Kasım
sayımız çıktı

Çanakkale: Bizde evliyalar Batı’da önyargı ve UFO’lar

1915 AĞUSTOS’UNDA ANAFARTALAR’DA YAŞANANLAR

Türk tarafında Çanakkale Muharebeleri’yle ilgili fantastik anlatım ve kurgu eserler nasıl gerçek tarih kitaplarından fazlaysa, Batı’da da özellikle bir dönem “uzaylı” hikayeleri oldukça popülerdi. Ancak Türklerin “barbarlığı” üzerine inşa edilen dezenformasyon sektörü, “teslim olduktan sonra öldürülen” İngiliz askerlerini değil gerçekleri kurban etmişti.

Savaşlar her zaman bera­berinde trajediler doğu­rur. Kimi hadiseler yıl­larca yazılır-konuşulur; kimi­leri ise efsaneleşir, gerçekliğini yitiririr, soru işaretleriyle dağı­lır. Dünya savaş tarihine dam­ga vuran Çanakkale Muhare­beleri sırasında da, daha sonra literatüre girmiş meşhur bir hikaye vardır: Kaybolan İngiliz bölüğünün hikayesi!

1915 Ağustos başında, mu­harebelerin ikinci aşamasında Anafartalar sektöründe yaşa­nan bu hadiseyle ilgili, İngil­tere başta olmak üzere bir­çok ülkede sayısız araştırma, dokü-drama, belgesel yapıl­dı. İngiliz 1/5 Norfolk Tabu­ru’nun bu kaybolan bölüğü -ya­ni Sandringham Bölüğü- aynı zamanda 20. yüzyıl dünyasına her alanda damgasını vuran UFO hikayelerinin de ilham kaynaklarından biri oldu. Zi­ra bu askerler -16 subay, 250 er- 12 Ağustos öğleden sonra Anafartalar ovasının ilerisinde Türk hatlarına doğru hareke­te geçmiş; sonrasında hiçbirin­den bir daha haber alınama­mıştı.

Çanakkale: Bizde evliyalar
Küçükanafarta Ovası İngilizlerin bölgeyi Türk keskin nişancılarından temizlemek için 12 Ağustos 1915’te yaptıkları harekatı gösteren kroki.

Peki nereye gitmişlerdi? Türk tarafında bir bilgi var mıydı? Hadise nasıl gelişmişti?

Çanakkale: Bizde evliyalar

Konunun o dönemde bile bir mesele hâline gelmesi, as­lında pek görülmüş bir gelişme değildi. Zira yine o dönemdeki adıyla Büyük Savaş (1. Dün­ya Savaşı) sırasında, cephede ve cephe gerisinde 10 milyona kaybet­miş; yine yaklaşık aynı sayıda sivil ölmüş; savaşın bitiminde 3 sene boyunca tüm dünya­yı sarsan büyük grip salgını da en iyimser tahminlere göre 20 milyon insanın canını almıştı. Kısacası dünya ateşe düşmüş­tü ve kimsenin pek ölüleri dü­şünecek hâli yoktu.

Çanakkale: Bizde evliyalar
Gelibolu Muharebeleri’ne katılan İngiliz askerleri

Ancak Çanakkale’de “kay­bolan” askerler bir istisna teş­kil etti. Bunun nedeni, Sand­ringham Bölüğü’ndeki asker­lerin, dönemin İngiliz Kralı 5. George’un yazlık sarayında ça­lışan ve Kral’ın bizzat tanıdığı insanlardan oluşmasıydı. Mali­kanede görevli ve kraliyet aile­sinin yakından tanıdığı muha­fız, kahya, seyis, bahçıvandan oluşan personel, 1915’in orta­sında gönüllü olarak Çanakka­le cephesine gitmişti. Dolayı­sıyla bu askerlerin akıbetinin belli olmaması Kral’ın canını sıkmış ve konuyla ilgili yazış­ma ve araştırmalar henüz sa­vaş sürerken başlamıştı.

