Kasım
sayımız çıktı

Bir mimari yapının kağıt üzerinde kalan izleri

HAVARİYYUN KİLİSESİ VE EKFRASİS

Fetih sonrası 1461’de yıkılan Havariyyun Kilisesi, kent coğrafyasından kaybolmuşsa da arkasında bir değil iki ekfrasis bırakmıştır. Değindiği konuları (yer, kişi, yapıt vb.) yazı yoluyla betimleme girişimi olarak tanımlanabilecek ekfrasis, yokolmuş yapılarla okuyanlar arasına metin yoluyla bir köprü kuruyor.

Mabeyinci Pavlos’un (6. yüzyıl) Ayasofya’nın Betimi ile Michel Butor’un (1926-2016) San Marco’nun Betimi’nin bir ortak yanları Samih Rifat tarafından dilimize çevrilmeleriyse, bir ve asıl ortak yanları, konu edindik­leri yapıların bugün de ayakta kalmış olmaları: Metin ile yapı içiçeler; hangi zaviyeden bakılır­sa bakılsın; dolayısıyla üstüste okunmalarına bir engel yoktur.

Ayasofya, Bizans başkentinin en ulu ibadet yapısıydı. Buna karşılık, polyandrion (ortak me­zar) özelliği de taşıyan Havariy­yun Kilisesi; şehirdeki konumu gereği çok daha fazla sayıda müminin ziyaretine uğradığı, üstüne üstlük Haçlı işgali (1204) sırasında talan edildiği için fetih (1453) sırasında harap hâldey­miş. Fatih Camii, yobazlar kili­seyi tarumar ve mezarlığındaki imparator kemiklerini Boğaz’a boca ettikten sonra yerine mi yapıldı, ötesine mi, anladığım kadarıyla kesinlenemiyor.

Havariyyun’un 5 kubbeli Ortodoks haçı formundaki tasa­rımının Venedik San Marco’da olduğu gibi uygulandığı görü­şü yaygındır. Yanılmıyorsam, ilkinin yerine Ayasofya’nın mimarları tarafından yapılan ve 28 Haziran 550’de açılışı gerçekleşen ikinci Havariyyun, Agioi Apostoloi, örnek alınan tasarımdır.

resim_2024-09-01_022327442
Havariyyun Kilisesi’nin yıkılması sonrasında 1463- 1479 arasında inşa edilen Fatih Camii.

Ayasofya’nın ve San Mar­co’nun tersine Havariyyun kent coğrafyasından 15. yüzyılda kay­bolmuşsa da, arkasında bir değil iki ekfrasis bırakmıştır. Rodoslu Konstantin’in şehrin 7 tepesi (harikası) üzerine 931-944 ara­sında kaleme aldığı 981 dizelik güzellemesinin merkezinde yer alır Havariyyun Kilisesi. Metin­de, nesnel betimlemenin ağır bastığı yorumu yerleşik. Gelge­lelim, Théodor Reinach’ın 1896 yayını arkeolojik değerlendirme incelemesinde, Rodoslu’nun sınırlı mimari, kısıtlı geometri ilgisi nedeniyle güvenilmesi güç ölçüler verdiği yazılı (Revue des Etudes Grecques’in 9. cildinde (s. 66-103, “Commentaire Archéo­logique sur le poēme de Cons­tantin le Rhodien”-Persée’den erişebiliyor bu önemli metne). Ayrıca, bugüne eksik biçimdulaştığı görüşünde şiirin. Buna karşılık, Havariyyun mozaik­leriyle ilgili dizelerin içerdiği bilgilerin ekfrasis’e yaraşır nitelikte olduğunu belirtiyor Reinach: Canlandırması okura kalmış. Mermerlere ilişkin kayıtlar için de geçerli bir yaklaşım: Mabeyinci Pavlos’un Ayasofya’dakiler hakkında naklettikleriyle koşutluklar taşıyor betimlemeleri.

