15 Mayıs 1919’da İzmir’de başlayan Yunan işgali, 1921-22’de Yunan propagandası ile birlikte yürütüldü. Yunan komuta kademesinin ve askerlerin hedefinde ve rüyasında İstanbul-Ayasofya vardı. 1919’da İstanbul’un işgalinden 8 gün sonra Sultanahmet Meydanı’nda yapılan miting ve direniş ise İstiklal Harbi’nin sembollerinden biri olacaktı: “İzmir Türk kalacaktır” ve “Mehmed’in Hikayesi”.
SULTANAHMET MİTİNGİ / 23 MAYIS 1919
İşgale karşı ilk büyük sivil direniş
İzmir 15 Mayıs 1919’da Yunan Ordusu tarafından işgal edildi. İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti, telgraf hatları düşman tarafından tahrip edilmiş olsa da yurdun dörtbir yanına işgal haberini ulaştırdı. İzmir’in işgal haberi, kendi de işgal altındaki mütareke İstanbul’unda büyük tepki doğurdu. Öyle ki Millî Mücadele’ye gidilen yoldaki en önemli işaret fişeği, İzmir’in işgalinden 8 gün sonra Sultanahmet Meydanı’nda, Sultanahmet Camii önünde atılacaktı.
Fesli-kravatlı beyler, çarşaflı hanımlar, genç kızlar, delikanlılar, sarıklı-takım elbiseli bey amcalar, İzmir’deki işgalin sızısını yüreğinde hisseden bütün insanlar, 23 Mayıs 1919’da Cuma namazının ardından Sultanahmet’te biraraya geldi. Türk Ocakları ve Millî Kongre’nin katkıları ile düzenlenen mitingde binlerce kişi “İzmir Türk kalacaktır” diye bağırıyordu. Mitinge katılanlar, yakalarına o güne özel dağıtılan ay-yıldızlı bir kokart takmışlardı; üzerinde Türkçe ve Fransızca “İzmir Türk kalacaktır” yazıyordu.
Mitingde Mehmet Emin Bey, Halide Edip Hanım, Fahrettin Hayri Bey, Dr. Fuat Sabit Ağacık Bey, Selim Sırrı Bey kürsüye çıkıp birer konuşma yaptılar. İlk konuşmayı yapan Mehmet Emin “Kardeşlerim” diye söze başlayarak şöyle seslendi: “Demir ve ateş… Ben bunlarla hiçbir vatan ve ırkın öldüğünü işitmedim. Şerefli bir tarih ve medeniyete, sağlam bir fazilet ve ahlaka, zengin bir şiir ve edebiyata, dinî ve millî ananelere, ırki ve vatani hâtıralara malik bir milletin mahvolduğunu tarih göstermiyor.” Fahrettin Hayri ise sözlerini Tevfik Fikret’ten “Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa / Hakkın da bükülmez kolu, dönmez yüzü vardır” dizeleriyle bitirdi.
Halide Edip Hanım da, Yunanistan’ın İzmir’i işgalinin Wilson Prensipleri’ne olan aykırılığını da simgeleyen, “Wilson Prensibi 12. Madde” yazılı bez flamanın bulunduğu kürsüye çıktı. O gün çekilen fotoğraf tarihe bir gurur vesikası olarak yazılacak ve meşhur olacaktı.
“Kardeşlerim, evlatlarım…” diye başlayan bu tarihî konuşmanın finali, İkdam gazetesinin bir gün sonraki 24 Mayıs 1919 tarihli sayısında, “100 bin Müslüman Sultanahmet Meydanı’nda muazzam bir miting akdetti” başlığı altında verilen habere göre şöyleydi:
“… Böyle muazzam bir günü Osmanlı tarihi, Osmanlı toprağında bir defa daha idrak edemeyecektir. Bugün milletlerin hak günü uzak değildir. O gün gelirse, içimizden bugün burada bulunanlardan bazıları bu dava yolunda ölmüş olursa, onların mezarı üstüne istiklal bayrağınızla geliniz ve o günü müjdeleyiniz. Şimdi yemin ediniz ve benimle tekrar ediniz: Milletlerin ilahi hakkı ilan olunacağı güne kadar kalbimizde heyecanımız kalacak, eksilmeyecektir. 700 senenin en asil ve büyük mirası olan vakarımızı, adalet ve terbiyemizi unutmayacağız. Yemin ediniz! 700 senenin tarihini ağlayan minareler altında yemin ediniz: Bayrağımıza, ecdadımızın namusuna hıyanet etmeyeceğiz.”