Bu noktada önce Sand­ringham Bölüğü ve içinde bu­lunduğu 163. Tugay’ın Ça­nakkale’ye gidiş hikayesini ve hadisenin meydana gelişini özetleyelim. Bu tugay içinde bulunan Norfolk Alayı, Bri­tanya Ordusu’nun en eski ve seçkin alaylarından biriydi. 4 Ağustos 1914’te savaş ilan edil­diğinde, alayın ilgili taburu da silah altına alındı. 14 Kasım’da 1/5 Norfolk Taburu’nun komu­tasına Albay Sir Horace Geo­rge Proctor Beauchamp geti­rildi. 52 yaşında göreve tekrar çağrılan bu emekli asker son 8 yıldır aktif görev almamış; hiz­meti süresince orduda süva­ri olarak görev yapmış, piyade görevinde bulunmamıştı. Yaşlı komutanın komuta etme kabi­liyetindeki yetersizlikler sert ve agresif tavırları ile birleşin­ce subay ve asker üzerinde mo­ral bozukluğu oluşturmuştu.

Çanakkale: Bizde evliyalar
Kral 5. George’un Ian Hamilton’a yolladığı ve kaybolan askerler için duyduğu endişeyi dile getirdiği telgrafı (üstte). Yüzbaşı Beck’in savaştan sonra muharebe arazisinde bulunup ailesine teslim edilen Half Hunter marka cep saati (altta sağda ).

Tabur, her biri yaklaşık 100 subay ve erden oluşan toplam 8 bölükten meydana geliyor­du. Birlik, birkaç aylık eğitim sonrası 29 Temmuz 1915’te Liverpool’a ulaştı. İçlerinde Kral’ın özel personelinin de bulunduğu E Bölüğü (Sandrin­gham Bölüğü), HMHS Aquita­nia’ya bindiğinde, artık istika­metlerinin Fransa ve Batı cep­hesi değil Osmanlı Devleti’nin başkentine giden suyolunun kilidi Gelibolu Yarımadası ol­duğunu biliyordu.

Askerler uzun ve sıkıntılı bir yolculuk sonrası 6 Ağustos 1915’te Limni (Lemnos) Ada­sı’na ulaşarak Akdeniz Seferî Kuvvetler’ine (Mediterrane­an Expeditionary Force) dahil oldu; 9 Ağustos’ta ise Gökçe­ada’ya (Imbros-İmroz) doğru yola çıktı. Askerleri taşıyan gemi 10 Ağustos saat 16.00’da Suvla (Anafartalar) sahilinin yarım mil açığında demirledi ve 1/5 Norfolk, 17.00 civarında Softatepe karşısındaki A sahi­line karaya ayak bastı; kumsal boyunca Büyük Kemikli Burnu yönünde hareket ederek Gazi Baba yakınlarındaki açık ordu­gaha ulaştı.

10

İngiliz taburu 11 Ağustos şafak vakti ileri harekata baş­ladı. Bu sırada Türk topçusu­nun Pırnartepe doğusundan yaptığı şarapnel ateşiyle tabur ilk zayiatını vermeye başla­dı. İlerleme durdu ve askerler kayaların arkasındaki derin hendeklere sığındı. 12 Ağustos sabahı bilinen ve subaylar ara­sında paylaşılan gerçek, Türk­lerin gücünün tahmin edile­mediği ve engebeli, dikenli, kurumuş su yatakları ile dolu yabancı bir arazide ilerlene­ceği idi. Emirler net değildi. Taburun birçok subayı sargı yerlerinin, yedek cephanenin, makinalı tüfeklerin hatta tugay karargahının yerini bilmiyor­du. Onlara sadece, donanma­nın bombardımana başlayacağı ve ilerlemeleri emredilmişti.

Donanma bombardıma­nı 16.00’da, taarruz ise 16.45’te taburların siperlerinden çıka­rak bir hat üzerinde ilerleme­siyle başladı. Taburlar, daha önce keşfi yapılmamış olan en­gebeli arazide, ne hedeflerine ne de Türklerin arazideki yer­leşimlerine dair bir fikirleri ol­madan harekete geçtiler.