Wiener-Müller temel kita­bında Havariyyun’a ayırdığı sayfalarda anmıyor Rodoslu’yu, ekfrasis örneği olarak başka bir şiiri, 12. yüzyılda kaleme alınmış Nikolaos Mesarites’in şiirini gösteriyor. (İstanbul’un Tarihsel Topografyası, s. 406). Aynı tarih­lerden bir minyatürde, Kokki­nobafos’un yapıtında Havariy­yun’un temsili görünümü var. Yokolmuş bir yapının, arkasında bıraktığı izler.

Burada, önce, ekfrasis kav­ramına dönelim. Eski Yunan kaynaklarında varlığına 4. yüzyıldan başlayarak rastlanı­yor: Değindiği konuları (yer, kişi, yapıt vb.) yazı yoluyla betimleme girişimi. Umberto Eco, “Miche­langelo döneminde bir kazıda bulunan heykelin Lacoon’u tasvir ettiği, Yaşlı Plinius’un betimlemesine dayanılarak saptanmıştır” der. Günümüz kuramcılarını, Keats’in “Bir Yunan Vazosuna Kaside”yi bu gözden okuyan Leo Spitzer’den Derrida’ya sorunun etkilediği biliniyor: Joyce’un Ulysses’teki “gözlerini yum ve görmeye ko­yul” önerisi metin ile “nesne”si arasındaki köprüye tutulmuş projektör ışığı gibidir!

Havariyyun Kilisesi bağla­mında ekfrasis deneyiminin başı ve ucu farklı değerler taşıyor. Klasik çağda, klasik anlam yüküyle kavram, Eco’nun tanımına uygun biçimde ele alınmıştır. Şah örnek olarak Homeros’un İlyada’da aktardığı, Pandora’yı da yarattığı söyle­nen büyük sanatçı-zanaatkar figürü Hefaistos’un imal ettiği Akhileus’un kalkanını betim­lediği bölümdür (18, 475-490). Hesiodes de metnin etkisiyle sözkonusu kalkan üstüne bir şiir döşemiştir (bkz. Didem Demi­ralp, “Eski Yunan Yazınından İki Ekphrasis Örneği”, Turkish Studies, 2014, sayı 9/10).

Havariyyun Kilisesi’ni betim­leyen iki şiirsel metnin eleştirel basımları mevcut. Rodoslu’nun yeni bir çevirisi çift dilde baskı olarak Ioannis Vassis’ten okuna­bilir: On Constantinople and the Church of the Holy Apostles’ı dilimize aktarmamız gerekmez mi?! (Ashgate, 2012, e-book olarak da indirilebiliyor). Bu kaynak-metin hakkında, metnin bütün loşluklarına ışık tutan Re­inach’ın sözünü ettiğim incele­mesi tam anlamıyla “ekfrasisin ekfrasisi” niteliği taşıyor; öyle ki okur satırdan satıra geçerken Havariyyun Kilisesi’ni gözü­nün önünde canlandırmakla kalmıyor, çevresinde ve içinde dolaştığı izlenimine de kapılıyor -bu 137 yaşındaki inceleme de dilimize taşınmalı.

resim_2024-09-01_022332897
İmparator 2. Theodosius’u Havariyyun’da İoannis Hrisostomos’a ait kutsal emanetleri karşılarken gösteren 10. yüzyıl Bizans minyatürü

Canlandırma, ekfrasisin he­defi, dahası başarısı. Sağlam bir betimleme metni bugün pekala 3D teknolojisiyle ete kemiğe büründürülebilir konu edindiği yapıtı. Baş ve uç dedim; işte işin ucu buraya varıyor:

Georgetown’da mukim Dum­barton Oaks, Bizans kültürü merkezinde 2015’te bir sem­pozyumun eşlik ettiği bir sergi düzenledi Havariyyun Kilisesi çerçevesinde (bkz. doaks.org). Serginin içeriğini oluşturan malzemenin tohumları 1945’ten başlayarak Dumbarton Oaks’ta atılmıştı. Tasarıyı bir üçlü geliştirmişti: Sanat tarihçisi Albert M. Friend, filolog Glanvil­le Downey ve mimari tarihçisi, sonraki dönemde İstanbul’da Thomas Whittemore’un yerini alarak Ayasofya ve Kariye’nin onarım çalışmalarını yürütecek Paul Underwood.

