ABD’nin 2. Dünya Savaşı’ndaki meşhur savaş gemisi USS Indianapolis, Pasifik muharebelerinde etkin bir rol oynadıktan sonra, 1945 Ağustos’unda Hiroşima’ya atılacak atom bombasının ana parçalarını bölgeye taşıdı. 1945 Temmuz’unda bir Japon denizaltısı tarafından torpillenen gemiden kurtulanlar 4 gün boyunca okyanusun ortasında dehşeti yaşayacak; günümüze kadar uzanan acılar sona ermeyecekti.
Amerikan Deniz Kuvvetleri için New York Shipbuilding Corp. tersanesinde kızağa alınan sıradan bir savaş gemisi 7 Kasım 1931’de Camden-New Jersey’de denize indirildiğinde, kimse bu geminin henüz çıkmamış bir savaşı bitirecek kadar önemli şeyler yapacağını hayal edemezdi.
10.903.200 dolara mâlolan ve yapım aşamasında ince zırhı nedeniyle hafif kruvazör olarak tasarlanan gemi CL-35 (Light Cruiser) olarak sınıflandırılmıştı. Ancak sahip olduğu 8 inç (203 mm) çapındaki topları Londra Deniz Antlaşması uyarınca gemiyi Portland sınıfı ağır kruvazör klasmanına sokacak ve sınıf kodu CA-35 (Heavy Cruiser) olarak değişecekti. Gemi 186 metre uzunluğunda ve 9.950 ton ağırlığındaydı. 9 adet 8 inçlik batarya ve 8 adet 5 inç (127 mm) uçaksavar bataryası ile teçhiz edilmişti. 4 buhar türbinini döndüren 8 kazanla çalışan motorlar gemiyi 32.7 deniz mili sürate kadar çıkarabiliyordu.
15 Kasım 1932 tarihinde donanma hizmetinde göreve başlayan USS Indianapolis (Indy), Kaptan John M. Smeallie komutasında 8 yıl boyunca Scouting Filosu’nda bayrak gemisi olarak hizmet etti. 7 Aralık 1941 Pearl Harbor baskınından sonra bölgeye gelen Indianapolis, Japon denizaltılarının cirit attığı sularda arama görevleri yaptı. Mart 1942’de geminin yeni görevi Yeni Gine’de Japonlara karşı Coral Sea ve Midway muharebelerine katılacak olan uçak gemilerinin korunmasıydı. Indy aynı dönem içinde Japonya’nın menzilinde olan Tarawa, Kwajalein, Guam ve Iwo Jima gibi adaları ateş altına alan gemilerden biriydi.
1943-1944’te Pasifik’te görev yapmaya devam eden geminin kaptan köşkünde Kasım 1944 itibarıyla bu kez kusursuz bir sicile sahip olan ve 3 kuşak denizci bir aileden gelen Amiral Charles Butler McVay oturmaktaydı; gemi bu defa da Amiral Spruance komutasındaki 5. Filo’nun bayrak gemisiydi. Indy, Pasifik’te bulunduğu süre boyunca çok sayıda göreve katılmış ve 10 Muharebe Yıldızı ile ödüllendirilmişti. Mart 1945’de 7 gün geçirdiği Okinawa harekatında donanma gemilerine saldıran Japon uçaklarına karşı ciddi bir başarı göstererek 6 uçağı düşürmüş ve 2 tanesine de ciddi hasar vermişti. Midway savaşında kamikazeler, USS Enterprise ve USS Bunker Hill gemisini savaşdışı bırakmıştı. İki Japon uçağı da USS Franklin’e ağır hasar vermişti.
31 Mart 1945’te Amerikan birliklerinin Okinawa çıkarması öncesinde yapılan bombardıman esnasında bir Japon Nakajima Ki-43 Hayabusa avcı uçağı, yaptığı intihar saldırısında taşıdığı zırh delici bombayı denize düşmeden hemen önce Indianapolis’in 8 metre üzerinde bırakmayı başarmıştı. Bu kez McVay ve mürettebatı hayat mücadelesi veriyordu. Bomba, geminin güvertesini delerek yemekhane, yatakhane ve su arıtma tesisiyle beraber yakıt tanklarının yanından geçip gemi boyunca büyük bir delik açarak dışarı çıkmış ve geminin hemen altında infilak etmişti. Bu saldırıda 9 denizci can verdi. Gemi ağır hasar almasına rağmen McVay ve mürettebatının olağanüstü çabaları ile kurtarılmış, daha büyük can kayıplarına sebep olmadan San Francisco’nun 40 km kuzeydoğusunda bulunan ve ABD’nin ilk donanma üssü olan Mare Adası’na ulaşmayı başarmıştı. Burada yaklaşık 3 ay süren büyük çaplı bir tamir ve revizyon sonrası Indy’nin mürettebatının neredeyse üçte biri tecrübesiz denizcilerle değiştirilmişti. Tam da bu esnada gelen son derece gizli bir görev emri, bu yeni personelin eğitimlerinin kısa kesilmesine sebep olacaktı.