Belirsizliklerle dolu hare­kat, karışık emirlerle ve ileti­şim sorunlarıyla devam etti. İngiliz birliklerinin temizle­meyi planladığı Tekketepe ve Kavaktepe yamaçlarındaki böl­ge, Yarbay Münip Bey’in 36. Alay’ının 1. Taburu ile Yarbay Abbas Bey’in 35. Alayı’nın 3. Taburu tarafından savunulu­yordu. Münip Bey iki taburun­dan birisini cepheye yerleştir­miş, diğerini de ihtiyatta tut­muştu.

36. Türk alayının birlikle­ri İngilizlerin ilerleyişini yo­ğun makineli tüfek ve şarapnel ateşi engellemeye çalışırken, aynı anda arazide yayılmış bu­lunan Türk keskin nişancıla­rının da etkili ateşleri İngiliz kayıplarını gitgide artırıyor­du. İngilizler, kaos içinde ha­reket ettikleri sık fundalıklar arasında taburlar arasındaki tüm bağlantıyı kaybettiler. Bu esnada diğerlerine göre ileride ve açıkta kalmış olan 1/5 Nor­folk Taburu askerleri, ateş ve şarapnel yağmuru altnda yakı­cı Ağustos sıcağı ve susuzlukla da mücadele ediyordu: “Susuz­luktan öleceğimi sandım. Su­suzluk çok kötüydü ve dilim ve dudaklarım şişti. İlerlerken bir ara neredeyse ölmüştük ve su­bayımız bize sadece bir yudum daha almamızı söyledi, fazla­sını değil” / Er Cliff Harrison, 1/5 Norfolk.

Çanakkale: Bizde evliyalar
Harekattan sonra kendisinden haber alınamayan Yüzbaşı Frank Reginald Beck

Yine bu sırada, İngiliz Kralı 5. George’un da yakından tanı­dığı Yüzbaşı Frank Beck’in E Bölüğü askerleri, kendilerini bir anda Türk birliklerinin or­tasında buldu:

Çanakkale: Bizde evliyalar

“… Fundalıklar alev almış­tı, bunlar küçük küçük yangın­lardı ama aralarında yatamı­yordun. O sırada sağ kolumdan vuruldum. Ateş ediyordum ve kurşunu omuzumun hemen al­tına yedim. Geri dönmem ge­rektiğini biliyordum. Yanım­da bir grup adamım vardı ama hepsi öldürülmüşlerdi. Çevre­miz sarılmıştı. Taburun çoğu farkına varmadan Türk hatla­rını aşmıştı… Tek umudum ge­ri dönebilmekti. Gelibolu için ben yoktum artık. O sırada Ça­vuş Aymers’in komutasında E Bölüğü’nün (Sandringham Bö­lüğü) ki kırk kişi falandılar, bir samanlığa sığınmış oldukla­rını gördüm. Fundalık tutuş­muştu, çevreleri hemen hemen Türklerle sarılmıştı ve keskin nişancı ateşi altındaydılar. Du­rumları çok umutsuzdu. Orada hepsi yaralandılar ve öldüler herhalde” / Er Tom William­son, 1/5 Norfolk. Yüzbaşı Beck, siperlerden çıktıkları noktadan yaklaşık 1500 metre ileride yorgunluk askerleri­ne liderlik etmeye çalışıyordu. Tam o anda yakınında patla­yan bir mermi sonrası bir da­ha ayağa kalkamadı. Sonrala­rı C Bölüğü’nden Er John Dye, Yüzbaşı Beck’i en son bir ağa­cın altında başı önüne düşmüş halde gördüğünü fakat ölmüş mü, yaralı mı yoksa yorgun mu olduğunu bilmediğini söyle­yecekti. Frank Beck’i bir daha gören olmadı. Onun gibi 1/5 Norfolk Taburu’nun komuta­nı Albay Beauchamp da birçok askeriyle beraber gözden kay­boldu. İngiliz ileri harekatı so­na ermişti.

