1908-1914 arası oldukça yakın ilişkiler içinde bulunan İttihat Terakki ve Taşnaklar, savaşın patlamasıyla karşı cephelerde yer aldılar. Ancak ilk kez yayımlanan belgelerle, bu ayrılığın henüz 1911’de başladığı kanıtlanıyor.
Bir dönem, 1908’den sonra oldukça yakın ilişkiler içinde olan İttihat ve Terakki (İTC) ile Ermeni Devrimci Federasyonu (EDF-Taşnaktsutyun) arasındaki görüşmeler ve işbirliklerinin hangi temellerde yürütüldüğü; sonuç olarak ne gibi nedenlerle ters yüz olduğu siyasal tarihimizin alabildiğine tartışmalı, kör noktalarından biridir.
Birinci elden İTC kaynaklarının kıtlığı (önderlerinin kaçarken yaktıkları evrakların neler içerdiği bilinmemekte), EDF kaynaklarının zikredilmemesi, özellikle Anadolu’da iki parti ve devlet arasındaki ilişkilerden ziyade meclis içi ilişkilerin öne çıkarılması bu kör noktanın sürekliliğini sağlamakta.
Kaligian’ın kitabını önemli kılan, herkese açık olmayan Boston’daki Ermeni Devrimci Federasyonu arşivlerine erişme imkanını bulmuş olması. Böylece taşradan merkeze bilgilendirme amaçlı gönderilen raporlarda yerelde işlerin nasıl yürütüldüğü, iki parti kadroları arasındaki ilişkiler hakkında propagandif olmayan bir tablo çizmek mümkün olduğu gibi, Taşnaklar’ın örgütlendiği kentler hakkında da dolaylı bir bilgi edinmek mümkün olmakta.
Kitapta bugüne kadar EDF’nin örgütlenmesine ilişkin –Türkçe’de bulunmayan– örnekler verilmektedir. Sosyalist Enternasyonal’e 1907’de üye olarak kabul edilen EDF’nin sosyalizm iddialarının kırsal kesimde pek de iyi karşılanmadığı gibi hususlar da cemaat içi gerilimler açısından önemli. Öte yandan EDF eğitimden, istihdama somut önerileriyle “millî” taleplerin ötesinde herkes için toplumsal önerilerde de bulunuyordu. İngiliz büyükelçisi ise EDF programının “Batı Avrupa’nın en radikal sosyalist eğilimlerinin ham halinin” dışavurumu olduğunu iddia ediyordu.
EDF ile İTC arasındaki en önemli mesele “toprakların iadesi ve tarım reformu”ydu. Kürt aşiret reisleri tarafından el konulan toprakların iadesi sonuçsuz kalacak bir vaad olarak iki parti arasındaki gerilimin temel nedenlerinden biri olarak kalacaktı.
1910 başında ise iki partiden ikisi milletvekili biri partiden olmak üzere üçer kişilik bir “Ortak Birim” kurularak daha düzenli görüşmeler sürdürüldü ve Nisan’da toprak, güvenlik, hukuk, siyaset gibi başlıklar altında çalışmalar yapıldı. Bu arada İTC, EDF’nin meşruti yönetimi desteklemek için savaştığı Kuzey İran gibi önemli merkezlerde ortak birim kurma tekliflerini kabul etmişti.
EDF’nin 1911 yazında İstanbul’da gerçekleşen 6. Dünya Kongresi’ndeki tartışmanın merkezi İTC ile ilişkilerdi: “Üzülerek belirtiyoruz ki umut vaat eden bir dizi girişime rağmen, meşrutiyet yönetiminin üç yılında hükümet politikaları bütün dinlerden ve ırklardan halklar arasında uzlaşı sağlayamadığı gibi, onlar için iyileştirilmiş yaşam şartlarını da yaratamamıştır; aynı zamanda sıklıkla halklar arasında güvensizliğe ve ulusal hakların inkârına yol açacak şekilde hareket etmiştir. İTC, feodal sınıfların Orta Çağ’dan yadigâr toprak imtiyazlarını ilerici bir anlayışla ortadan kaldırmaktan ziyade, onların dostluğunu kazanmaya çalışma politikasıyla söz konusu unsurları teşvik etmektedir. İTC aşama aşama anayasal ve demokratik ilkelerden vazgeçmektedir.”
İki parti arasındaki güvensizliğin böylesi açık bir kongrede belirtilmiş olması tarihçilerin genellikle atladığı bir olaydır.
Yazarın sözüyle: “Bu çalışma, Babıâli’nin resmî politikalarının ve imparatorluğun başkentinde gerçekleşen olayların ısrarla vurgulanmasının önünü alarak ve gayrıresmî bağlantıları ve siyasal ilişkileri tasvir eden, bütün ülkedeki olayları açığa vuran kaynaklardan faydalanaraki, Osmanlı ve Ermeni tarihlerindeki bu mühim dönemin akademik analizine katkı sağlayabilir”.