12 Temmuz’da Kaptan McVay’in aldığı yeni emre göre Indianapolis Pasifik’teki Tinian Adası’na gizli bir taşıma gerçekleştirecekti. Kendisine “Bu paketi erken götürdüğünüz her gün savaştan eksilen bir gündür” dendiğinde, Indianapolis mürettebatı bu özel kargonun içeriğinin ne olduğunu bilmiyordu.
Büyük bir ahşap sandık ve bir adet 46 cm’lik metal bir kutudan oluşan gizli yük gemiye alındı. Sandık uçak taşımada kullanılan bir hangara sabitlenirken, ağır metal kutu amiralin emir subayının odasına yerleştirildi. Verilen emirde, geminin batması durumunda bu 2 kargonun bir filikaya taşınarak mutlaka korunması gereği ayrıca bildirilmişti. Ulusal güvenliği ilgilendiren bu yük, 2. Dünya Savaşı’nın kaderini değiştirecek olan tarihin ilk atom bombasının parçalarını barındırıyordu. Büyük ahşap sandıkta, Hiroşima’yı yerlebir ederek 66.000 insanın ölümüne ve 69.000 insanın da yaralanmasına sebep olacak “Küçük Çocuk” (Little Boy) adlı bombanın montajı için gerekli parçalar bulunmaktaydı. Metal kutuda ise atom bombası için zenginleştirilmiş Uranyum 235 vardı.
Indianapolis 16 Temmuz 1945’de San Francisco’nun Hunters Point Donanma Tersanesi’nden demir aldı. Görevin gizliliği sebebiyle Pasifik boyunca eskortsuz olarak ortalama 29 knotluk (54km/h) rekor bir hızla seyreden gemi, 74 buçuk saatlik yolculuk sonrasında 19 Temmuz günü Hawaii Pearl Harbor’a ulaştı. İlk nükleer kargoyu teslim ettiğinde, tarihler 26 Temmuz’u gösteriyordu.
Teslimat sonrası yeni talimatları almak üzere buradan Guam’a giden Indy’nin mürettebatının bir kısmı burada değiştirildi ve 28 Temmuz’da gemi, rotasını Filipinler’deki Leyte Körfezi’ne çevirdi. Burası Indianapolis’in yeni personelinin eğitim alacağı ve Amiral Jesse B. Oldenfort komutasındaki filoya (Task Force 95) katılmadan önceki son durağı olacaktı. Sefer öncesinde Leyte’ye ulaşabilmek için McVay’in önünde iki seçenek vardı. 27 Temmuz’da yola çıkıp, 24-25 deniz mili hızla seyrederek 30 Temmuz sabahı Leyte’de demirlemek veya 28 Temmuz sabahı ayrılıp 15.7 deniz mili ile buraya 31 Temmuz sabahı varmak. McVay’in seçimi 28 Temmuz’da yapılacak düşük hızlı bir seyir olmuştu. Bu karar onu yeni bir mücadeleyle yüzleştirecekti.
Sefer öncesinde Kaptan McVay’e gelen istihbarat raporları son derece yetersizdi. Kendisine, yapılan dinlemelere göre bölgede bulunan Japon denizaltılarıyla ilgili ciddi bir tehdit olmadığına dair bilgi verildi ve eskort talebi reddedildi. Oysa gerçek bundan çok farklıydı. Gemi, tehdit seviyesi düşük olarak nitelendirildiğinden dolayı Guam-Leyte arasını korumasız olarak seyredecekti. Kader Indianapolis için ağlarını örüyordu.
Indy Guam’dan ayrıldıktan 36 saat sonra ay ışığının olmadığı, görüşün de düşük olduğu gecede sakin bir seyir izliyordu. Bu esnada McVay dinlenmeye çekilmeden hemen önce denizaltı tehdidinden korunmak için yapılan zik-zak manevralarından yolu uzatarak kasvetli havadan bir an önce kurtulmayı geciktirdiği için vazgeçildi. Artık Leyte’ye erken ulaşmak için düz bir rotada ilerlenmeye başlanmıştı. Komuta subaylarının bilmediği ise tam da o esnada devriyede olan Japon I-58 denizaltısının rotası üzerinde olduklarıydı. Tarih 30 Temmuz’u gösterdiğinde yol neredeyse yarılanmıştı.