İtilaf Devletleri askerleri 1915 Ağustos sonlarına kadar Gelibolu Yarımadası’ndaki ile­ri harekatlarını sürdürdüler. Ancak bilindiği gibi, karşıların­da başta Mustafa Kemal olmak üzere büyük bir direnç göste­ren Türk askeri; onların hâkim tepeler silsilesini (Kilitbahir Platosu) ele geçirip Boğaz’a in­mesine ve İtilaf donanmasına İstanbul yolunu açmasına izin vermeyecekti.

Çanakkale: Bizde evliyalar
Çanakkale: Bizde evliyalar
Norfolk taburundan Yüzbaşı Cedric A.M. Coxon’un esir düştükten sonra ailesine gönderdiği mektup ve tutanak, askerlerin esir alındıktan sonra vurulmadığını kanıtlıyordu..

Britanya kamuoyu hadisey­le ilgili ilk açıklamayı 6 Ocak 1916 tarihinde duydu. General Hamilton’ın raporunda, 163. Tugay’ın 12 Ağustos 1915 mu­harebelerindeki hareketine da­ir dikkati çekici bir kaç nokta­ya değiniliyordu:

“Çatışmalar esnasında 163. Tugay’a büyük bir şöh­ret kazandıran gizemli bir olay gerçekleşti. Savaş sahasının sağında bulunan 1/5 Norfolk Taburu öyle bir an geldi ki, kendini tugayın diğer kısmın­dan da az mukavemet eden bir bölgede buldu. Düşmanın se­bat göstermeyen kuvveti kar­şısında cesur ve özgüveni çok olan Albay Sir Beauchamp, düşmanı pek ciddi ve şiddetli bir sürede tazyik ederek tabu­run en seçkin askerleri tara­fından takip edildi. Çatışma­lar gittikçe şiddetlendi ve arazi de gittikçe ormanlık ve sarp bir şekle dönüşmeye başladı. Savaşın bu aşamasında birçok asker yaralandı ve susuzlu­ğun da etkisiyle bitkin düş­tüler. Bunlar gece karargaha dönebilmek için yol buldular. Fakat 16 subay, Albay ve 240 asker düşmanı sıkıştırmaktan ve sürmekten geri durmadılar. Bu cesur ve kahraman asker­ler arasında Kraliyet Sandrin­gham Malikanesi’nden aske­re yazılmış bir bölük asker de vardı. O zamandan beri bun­lardan hiçbir haber alınama­dı. Bunlar ormanlığa daldılar ve kaybolup gittiler. Bunlardan hiçbiri bir daha geriye dönme­di. Gece kaybolup gittiler”. Hamilton’un resmî rapo­runda kullandığı bu ifadeler İngiliz kamuoyunda infial ya­rattı. Eastern Daily Press, 7 Ocak 1916’da“Sandringham as­kerleri kayboldu” başlığını attı. Makalede ise 16 subay ve 250 askerin düşman hattının arka­sına geçtiği ve gözden kaybol­duğu belirtildi.

Hadisenin bundan sonraki gelişimini ve günümüze uza­nan etkilerini, Dr. Tuncay Yıl­mazer daha önce “geliboluyu­anlamak.com” sitesinde (ht­tp://www.geliboluyuanlamak. com/791_uydurmadan-gerce­ge-canakkale-savasinda-bu­lutlar-icerisinde-kayboldu­gu-iddia-edilen-norfolk-ta­buru-tuncay-yilmazer.html) etraflıca ele almıştı. Mustafa Onur Yurdal da #tarih dergi­sinin Ekim 2018 sayısında bu acı hadisenin sonradan nasıl istismar edildiğini belgeleriyle ortaya koymuştu.

Çanakkale: Bizde evliyalar
Çanakkale: Bizde evliyalar
BBC dizisi Gelibolu Muharebeleri sırasında, Anafartalar Ovası’nda kaybolan ve kendilerinden bir daha haber alınamayan askerlerin hikayesini konu alan BBC belgeseli “All The King’s Men” dizisi, İngiliz askerlerinin teslim olmalarına rağmen öldürüldüklerini iddia
ediyor.

