Kasım
sayımız çıktı

Top yuvarlak, ama Yahudi yıldızı köşeli

Julius Hirsch ve Gottfried Fuchs… Karlsruhe’nin ve Alman millî takımının formalarını ıslatmış, bu ekiplerle başarıdan başarıya koşmuş iki futbolcu. Üstelik ikisi de Almanya saflarında harbe katılmış, 1. Dünya Savaşı gazisi. Ama daha sonra iktidara gelen Naziler için bunların hiçbir önemi yok; Yahudi olmaları zulmedilmeleri için yeterli! İki büyük futbolcunun ve diğer Yahudi futbolcuların trajik öyküsü…

8 Mayıs 1945… Almanya’nın kayıtsız, şartsız teslim olduğu, 2. Dünya Savaşı’nın bittiği tarih… Aynı tarih yine o topraklarda birçok mezartaşında, duvara çakılmış levhalarda karşınıza çıkıyor. Ne zaman son nefesini verdiği bilinmeyenlere, ölüm günü olarak bu tarih biçiliyor.

İşte mahkeme tarafından sonradan 8 Mayıs 1945’te öldüğü kabul edilenlerden biri de Julius Hirsch. Takım arkadaşı Gottfried Fuchs ile aynı kaderi paylaşıyor, dinleri onları yüzlercesinden ayırıyor. Alman Milli Takımı’nda bugüne kadar sahne almış iki Yahudi futbolcunun öyküsü bize çok şey anlatıyor.

1889’da Karlsruhe’de dünyaya gelen Gottfried Fuchs, kariyerine Düsseldorf’ta başlamış, 18 yaşında doğduğu kentin takımlarından Karlsruher Fussballverein’a (KFV) transfer olmuştu. Ondan üç yıl sonra doğan Julius Hirsch ise çiftçi bir ailenin çocuğuydu. 1870-1871’deki Fransa-Prusya Savaşı’na katılan babası, oğullarına Alman milliyetçiliğini aşılamıştı. 10 yaşında KFV altyapısında futbola başlayan ufaklığı birçokları “Juller” diye çağırıyordu. Bir yandan deri kıyafetler satan bir firmada çalışıyor, öte taraftan idmanlara devam ediyordu. 17’sinde A Takım’a alınan delikanlı, bir pazar günü sahada güneş gibi parlayarak formayı kapmıştı. İşte o takımın yıldızı da santrfor Fuchs’tu.

10 yaşında Karslruhe altyapısında futbola başlayan Hirsch 1909’da takım arkadaşlarıyla alt sıranın en sağında.

Yahudi ikiliye eklenen Fritz Förderer ile birlikte kırmızı-siyahlılar 1910’ların başında fırtına gibi esiyordu. Hızlılardı, teknik olarak mükemmellerdi. Üçü o kadar uyumlu oynuyordu ki rakipleri şaşkına dönüyordu. Güney Almanya’nın medar-ı iftiharları, ülke tarihine geçebilecek miydi?

Bundesliga’nın kurulmasına daha yarım asır vardı. Liglerini şampiyon olarak bitiren takımlar Almanya’nın en iyisi olmak için kendi aralarında eleme usulüyle buluşuyor, yoluna devam eden zafere ulaşıyordu. Güney Almanya Federasyonu’na bağlı oynayan KFV, mıntıkanın en başarılı ekibiydi. 1901-1912 arasında tam sekiz kez birinci olmuşlardı. Futbolun emekleme yıllarındaki bu başarıyı o bölgede tekrarlayan olmamış, bölge federasyonları Naziler tarafından 1933’te lağvedilmişti.

Unutulmaz Karlsruhe takımı.

İşte kendi bölgesini tahakkümü altına alan camia, bir türlü Almanya şampiyonluğuna ulaşamamıştı. Sadece 1905’te final görmüşler, onun dışındaki sezonlarda hep erken elenmişlerdi.

Tarihler 15 Mayıs 1910’u gösterdiğinde, KFV yine finaldeydi. Köln’deki mücadelede rakip Holstein Kiel idi. Karlsruhe penaltı atışından yararlanamayınca, tarihte ilk defa şampiyonluk maçı uzatmalara taşınıyordu. 114. dakikada Hirsch’e yapılan müdahale neticesinde hakem yine beyaz noktayı göstermişti. Normal sürede penaltıyı kaçıran Breunig bu sefer ağları bulunca, kırmızı-siyahlılar Almanya şampiyonu olarak taçlanmıştı.