Saat geceyarısını çeyrek geçe, gecenin karanlığını geminin sancak tarafında meydana gelen iki patlama aydınlattı. Sessizce devam eden seyir, 95 tipi iki Japon torpidosunun ardarda yarattığı ateş, karmaşa ve kaos ile sona ermişti.
Japon Kaptan Mochitsura Hashimoto, başlangıçta New Mexico sınıfı bir savaş gemisi olan Idaho zannettiği Indy’nin korumasız olduğunu hayretler içinde tespit etmiş, I-58 ’in üzerinde taşıdığı insanlı kamikaze denizaltısı Kaiten’i göreve hazır ederken ilk torpidoyu kruvazöre 1.500 metre mesafeden göndermişti. Torpido, geminin 1 numaralı taretinin önünden çarpmış ve pruvayı yırtarak dakikalar içinde geminin bölmelerini tonlarca suyla doldurmuştu. İkinci torpido ise kazan dairesine girerek yarattığı hasarla önce 1 ve 4, ardından 2 numaralı motoru durdurmuştu. Gemide sadece 10 gündür başmühendislik yapan Teğmen Richard B. Redmayne, köprüyle irtibatı kopunca çalışan 3 numaralı motoru tam hıza çıkarma kararı aldı ve bu durum geminin daha fazla su almasına sebep olarak batışı hızlandırdı. Dakikalar içinde elektrik gücünün tamamını kaybeden ve 60 derece yatan gemide gecikmeli de olsa tahliye emri verildi. Kısa süre sonra gemiden gelen tüm patlama sesleri sustu ve Indy sadece 12 dakika içinde tamamen ters dönerek 1.196 mürettebatının 330’unu da beraberinde götürerek Pasifik sularında gözden kayboldu. İletişim sistemi hasarlanan gemiden yapılan yardım çağrıları hiçbir yere ulaşmamıştı…
Hashimoto, 30 Temmuz 1945 günü saat 01.45’de Kure’deki donanma üssüne gönderdiği şifreli mesajında, koordinatlarını da paylaştığı “Idaho savaş gemisi”nin üç torpido isabeti ile batırıldığını belirtiyordu. Her ne kadar koordinat faslı tespit edilemeyen bu mesaj Müttefik istihbaratınca yakalansa da, düşmanın bir yanıltma taktiği ya da abartısı olduğu düşünüldüğünden dikkate alınmamıştı.
Artık en yakın karaya 1.000 km uzaklıkta, Filipinler Denizi’nde yüzlerce denizci sadece birkaç can salı ile yaşam mücadelesindeydi. Yakıt deposu torpido hasarıyla parçalanan geminin batışından hemen sonra, okyanusun üzeri kalın bir fuel oil tabakasıyla kaplanmıştı. Yüzeyde kalmayı başarabilen yüzlerce denizci tuzlu suyla beraber gemi yakıtını da yutuyordu. İçlerinde Kaptan McVay’in de bulunduğu denizcilerin başına gelenlerden kimsenin haberi yoktu. 25 millik alana yayılmış 860 adam, gecenin ortasında tamamen kaderleriyle başbaşaydı…
Denizin ortasında gruplar halinde hayatta kalmaya çalışan mürettebatın bir kısmı yaralıydı. Gündüzleri aşırı sıcak, geceleri ise soğukla başetmeye çalışan kazazedeleri şimdi yeni ve vahşi bir düşman bekliyordu: Köpekbalıkları. Su üzerinde ilk yüzgeç görüldüğünden itibaren korku ve panikle gelen her çırpınış daha fazla köpekbalığını üzerlerine çekiyordu. Çok sayıda denizci, arkadaşlarının gözleri önünde Kaplan ve Okyanus Beyaz Yüzgeçli cinsi köpekbalıkları tarafından parçalandı. Steven Spielberg’in 1975 yapımı “Jaws” filminde de yer bulmuş olan bu kabus 4 gün boyunca devam etti.
Aşırı susuzluk ve açlık hayatta kalabilen adamların dayanma gücünü yoketmişti. İşin kötüsü kimse onları aramıyordu; çünkü başlarına gelenden donanma karargahının dahi haberi yoktu. Birkaç gün üstlerinden yüksek irtifadan uçaklar geçmişti ama kimse onları farketmemişti. Kurtarılmaya dair en ufak umutları kalmayan bu adamlar için ölüm, hayatta kalmaktan çok daha kolaydı. Aralarından bazıları bilinçli olarak tuzlu su içiyor; mental çöküş sonrası şiddetli halüsinasyonlar görenler oluyor; yaralı arkadaşlarını öldürenlerin de olduğu söyleniyordu.