Meydanı dolduran insanlar büyük bir coşkuyla “yemin ediyoruz” diye bağırdı.
BALIKESİR, DENİZLİ, BURSA, AFYON / 1921-22
Yunan rüyasının acıklı pozları
1919’un ilerleyen aylarında, Ayvalık, İzmir-Balıkesir arası sahil şeridi, Çeşme Yarımadası, Selçuk ve Belkahve geçidine kadar İzmir’in arka alanı da Yunan kuvvetlerince işgal edildi. Nisan 1920’den sonra ise Yunan Ordusu, Bursa, Eskişehir, Kütahya ve Afyon’a kadar Batı Anadolu’nun büyük bölümüne yayıldı.
Yunan askerleri işgal ettikleri topraklarda, Türk şehirlerinin Rumca isimlerini bez flamalara, kartonetlere yazarak ve bacak bacak üstüne atarak kendilerinden emin fotoğraf çektiriyor; Türk topraklarının yeni sahibi gibi davranıyordu. Yunanistan askerî propaganda görevlileri tarafından çekilen bu kareler, foto-kart olarak basılıyordu. Bunlar hem askerler arasında birlik-beraberlik duygusu oluşturuyor hem de Yunanistan’a gönderilen sevinçli mektuplar için kullanılıyordu. Tabii esas amaç, işgalin meşru ve sempatik gösterilmesi idi.
Anadolu şehirlerinde müzikli oyunlar sergileyen Yunan askerler, Paskalya kutlamaları, Denizli-Işıklı Köyü’nde Eumania antik kentinde kazı yapan ordu mensupları da, Batı Anadolu’daki Yunan varlığını “normalleştirme” propagandasının bir parçasıydı. Denizli’nin Çal ilçesinde Büyük Menderes nehri üzerindeki Roma dönemi Asar Köprüsü’nde fotoğraf çektiren Yunan askerler, bunun üzerine “Köprünün merkezinde patlatılacak olan 50 bin adet dinamit mevcuttur” notunu düşmüşlerdi.
Bursa’da çekilen bir cephe fotoğrafında ise asıl amaçlarını ve ideallerini açıkça belli ediyorlardı. Bu karede Yunan askerleri Bursa’da yemek yiyip dinlenirken poz vermiş; bir köşeye de “rüyalarını” resmetmişlerdi. Fotoğrafın arka planında görülen çizimde Ayasofya Camii tasvir edilmiş, altına da “Rüyamız” anlamına gelen “το όνειρό μας” yazılmıştı.
MEHMED’İN HİKAYESİ / 1922
Türk gerçeğinin Mehmetçik’i
Yunanistan’ın işgal sırasında kullandığı propaganda kartlarına cevap “Mehmed’in Hikayesi” ile geldi. Üzerinde “Mehmed’in Hikayesi” yazılı foto-kartlar, halka ve cephedeki birliklere güç verdi. Numaralı foto-kartların üzerinde genellikle “Tahsin” imzalı karakalem çizimler; Mustafa Kemal Paşa ile birlikte cephedeki komutanların fotoğrafları; birlik-beraberliği güçlendirecek dizeler, sözler ve metinler yer aldı. Çizimlerdeki “Tahsin” imzası büyük ihtimalle bir asker ressama aitti. Foto-kartların baskı kalitesi düşük, fotoğraflar ve renkler solgundu ama çizimlerdeki ve dizelerdeki inanç ve azim vurucuydu. “Mehmed’in Hikayesi” cephedeki askere de halka da umut aşıladı. Öyle ki İzmir’in kurtuluşa giden zafer yolunu da bu foto-kartlardan takip etmek mümkündü.
