Kasım
sayımız çıktı

Moğolca-Tibetçe-Çince kalktı altından Oğuz Türkçesi çıktı

SALIRCA: BİR TÜRKÇE VAR UZAKDOĞU'DA

Türkçe dünyasının en uzak doğusunda kalan Salırca 14. yüzyıldan günümüze diğer Oğuz lehçelerinden uzaklaşmış, Uygur-Çağatay etkisi altında kalmıştı. Salırcanın üzerindeki sis perdesi ancak 1990’larda kalkmaya başladı. Moğolca, Tibetçe, Çince ögeler, lehçelerarası alıntılar ayıklandıkça, Oğuzca ana katman berrak biçimde ortaya çıktı.

Oğuz lehçeleri denilince, akla ilk olarak Türkiye, Azerbaycan ve Türkme­nistan’ın resmî dili gelir. Dilleri­ni sözlü olarak yaşatan Oğuzlar ise İran, Irak, Kırım, Özbekis­tan, Çin ve Balkanlar’da yaşar. Bunların bir kısmı UNESCO’nun yokolma tehlikesi kapsamındaki diller listesindedir. Oğuzcayı Çin’de (Çinghay, Gansu ili) yak­laşık 130 bin konuşuruyla temsil eden Salırca da bu listededir.

Salırlar, Çin’in resmî olarak etnik azınlık statüsünde kabul ettiği Sünnî-Müslüman bir topluluk. Etnonimleri Kaşgarlı Mahmud’un 22 Oğuz boyundan biri olarak zikrettiği “salgur” sözcüğüne dayanıyor. Efsanele­rine göre, Çin’e Ming dönemin­de (14. yüzyıl) Semerkant’tan göçetmişler.

Turk-Dili-Tarihi
Çinghay’da bir ilkokulda Salır çocuklar.

Türkçe dünyasının en uzak doğusunda kalan Salırca, Batılı dilbilimciler tarafından uzun zaman Uygur diyalekti sanıldı. Bunun sebebi, tarihsel olarak Çağatayca ve onun halefi olan Çin’deki modern Türk leh­çelerinin Salırca üzerindeki büyük etkisiydi. Salırlar ana Oğuz kitlesinden uzaklaştıkça, etkileşimde bulundukları diğer lehçelerin özelliklerinden etki­lendiler ve dillerindeki Oğuz­ca ana katman ögeleri asgari düzeye indi. Örneğin Oğuzların “göğüs” dediği beden bölümü için Salırcaya Çağataycadan “kükrek” sözcüğü miras kalmış­tı. Oğuzcada ikinci hece ba­şındaki “/g/” seslerinin düzenli olarak erimesi kuralı, Salırcada gerçekleşmedi: Eski Türkçe “bürge” (pire) tüm Oğuz alanın­da “pire” (Türkçe), “bire” (Azeri), “büre” (Türkmen) iken, Salırcada “bürge” olarak kaldı.

Salırcanın Kıpçak ve Güney Sibirya Türk­çesine ait özellikler de taşıması, Türk lehçelerini tasnif eden Türkologlara, Salırcaya uygun bir şube bulma güçlüğü yaşattı. Aslında Türkolog S. Ye. Malov’un 1909-11 ve E. R. Tenişev’in 1956-59 arasında Çin’deki araştır­ma gezilerinde topladıkları dil malzemesinden beri Salırların Oğuz boyu olduğu anlaşılmıştı; ama dünya savaşları ve Soğuk Savaş dönemlerinde Rus-Sovyet neşriyatına ulaşmak meşakkatli bir işti.

Batı bilim çevreleri için Sa­lırcanın üzerindeki sis perdesi ancak 1990’larda kalkmaya baş­ladı. Salırcadaki Moğolca, Tibet­çe, Çince ögeler ve lehçelerarası alıntılar ayıklandıkça, Oğuzca ana katman berrak biçimde ortaya çıktı. Örneğin tüm Türk lehçelerinde dudak için “erin”, el için de “kol” kullanılırken Sa­lırcada diğer Oğuz lehçeleri gibi dudak ve el kelimeleri vardı. Di­ğer lehçelerde “çumçuk, torgay, kuşkaç” denilen kuş türü, sadece Türkmence, Azerice, Türkçe ve Salırcada “se(r)çe” idi. Batı dünyası bu bilgileri büyük öl­çüde Prof. Arienne M. Dwyer’ın (Kansas Üniversitesi) 1991-1995 arasında Çin’de yürüttüğü çalış­malar ile Alexander von Hum­boldt Vakfı ve UNESCO destekli projelerine borçludur.

Bugün Salırca, karşılaştır­malı Türkoloji çalışmalarında biliminsanlarının en çok mü­racaat ettiği Türk lehçelerinden biridir. Dil verileri büyük oranda toplanıp kayda geçirildiği için, Salırca tehlikedeki diğer dillere göre “şanslı” bir konumdadır.