Hadiseden 84 saat sonra rutin denizaltı keşif uçuşu yapan Lockheed PV1 Ventura tipi uçağın pilotu Teğmen Wilbur C. Gwinn, uçağın altında bulunan arızalı bir izleme antenine tamir etmek için aşağı bakarken şans eseri denizi kaplamış olan yakıt tabakasını gördü. Ardından yaptığı alçak uçuşta yaralı bir Japon denizaltısı ya da kargo gemisi görmeyi beklerken deniz üzerinde yağ içinde 30 adamı ve 150 kişilik ayrı bir kazazede grubunu farketti. Amerikalı olduklarını düşündüğü gruba bir sonar şamandırası ve can salı atan Gwinn, ardından kurtarma gemisi ve hava desteği çağrısı yaptı.
1 saat içinde bölgeye ulaşan Teğmen Robert A. Marks’ın PBY Catalina tipi deniz uçağı, sudaki cesetlerden beslenen köpekbalıklarını farketti. Marks tekrar havalanamayacağını bilmesine rağmen kuralları bir kenara bırakarak dalgalı denize riskli bir iniş yaptı. Hasar gören uçağı bir kurtarma filikası gibi kullanan Marks 56 kazazedeyi uçağın içine ve kanatlarına almayı başardı.
Geceyarısı Cecil J. Doyle (DE-368) muhribi bölgeye ulaştı. Kuralları bir köşeye atan sadece Marks değildi; Doyle’un Kaptanı W. Graham Claytor Jr. da günlerdir denizde olan kazazedelerin umutlarını taze tutmak için bölgede bir düşman denizaltısı olduğunu bilmesine rağmen millerce mesafeden görülebilen arama ışıklarını yakmıştı! İlerleyen saatlerde bölgeye 6 gemi daha kurtarma için gelecekti. Kaptan McVay’in içinde olduğu grup rüzgarla epey kuzeye kaymış olması nedeniyle öğlen 13.00’ten hemen sonra gemilere en son alınanlar oldu. Sağ kurtarılan 316 denizci gemilere çıkarıldığında, yaşadıkları acı ve dehşet gözler önüne serilmişti. Hemen hemen hepsinin gözlerini kaplayan katran sebebiyle görme problemi vardı ve yaraları iltihap kapmıştı. 4 gün boyunca açlıktan, susuzluktan, hipotermiden ve köpekbalığı saldırılarından çektikleri acılara dayanamayıp intihar eden arkadaşlarını görmüşlerdi. Kurtarılan denizciler götürüldükleri Samar ve Peleliu adalarındaki hastanelerde bir süre tedavi edildikten sonra Guam’da son kez biraraya geldiler.
880 denizcisini kaybeden USS Indianapolis’in parçalarını taşıdığı özel kargodaki “Küçük Çocuk”, mürettebattan kalanların kurtarılmasından 4 gün sonra Hiroşima’yı yoketti (6 Ağustos 1945) ve Japonlar 2 hafta sonra teslim oldu. Tek seferde en çok kaybın verildiği Indianapolis trajedisi, Amerikan donanma tarihinin en büyük deniz faciasıydı. 2 hafta boyunca halktan gizli tutulan olay, teslim olan Japonlar ve savaşın sona ermesi yanında ikinci haber olarak verildi.
Trajediyi soruşturacak olan kurul Amiral Chester Nimitz başkanlığında 13-20 Ağustos’ta Guam’da çalıştı. Savaşta kaybedilen yüzlerce gemi için yapılmayan bu kez yapılıyor, yaşanan facianın boyutları sebebiyle bu defa bir günah keçisi aranıyordu. Zaferi gölgeleyen bu olayda bulunan suçlu, Kaptan McVay’den başkası değildi. Kurul McVay’in verdiği geç tahliye emrinden ve seyirde zik-zak manevrası yapmamasından dolayı askerî mahkemeye çıkarılmasını tavsiye etti. Amiral Nimitz, McVay’e yöneltilen suçlamalarda hemfikir değildi ve kendisine sadece bir kınama mektubu verilmesini tavsiye etti. Ancak heyetin diğer üyeleri bu kadar kayıp verilen bir olayın yargıya taşınması konusunda ısrarcıydı. Aralık’ın ilk haftasında Washington’da yapılan mahkemede McVay’e karşı tanıklık edecek olan ise Amerikan istihbaratı değil, gemisini batıran I-58’in kaptanı Hashimoto’ydu.