1945’de araştırma bölümü­nün yönetimine gelen Friend, Princeton mezunu iki genci işe almış, Bizans döneminin yokolmuş yapıları hakkında çalışmalara girişilmişti. Üçlü, Havariyyun Kilisesi’ni öncele­yen, Konstantin’in mezarı olarak 12 havariye göndermeyle Hz. İsa’nın ve Büyük İskender’in kabir düzenine öykünen ahşap çatılı yapıdan yola koyulmuş; Downey peşpeşe Rodoslu’nun ve Mesarites’in ekfrasis metinlerini çevirince Underwood desenle­riyle anlatılanları canlandırma­ya koyulmuştu! Farklı gerek­çelerle 70 yıllık gecikmeyle sunulabilen sergide, Underwo­od’un yararlandığı kaynaklar arasında Buondelmonti’nin haritalar kitabıyla keşiş Kokki­nobafos’un minyatürlerinin de bulunduğu biliniyor.

kağıt üzerinde
İstanbul’da 550 yılında inşa edilen Havariyyun Kilisesi’nin bir tasviri olduğuna inanılan 1162 tarihli Vatican Codex imajı.

Üçlü, başka uzmanların da katılımıyla 1948’de, Dumbarton Oaks’da bir Havariyyun Kilisesi sempozyumu düzenlemişti; ilgili materyale kurum arşivin­den ulaşılabiliyor. Üç ciltlik bir yayın hazırlığı yapmışlar, ger­çekleşememiş; dahası Oaks’un yayın kurulu projeyi 1968’de %99 fantezi (!) yorumuyla rafa kaldırmıştı.

2015 sergisine eşlik eden sempozyumun kitabı 2020’de yayımlanmış: Havariyyun Kilise­si: Kayıp bir Yapı, Unutulmuş bir Proje ve Geçmişteki Bugündelik”i (448 sayfa) açıkçası görmüş değilim, Nevra Necipoğlu’nun da önemli katkısının yeraldığı cilt hakkında The Byzantine Review’da Vasileios Marinis’in yazısından Necipoğlu’nun Patrik Scholarios hakkında, Bizans ve Osmanlı kaynaklarını karşılaş­tırarak yorumunu geliştirdiğini okuyorum.

Havariyyun Kilisesi’nin öyküsünde, benim gibi Bizans bağlamında hiçbir uzmanlı­ğı bulunmayan bir edebiyat adamının ilgisini Borges’vari bir merak türüne bağlamak bir yol: Kaybolmuş bütün yapılar mıknatıs işlevi görebiliyor! Gelgelelim kendi payıma asıl tasam, ekfrasis sorunuyla ilişki­liydi. Betimlenmiş ama ayakta kalmış yapıları konu edinen biri klasik (Mabeyinci Pavlos’un Ayasofya’nın Betimi– Kırmızı Kedi Yayınları), diğeri modern (Michel Butor’un San Marco’nun Betimi – Yapı Kredi Yayınları) iki yapıt, deyiş yerindeyse sınanabi­lir özellikler taşıyor: Sözkonusu yapıları elde kitaplarla ziyaret etmek ve paralel okuma gerçek­leştirmek olanaklı.

Buna karşılık, Havariyyun Kilisesi’ni konu edinen iki ekfrasis örneği okurdan hayal­gücünü ve tasarımlama yete­neğini işe koşmasını bekliyor. Friend-Downey-Underwood üç­lüsü bu hamleyi üç çeyrek yüzyıl önce yaparak yolu açmışlar; onlara selam duruyorum.