üye kabul etmek için oybirliği aranırdı. Kadınlara ise yer yoktu.

Gastro_1
Atatürk’ün sofraları, aynı zamanda çalışma arkadaşlarıyla görüştüğü, kararlar aldığı yerdi.

Ekim sayısı tüm Türkiye’de bayide ve web sitemizde!