Hashimoto mahkemede verdiği ifadede, McVay’in yapacağı hiçbir manevranın onları kurtaramayacağını söyledi. Yapılan zik-zak veya rastgele manevraların denizaltıların işini zorlaştıracağı biliniyordu; ancak Hashimoto 6 torpido ateşlediğini ve geminin bu saldırıdan yara almadan kurtulmasının mümkün olmadığı gerçeğini anlatmıştı. Mahkemede verilen kararda McVay tahliye emrinin zamanlaması konusunda aklandı; ancak seyirde protokole uymayıp zik-zak manevrasını uygulamadığı ve gemisini denizaltı saldırısına açık hedef haline getirdiği için suçlu bulundu; savaşın sona ermesindeki payı gözardı edilerek kıdem düşürme cezası aldı.
McVay o güne kadar sahip olduğu kusursuz sicili sebebiyle, suçlu bulunmasına rağmen ceza almadı; bir daha asla denizde komutanlık yapmayacaktı. Buna rağmen hizmete geri döndü ve 1949’da emekli oldu.
Donanmanın çıkardığı dersler de vardı elbette. Artık mürettebatı 500 kişiden fazla olan hiçbir donanma gemisi eskortsuz göreve gitmeyecekti. Bir noktaya varışı 5 saatten fazla geciken her geminin derhal rapor edilmesi ve araştırılması konusu bir gereklilik hâline getirildi. Ayrıca Pasifik’te görev yapan kaptanların inisiyatifinde olan zik-zak manevrası yapma yetkisi ellerinden alındı ve bu tip seyir zorunlu kılındı.
20 sene sonra, takvimler 6 Kasım 1968’i gösterdiğinde Indy meselesinde bir trajedi daha yaşandı. Zaman içinde gerek bazı kurban ailelerinden gerekse halktan gelen aşağılayıcı ve suçlayıcı aramalar ve mektuplar, Kaptan McVay’in içine düştüğü bunalımın etkilerini daha da ağırlaştırmıştı. Kaptan o sabah evinin önündeki verandada silahıyla başına tek el ateş etmiş halde bulunduğunda, sol elinde babasının ona küçükken hediye ettiği denizci anahtarlığı duruyordu. Indianapolis’in son kurbanı kendisi olmuştu.
Kaptanlarının trajik sonundan sonra, silah arkadaşları kendisine itibarının iade edilip cezasının sicilinden silinmesi için bir mücadele başlattılar. Mürettebat 1999’da gemileriyle aynı ismi taşıyan USS Indianapolis (SSN- 697) denizaltısının kaptanı William J. Toti’yle beraber mücadeleye başladı.
Donanma yeniden soruşturma başlatmayı reddetse de Kongre aksi yönde karar verdi. 2000’de Clinton yönetimi sırasında toplanan deliller doğrultusunda açılan yeni soruşturmayla, Kaptan McVay silah arkadaşları sayesinde aklandı.
Geçen yıllar içinde her sene biraraya gelmeye çalışan Indy mürettebatına 2001’de yeni bir konuk katılacaktı; I-58 ’in kaptanı Hashimoto’nun torunu Atsuko Lida. Hayatta olan kazazedelerden Dick Thelan, Atsuko ile tanıştıktan sonra şöyle konuşmuştu: “Ona gemiyi batırdığı için dedesini silemeyeceğini söyledim. Tek yaptığı görevini yerine getirmekti; onu da çok iyi yaptı. Savaştaydık, basit. Sorun değil”.
Indianapolis kağıt üzerinde onore edildikten sonra Kaptan McVay ve mürettebatına ödenmesi gereken bir gönül borcu daha vardı. Halen kayıp olan enkazın bulunması…
Indy donanmanın verdiği koordinatlarda defalarca aranmış ancak batık bir türlü bulunamamıştı. 19 Ağustos 2017’de USS Indianapolis, işinsanı Paul Allen ve ekibi tarafından yürütülen projede, Kuzey Pasifik’te 12°02’00.0″K 134°47’60.0″D koordinatlarında 5.500 metre derinlikte bulundu. 72 yıl sonra 330 denizcinin mezarı artık ortaya çıkarılmış, yürekler bir nebze olsun rahatlamıştı.
Facianın üzerinden tam 76 yıl geçti. Mürettebatın aileleri, günümüzde hayatta olan 7 denizci ve Kaptan Toti, Indy’nin mirasını yaşatmaya devam ediyor.