“… İngilizler savaştan son­ra, Mütareke döneminde bu hadisenin peşine düştüler. Zi­ra kaybolan bölük, esas ola­rak Kral’ın yazlık sarayında (Sandringham) görevli gö­nüllü askerlerden, hanedanın bizzat tanıdığı insanlardan oluşuyordu. 5. George’un da arkadaşı olan birlik komutanı Yüzbaşı Frank Beck’ten haber alamayan annesi de, hâliy­le Kral’a başvurmuştu. Geli­bolu Yarımadası’nda kurulan Mezar Kayıt Birimi’ne (Gra­ve Register Unit) tayin edilen din işlerinden sorumlu subay Leonar Egerto-Smith, kayıp askerlerin hikayesini şöyle nakledecekti: ‘Uzun süre ara­malardan bir sonuç alınamadı. Daha sonra tamamen tesadüf eseri hemen hepsinin ceset­leri bulundu. Görevli askerle­rimizden biri muharebeler sı­rasında Türklerin elinde olan bölgede bugün bulunan bir çiftlikten erzak alırken çift­çinin üzerinde kolye olarak kullanılan Norfolk alay roze­tini görmüş. Çiftçi bulduğu ye­ri gösterdikten sonra yapılan araştırmalarda 114 ceset bu­lundu’.

Bu cesetler bölgedeki Az­mak Mezarlığı’na nakledilip, defnedildi. Ancak bu hadise­ye yeniden ivme kazandıracak gelişme, Çanakkale Muhare­beleri’nin 50. yılında, 1965’te meydana gelecekti… Olaylar sırasında daha güneyde, AN­ZAC sektöründe bulunan 3 as­kerin noter onaylı ifadeleri; 12 Ağustos’taki taarruz sırasın­da havanın açık olmasına rağ­men ‘250 metre uzunluğunda ve yaklaşık 60 metre eninde bir bulutun yere doğru indiği­ni, askerlerin bunun içine gir­diğini ve kaybolduğunu’ beyan ediyordu! (Biz de bu efsaneyi, yani ‘bir bulutun Norfolk as­kerlerini alıp götürmesi’ efsa­nesini, 2002’de çıkan Buket Uzuner’in yazdığı Uzun Beyaz Bulut romanıyla ithal edecek­tik).

İfadelerin oluşturduğu san­sasyon dalga dalga yayıldı ve 1992’de Nigel McCrery tara­fından yayımlanan The Vanis­hed Battalion (Kayıp Tabur) kitabıyla, konu tekrar günde­me geldi. 1998’de ise, bu kitabı esas alan ve kaybolan askerle­rin muharebe esnasında teslim olmalarına rağmen öldürül­düklerini iddia eden BBC yapı­mı “All The King’s Men”le ko­nu iyice popüler oldu… Filmde, Türk hatlarının gerisine düşen Norfolk askerlerinin bir çift­lik evine kadar takip edildi­ği; onları dışarı çıkarmak için buranın ateşe verildiği; dışarı çıkanların ise esir alınmak ye­rine başlarından vurularak öl­dürüldüğü bir katliam sahnesi canlandırılıyordu!.. İşin gerçe­ği ise, Türk hatlarının gerisine düşen İngiliz askerlerinin bir­çoğunun muharebe sırasında hayatını kaybettiğiydi. Yara­lananlar tedavi edilmiş, hatta bunlardan ikisi İstanbul’a gö­türülerek bakılmış ve hastane­de ölmüşlerdi. Mezarları bu­gün Haydarpaşa’daki CWGC (Commonwealth War Graves Commission) alanındadır.

Sonuçta Sandringham Bö­lüğü’deki askerleri ne uzaylılar götürmüştü ne de Türkler esir almayıp öldürmüştü. Onların sonunu hazırlayan İngiliz ko­muta kademesiydi ve efsane olmayan gerçek buydu.

Murat Söylemez’in Çanakkale Muharebeleri içerisinde Anafartalar sektöründe yaşananları detaylı şekilde ele aldığı kitabı yakında piyasaya çıkacak.