Karlsruhe’nin zafer telgrafı

1910’da Almanya şampiyonu olan Karlsruher Fussballverein’ın zaferine dair telgraf (Karlsruhe Şehir Arşivi).

KFV, bölgesinde son zaferi 1912’de yaşamıştı. Almanya şampiyonluğu için yine Holstein Kiel ile buluşsalar da bu sefer yenilmişlerdi. Galibiyeti getiren penaltı golünü atan Ernst Möller de 1. Dünya Savaşı’nda cephede ölen sayısız futbolcudan biri olarak tarihe geçecekti…

Aynı yıl Veliaht Prens Kupası finalinde Fuchs üç, Hirsch iki, Förderer de bir gol atmıştı. Veliaht Prens Wilhelm tarafından düzenlenen organizasyonda takımlar değil, bölge karmaları mücadele etmişti.

Bu “şeytan üçgeni” o kadar iyiydi ki milli takıma çağrılmaları kimseyi şaşırtmamıştı. Hirsch’in de ilk 11’de başladığı Avusturya maçında, Almanya ilk yarıyı önde kapattıysa da ikinci devrenin başında kalecileri Albert Weber kötü sakatlanmıştı. O tarihlerde henüz oyuncu değişikliği kuralı icat edilmediğinden, sorun büyüktü. Talihsiz file bekçisi üç direk arasını beklemeye çalışsa da gelen iki top gol olmuştu. Çaresizlik içinde takımın forvetlerinden Willi Worpitzky kaleye geçmiş, maç 5-1 bitmişti. Kaderin cilvesi muzaffer ekibin hocası Hugo Meisl da Yahudiydi.

Tek maçta ‘bir deste gol’

1889 Karlsruhe doğumlu, Yahudi Gottfried Fuchs kariyerine Düsseldorf’ta başlamış ve 18 yaşında Karlsruhe FV’e transfer olmuş yıldız forvetti. Alman futbol tarihine adını 1 Temmuz 1912’de Çarlık Rusyası’na attığı “bir deste gol”le yazdırmıştı.

Büyük Britanya olimpiyat şampiyonu unvanını korurken, mağlupların İsveç yolcuğu hemen noktalanmamıştı. İlk iki turda elenenler bir teselli turnuvasında boy gösterirken, bu maçlardan birinde tarih yazılmıştı. 1 Temmuz 1912’de Almanya ile Çarlık Rusyası kozlarını paylaşmıştı. Bu sefer KFV’nin yıldızlarından Fuchs ile Förderer sahadaydı, Hirsch kenarda. İlk düdükle beraber başlayan gol fırtınası akıllara ziyandı. Maç bittiğinde tabelada 16-0’lık bir skor vardı! Üstelik son yirmi dakika fileler havalanmamıştı. Fuchs 10, Förderer beş defa ağları sarsmıştı. Bir deste gole imza atan Yahudi forvet, dört yıl önce Danimarkalı Sophus Nielsen’in başardığını tekrarlarken, onları 2001’de bir milli maçta 13 gol atan Avustralyalı Archie Thompson geçecekti. Tevatüre göre küplere binen Çar İkinci Nikola oyuncuların dönüş biletlerini ödememişti.

Bu spektaküler neticeden iki gün sonra Macaristan’a 3-1 yenilen Almanya olimpiyatlara veda etmişti.

Bir yıllık askerlik vazifesinin ardından 1913’te Nürnberg’e yerleşen Hirsch, birçoklarını şaşırtmıştı. O zamanlar futbol amatördü; fabrikada bulduğu iş, hayat standardının iyileşmesi demekti. Eski hocası “üç adım” uzaklıktaki Fürth kentinin takımını çalıştırmaya başlayınca olaylar gelişiyor, o da Fürth’te oynamaya başlıyordu. Hasat için hiç beklenmemiş, ertesi sene Almanya şampiyonluğu gelmişti. Yoncalar Leipzig’i uzatmalarda 3-2’lik skorla devirirken, Hirsch sahaya kaptan olarak çıkmıştı.

Çarlık Rusyası’nın büyük hezimeti 1912 Olimpiyat Oyunları’nda Çarlık Rusyası’nı 16-0’lık skorla deviren Alman takımı. Fuchs, bu maçta 10 gol, Förderer 5 gol atarak yıldızlaşmışlardı.

Her şey güzel giderken, bir anda harp kopuyor; milyonlarca insan zamanda donuyordu. Tıpkı o gün Fürth’ü zafere taşıyan Karl Franz gibi. Üç ay önce attığı iki golle takımını şampiyon yapan futbolcu, Fransa’daki bir cephede hayatını kaybetmişti.