16 numaralı foto-kart, elleri prangalı bir Türk kadını ve çocuğunun kalpaklı Türk askeri tarafından Yunan askerinin elinden kurtarılmasını tasvir ediyor, altında Namık Kemal’in meşhur dizeleri yer alıyordu: “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini / Yok mudur kurtaracak baht-ı kara mâderini?”
26 numaralı “Eskişehir hatırası” başlıklı foto-kartta “istirdad (yeniden elde etme) ve kurtuluş” yazılıydı. Eskişehir Türk askeri tarafından düşman işgalinden kurtulmuş, Türk bayrağı dikilmişti. Kartın üstünde Mehmed Akif’in İstiklal Marşı’ndan notalar, altında ise Eskişehir’in düşman işgalinden kurtuluşunun hikayesi yer aldı.
27 numaralı “Kütahya hatırası” başlıklı foto-kartta ise Yunan askeri Türk askerinden koşarak kaçıyor, yine İstiklal Marşı’ndan dizeler bu kurtuluş hikayesine eşlik ediyordu: “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. / Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! / Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım / Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.”
Eskişehir ve Kütahya’dan sonra “Balıkesir hatırası” yazılı 32 numaralı foto-kart da kurtuluşu simgeliyordu. Çizimde Mehmetçik, Balıkesir saat kulesi önünde bir annenin elini öpüyordu. “Uşak hatırası” yazılı 22 numarada ise “Yunanlıların kovuluşu” yazıyor; Mehmetçik Yunan askerini yakasından tutmuş “haydi aşağa” diye sesleniyordu.
Sadece zafer ve mücadele değil İzmir’in işgali sırasında yaşananlar da foto-kartlarda yer aldı. Bunlarda İzmir’in işgalinde rıhtıma gelen Rum ve Ermenilerin Yunan gemilerini izleyişi; İzmir Metropoliti Hrisostomos Kalafatis’in Anadolu’yu işgale giden Yunan askerlerini kutsayışı; Yunan bahriyesinin İzmir’e girişi; rıhtımdaki Yunan askerleri; işgal komutanları ile İzmir Kalafatis’in hükümet binasına yürüyüşü yer alıyordu.
“Mehmed’in Hikayesi” foto-kartlarında Mustafa Kemal Paşa kimi zaman portre fotoğraflarıyla kimi zaman Erzurum ve Sivas Kongresi’nde “Türk, tarihiyle-haşmetiyle payidar kalacaktır” diye seslenirken çizilmişti.
İZMİR’İN KURTULUŞU / 9 EYLÜL 1922
‘Çorbacının ordusunu denize attık’
Türk Ordusu tarafından 26 Ağustos 1922’de başlatılan Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı’nın ve Millî Mücadele’nin en önemli safhasıydı. Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa 30 Ağustos’ta bütün birliklere bir bildiri ile “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emrini verdi. Taarruz emri ile birlikte İzmir yönüne doğru ilerleyişe geçen Türk Ordusu’nun öncü birliği, Fahrettin (Altay) Paşa komutasındaki 5. Süvari Kolordusu’ydu. Kolordunun 3 öncü süvari tümeni de farklı kollardan İzmir’e doğru ilerledi. Şehre ulaşan ilk birlikler, 9 Eylül sabahı Kadifekale, Sarıkışla, Karşıyaka, Paket Postanesi ve Hükümet Konağı’ndaki Yunan bayraklarını ve yazılarını indirerek göndere Türk bayrağını çektiler, İzmir’in kurtuluşunu ilan ettiler.
