Mehmed artık büyük bir Fatih’ti. Surlar içine sıkışmış bir şehri değil, büyük Roma/ Bizans imparatorluğu’nu ele geçirmişti. Osmanlı Devleti hem islâm dünyasının büyük gücü olmuş, hem de Roma-Bizans mirasının kültürel zenginliğini taşımaya başlamıştı.
29 Mayıs günü öğlene doğru, Osmanlı ordusu şehre kısmen hâkim oldu. Sonrasında bizzat Fatih de, beraberinde 200 solak ile şehre girdi. Onu genç hanımların attığı çiçekler arasında, zırhlar içinde beyaz atıyla şehre girerken gösteren tablolar sanatçıların hayalgücünün ürünüdür.
Fatih öncelikle Ayasofya’ya doğru yöneldi ve kentin bu en büyük yapısına girdi. Bu sırada bir mermeri tahrip etmekte olan askeri, “Sizin aldığınız hazineler ve esirler size artık yeter, şehrin yapıları ise bana aittir” diye uyardı. Tursun Bey’e göre Ayasofya’nın kubbelerine kadar çıkmış, şehri buradan seyretmiş ve kentin harap durumuna bakarak, “Perdedari mi küned der tak-ı kisra ankebut/ Bum nevbet mi zened der kal’a-i Efresyab (Örümcek, Kisra’nın penceresinde perdedarlık yapıyor; Baykuş, Efresyab’ın kalesinde mızıka çalıyor)” şeklinde Farsça bir beyit okumuştu. Yapının içine girdiğinde büyük bir hayranlık duyan Fatih, din adamlarının ve halkın ayaklarına kapanması sonucu onlara hayatları ve inançları konusunda teminat vermiştir.
“Fatih, harap bir şehir olarak aldığı Kostantiniyye’yi vakıflara dayanan külliye-imaretleriyle muhteşem bir Türk-İslâm şehri olarak yeniden inşa etmiştir. Türk Hakan ve İslâmî Sultan unvanlarından sonra Kayser-i Rum sıfatıyla Tuna ile Fırat arasında, İstanbul ve Boğazlar ekseninde, eski mutlak merkeziyetçi Doğu Roma İmparatorluğu’nu ihyâ etmiş; Doğu Roma’nın köylü raiyyet statüsünü, vergi kanunlarını Raiyyet Kanunnâmesi’yle ve Osmanlı-Türk devlet nizamını Fâtih Kanunnamesi’yle düzenlemiştir. Osmanlı imparatorluk düzeni, yüzyıllar boyunca bu temel üzerinde ayakta kalmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun her bakımdan gerçek kurucusu İstanbul Fâtihi Sultan Mehmed’dir.”
Halil İnalcık
Sonrasında yapıda şükür namazı kıldığı ve camiye çevrilmesi için hemen çalışmalara başlandığı söylenir. 1 Haziran’da Ayasofya ilk Cuma namazı için camiye çevrilmiş ve minberinde Fatih adına hutbe okunmuştur.
Şehrin fetihten sonra dönüşümü çok hızlı olmuştu. Mimari, sosyal yapı ve nüfus hızla değişti. Başlangıçta Fatih, kentin ikinci büyük kilisesi olan Havariyyun Kilisesi’ni Rum Patrikhanesi’ne tahsis etmiş; ancak bakımsız kalan yapının çevresindeki Hıristiyanlar azalınca Patrikhane buradan taşınmıştı. Harap yapı yıkılmış ve yerine Fatih Külliyesi inşa edilmişti.