Takım arkadaşlarından Fuchs cephede dört kez yaralanırken, bir abisini savaşta yitiren Hirsch, Karlsruhe’ye sağ salim dönmeyi başarmıştı. Protestan bir kadına deli gibi aşık olmuş, ilk göz ağrısında meşin yuvarlağı tekrar kovalamaya başlamıştı. Bir yandan da babasıyla çalışıyor, polise, askere bayraklar, üniformalar, deri kıyafetler üreten bir fabrikayı yönetiyordu. Aşkıyla evlenmiş, iki de çocukları olmuştu.

Önce gol makinesi sahalara veda etmişti, ardından kanat oyuncusu. Bir süre abisiyle birlikte aile şirketini idare eden Fuchs, kısa süre sonra eski takım arkadaşı Hirsch’e ortak olmuştu. Yıllarca aynı kulüpte top oynamış, Almanya’yı temsil etmiş iki Yahudi futbolcu bu sefer bir fabrikanın çatısı altında buluşuyordu. Tesadüf bu ya, Nazilerin iktidara geldiği yıl iflas etmişlerdi.

Karslruhe’den Fürth’e transfer

1913’te Fürth’e transfer olan kaptan Hirsch 1914 Almanya şampiyonluk maçının seremonisinde sağda.

Kapkaranlık yıllar

1933’te sandıktan Adolf Hitler’in çıkmasıyla birlikte Almanya’da iklim değişiyor; tüm Yahudilerin hayatı derinden etkileniyordu. Yine aynı yıl tüm Yahudiler futbol takımlarından da uzaklaştırılmıştı. Üyeler dışında başkanlarını, teknik direktörlerini kaybedenler bile vardı. Üyeleri de hesapladığınızda yaklaşık 40 bin kişinin futbolla ilişiği kesilmişti. Yahudi spor kulüplerine başta karışılmamışsa da 1938’de kapılar tamamen kapanmış, spor Yahudilere yasaklanmıştı.

Öfkeliydi Hirsch. Çok sevdiği kulübüne yazdığı mektup, aslında her şeyin özeti gibiydi: “Stuttgart spor gazetesinde okuduğum kadarıyla büyük takımlar ki buna Karlsruhe de dahil Yahudileri spordan uzaklaştırmaya karar vermişler. 1902’den beri üyesi olduğum kulübümden ayrılmak zorundayım. Ancak ifade etmek zorundayım ki bugünlerin nefret edilen Alman ulusunun şamar oğlanları iyi insanlar olabilir. Yahudiler arasında çok daha Alman ulusuna hizmet etmiş, Alman gibi düşünen damarlarında Alman kanı dolaşanlar olabilir”.

Auschwitz’de sönen Karslruhe yıldızı Çiftçi bir ailenin çocuğu olarak 1892’de dünyaya gelen Julius Hirsch, Karlsruhe’nin altyapısından 17 yaşında A takımına geçmişti. Yahudi olmasından dolayı 1 Mart 1943’de Gestapo’nun emriyle yakalanan efsane futbolcu Auschwitz’de hayatını kaybetti.

Bu mektup aslında bir trajediyi gösteriyordu. 1. Dünya Savaşı boyunca cephede savaşanlar artık istenmiyordu. Onlar bunu kabullenemiyordu. Bazı Yahudiler ülkeden kaçmaya başlarken, kimileri uğrunda ölmeyi göze aldıkları vatanlarını terkedemiyordu.

Ortaklardan Fuchs gidiyor, Hirsch kalıyordu. Depresyona giren eski futbolcu, 1938’de intihara teşebbüs etmişti. Damgalanmıştı artık, sadece geçici işlerde çalışabiliyordu. Futboldan kopamıyor, yasak olsa da maçlara gidiyordu. Yahudilere her türlü eğlence faaliyetine katılmak da yasaklanmıştı. Hayranları göğsündeki Davut yıldızını kamufle ediyor, o da yaşama tutunmaya çalışıyordu. Çocuklarını güvence altına alabilmek adına çok sevdiği karısından da boşanmıştı.

1 Mart 1943’de Gestapo’nun emriyle yakalan bir zamanların yıldızı, Karlsruhe garından Auschwitz’e doğru yola çıktı. Kendisinden geriye kalan son yazılı şeyse, Dortmund’dan atılan 3 Mart 1943 tarihini taşıyan bir kartpostaldı:

“Sevdiklerim,

İyi geldim. Her şey yolunda. Halen Almanya’dayım. Öpücükler

Sizin Juller’iniz”.