“Mehmed’in Hikayesi’nin 42 numaralı foto-kartı, dakika-dakika İzmir’in kurtuluşunu müjdeleyecekti. Türk bayrağı göndere çekilmişti ve “Güzel İzmir” ve “Kurtuluş günü 9 Eylül Cumartesi-Saat 10 dakika 30” yazılıydı. Metin ise “Başkumandan Mustafa Kemal” imzalı İzmir’in kurtuluşu tebrikiydi.
Bir başka foto-kartta ise “Yunan askeri İzmir’den kovuldu: “Meşcerde titreyen bir yaprak diyor ki, yüksel, al bayrak. İstikamet İzmir, marş, marş” yazıyordu. İzmir’in kurtuluşu, sonrasında kurban kesilerek de kutlandı. O fotoğrafta ise arkada bez flamada yine Mehmed Akif’in İstiklal Marşı’ndan dizeler yer aldı; “Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın / Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın / Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın / Kimbilir, belki yarın belki yarından da yakın.” Yerdeki pankartta ise: “Geldin bizi kurtardın, varol evladım” yazılıydı.
9 Eylül 1922 tarihli gazeteler, yıldırım baskılarında İzmir zaferini müjdeledi: Peyam-ı Sabah: “Ordumuzun pişdar (öncü) kıtaatı sevgili İzmirimize dahil oldular.” Akşam: “Elhamdülillah İzmir’e kavuştuk.” İkdam: “Dün akşam saat beşte bir süvari müfrezemiz , üç sene üç aydan beri anavatandan ayrı düşen İzmir’e dahil olmuştur.” Fransız L’illustration dergisinin 9 Eylül 1922 tarihli sayısının kapağında da Akşehir-Afyonkarahisar’da çekilmiş bir fotoğrafıyla İsmet Paşa ve kurmay heyeti vardı.
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa 10 Eylül sabahı İzmir’e girdi ve Fahrettin Paşa ile buluşarak doğruca hükümet konağına, zafer konuşmasını yapmaya gitti. Türk Ordusu Mustafa Kemal Paşa önderliğinde büyük bir zafer ve bağımsızlığını kazanmıştı.
Bizim Mecmua’nın 14 Eylül 1922 tarihli sayısında, Ramiz Gökçe çizimli kapakta bir genç delikanlı elinde Türk bayrağıyla resmedilmişti. Resimaltı şöyleydi: “Mazlumların hakka dayanan kuvveti, istilacı orduları bozdu.”
Güleryüz mecmuasının 14 Eylül 1922 tarihli 74. sayısı da İzmir’in kurtuluşunu taçlandıran müstesna bir kapakla çıktı. Ay-yıldızlı kurtuluş özel sayısında, “Sevgili İzmir’imizin şanlı orduya teşekkürü” yazılıydı. Kapağın yanlarında ise Çileli imzasıyla “Gelin İzmir” şiiri yer aldı. İlk dizeleri şöyleydi: “Güzel İzmir 3 yıl evvel düşman seni almıştı / Zehir sızan hançerini yüreğine salmıştı / O yemyeşil bağlarına hırsız gibi dalmıştı / O hırsızı bir hamlede önümüze kattık biz / Çorbacının ordusunu Akdeniz’e attık biz!”
23 Mayıs 1919’da Sultanahmet Camii önünden, bütün halkın ortak bir inançla “İzmir Türk kalacaktır” diye meydanı inletmesi, rüyaları Ayasofya olanların kabusu olmuştu. 3 yıl 3 ay sonra, 9 Eylül 1922’de İstanbul sokaklarında elden ele küçük bir davet kağıdı dağıtıldı. Bugün çok nadir, hattâ ilk defa görülen bu davet kağıdında: “9.9.1922 Cumartesi. Müslüman İzmir’imizin halasını tesid (zaferini kutlamak) için bu akşam saat 6’da Fatih Meydanı’nda bulunun” yazıyordu. Sultanahmet’te başlayan büyük ortak direniş, Anadolu’nun, İzmir’in, vatanın kurtuluşu ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun kilometre taşlarını döşemişti.