Hirsch’in ne zaman öldüğü bilinmiyor. 1950’de verilen bir mahkeme kararıyla mezartaşında 8 Mayıs 1945 yazıyor; tıpkı birçokları gibi. Çocukları Terezin Toplama Kampı’na gönderilmişlerse de, Kızılordu tarafından kurtarılmışlardı. İkisi de babalarının çok sevdiği şehre, Karlsruhe’ye dönmüştü.

Auschwitz’te ölen futbolcu ise hoşgörü, insanlık, barış alanlarında 2005’ten beri verilen Julius Hirsch Ödülü’ne adını vermiş durumda. Bugün ismi, Almanya’nın dört bir köşesindeki spor tesislerinde yaşamaya devam ediyor, tiyatrolarda bile karşınıza çıkıyor.

Julius Hirsch Ödülü 2005’ten günümüze Alman Futbol Federasyonu Alman futbolunda entegrasyon
ve tolerans açısından önde gelen futbolculara takdim ettiği ödüle Auschwitz’de hayatını kaybeden Yahudi futbol yıldızı Hirsch’in adını vermişti.

Mektupların gölgesinde

1940’ta Kanada’ya yerleşen Fuchs ise adını bile değiştirmişti. Godfrey Fochs ismini kullanmaya başlayan gol makinesi, bir daha asla vatanına dönmemişti. Adı kayıtlardan çoktan çıkarılmış, rekoru silinmişti.

Fuchs, Almanya’ya 1954’te ilk Dünya Kupası zaferini tattıran Sepp Herberger’in kahramanıydı. Unutulmaz teknik direktör, idolüyle tanışmak istiyordu. İkili mektuplaşmaya başlamış, hattâ efsanevi hoca, Fuchs’a tarih yazdığı Rusya maçından bir fotoğraf bile göndermişti.

Herberger, idolünü 24 Mayıs 1972’de Münih Olimpiyat Stadyumu’nda Sovyetler Birliği ile yapılacak maça getirmek istiyordu. O zamanın parasıyla 1760 mark uçuş için yetiyordu. Ancak federasyon bu miktarı çok bulmuştu. Üç hafta sonra başlayan ve Panzerlerin güle oynaya kazandığı Avrupa Futbol Şampiyonası’nda galibiyet primi oyuncu başına 10 bin mark idi. Kimbilir, belki de yönetim kurulunda bulunan eski Nasyonal Sosyalist Parti üyeleri böyle bir karar almıştı. Aralarında savaşta işlediği suçlar yüzünden hapis yatan bile vardı. Herberger sinirle kaleme sarıldıysa da Fuchs 25 Şubat 1972’de Montréal’de çoktan son nefesini vermişti.

Efsanelerin karşılaşması

1971’de Brezilya’nın Santos takımı Kanada’ya gittiğinde, Fuchs onları ziyaret etmiş, takımın yıldızı Pele ile tanışmıştı.

Gottfried Fuchs’un adı, 2013’te Karlsruhe’de bir meydana verildi. Ayrıca geçen sezondan bu yana Baden-Württemberg Eyaleti’ndeki gençlere onun adına ödül veriliyor. Ödülün mottosunda yine “insanlık” ve “hoşgörü” kavramları dikkati çekiyor.

Adı kitaplardan bir ara silinse de güneş balçıkla sıvanmıyor; Fuchs bugün hâlâ Almanya formasıyla bir maçta en fazla gol atan oyuncu olma özelliğini koruyor. 6 karşılaşmada 13 defa ağları sarsan forvetin maç başına yakaladığı 2.16’lık gol ortalamasının da yanına yaklaşılamayacak gibi gözüküyor.

Faşizm ve ırkçılık, hüküm sürdüğü dönemlerde birçoklarını yok saysa da tarihi asla değiştiremiyor; tarih eninde sonunda o yok sayılanları yazıyor; tıpkı Hirsh ve Fuchs gibi…

POLİTİKAYLA KİRLENEN FUTBOL

Savaşın söndürdüğü futbol yıldızları

Çok zengin bir bankerin oğlu olan Walther Bensemann, Karlsruhe’de tüm takımlara önayak olmuş; Bayern Münich ve Eintracht Frankfurt’un doğumunda rol oynamıştı. Milli Takım’ın yaptığı ilk maçları düzenlemekle kalmamış, federasyonun da kuruluşunda yer almıştı. Mutfaktaki çalışmaları ona yetmiyor, spor kültürünün yerleşmesi için bir de önemli yayın yaratıyordu: Kicker.

‘Karlsruhe’nin parlak zamanı’
Almanya’nın bir numaralı futbol yayını olan Kicker’in 14 Temmuz 1920 tarihli ilk sayısının kapağında üstte Kickers takımı oyuncuları, altta Karlsruhe takımının oyuncuları yer almıştı.

Tarihler 14 Temmuz 1920’yi gösterdiğinde, eserinin ilk sayısı raflardaydı. Derginin namı çabucak sınırları aşmış, 1932’deki FIFA Kongresi’nde Avrupa’nın en iyi spor yayını olarak gösterilmişti. 28 Mart 1933’de son makalesine imza atan öncü futbol insanı, iki gün sonra İsviçre’ye göçmüştü. 9 Nisan’da futbol kulüpleri Nazilerin “rica”sına cevap veriyor ve Yahudiler spor dünyasından uzaklaştırılıyordu. Hiçbir açıklama yapılmadan 30 Mayıs’ta ismi yayın kurulundan silinen Bensemann, ertesi yıl hayatını kaybetmişti.

Bohemya topraklarında zengin bir Yahudi ailenin oğlu olarak doğan Hugo Meisl, Avusturya futbol tarihinde oldukça önemli bir role sahip. Viyana’ya taşındıktan sonra bankacılığı bırakıp meşin yuvarlağın peşine düşmüştü. Önce hakemdi, ardından federasyon genel sekreteri. 1912 Olimpiyat Oyunları’nda sadece ülkesinin teknik direktörlüğünü yapmamış, ayrıca maç da yönetmişti. 1. Dünya Savaşı’nda cephede savaştıktan sonra görevine dönen hoca, yavaş yavaş sahalara ısınıyordu… İngiliz Jimmy Hogan ile sohbetleri ufkunu açmış, talebeleri kısa sürede kıtanın en heyecan verici ekibi olmuştu. Futbol literatüründe ilk harika takım olarak kabul edilen onlardı. Fakat o günler için muhteşem görülen hızlı, ayağa paslı oyunları hiç taçlanmamış; 1934 Dünya Kupası’nın yarı finalinde, 1936 Olimpiyat Oyunları’nın da finalinde İtalya’ya boyun eğmişlerdi. 1937’nin başında ölen Meisl şanslıydı, ülkesinin Almanya tarafından ilhak edilmesini görmemişti.

Almanya’nın Çarlık Rusyası’nı 16-0’lık skorla bozguna uğrattığı maçtafileleri bulanlardan Emil Oberle’nin yolu kısa süre sonra İstanbul’a düşecekti. Bağdat Demiryolu projesi için bir bankada çalışmaya başlayan futbolcu, aynı zamanda kardeşi Joseph ile birlikte Galatasaray için ter dökmüştü. Biraderler, Bombacı Bekir’in Karlsruher Phönix’e transferinde de önemli rol oynamıştı. Sarı-kırmızılıların Almanya turnesinde sahne alan forvet, bir maçta ciddi sakatlanınca hastanelik olmuştu. Yöneticiler onu hastanede ziyaret edip işi bitirmişti. Türkçe bilen Oberle Kardeşler hem aracılık etmiş hem de oyuncuyu ikna etmişti.

Gol rekortmeninin abisi Richard Fuchs, Karlsruhe’deki Yahudi kültür dünyasının önemli bir bireyiydi. 1. Dünya Savaşı’ndan döndükten sonra mimarlık doktorasını tamamlamış, içlerinde Kristal Gece’de hasar gören Gernsbach’taki sinagogun da dahil olduğu binalar inşa etmişti. Yeni Zelanda’ya iltica talebi kabul edildikten sonra Wellington’da bir mimarlık bürosunda çalışmaya başlasa da 2. Dünya Savaşı hayatını derinden etkilemişti. Ne de olsa düşman bir ülkenin vatandaşıydı. Doğduğu topraklarda Yahudi, doyduğu yerde ise Alman olarak kodlanmıştı. Sessiz sedasız bir şekilde 1947’de ölen Fuchs, bir süre unutulduktan sonra hem Almanya hem Yeni Zelanda’da hatırlanmış durumda. Torunu Danny Mulheron tarafından belgeseli çekilen mimar, aynı zamanda bir besteciydi. Eserleri her iki ülkede de icra ediledursun, yazdığı bir şarkı Kraliçe II. Elizabeth’in 1953’te Yeni Zelanda’ya yaptığı ilk resmî gezide Maori kız çocukları tarafından seslendirilmişti.