Kasım
sayımız çıktı

Santim santim yerçekimine meydan okuyanlar

Atletizmin bu en zor dallarından birindeki mücadele, yüz yılı aşkın zamandır kıyasıya devam ediyor. Değişen ve geliştirilen tekniklerle, 1912’de 2 metre olan dünya rekoru bugün 2.45 metreye çıkmış durumda. Geçen ay henüz 20 yaşındaki atletimiz Alperen Acet’in Türkiye rekorunu 4 cm. geliştirerek 2.30’a taşımasıyla, yüksek atlama branşında biz de çıtayı yükseltmiş olduk.

İnsanoğlunun tutkularından biridir yükseklik. Her şeyde olduğu gibi birilerinin rüyası; kimilerinin kâbusudur. Yükseklik denince, şüphesiz atletizmin iki dalı akıllarda canlanır; biri kişinin sadece kendi bedeniyle; öteki bir araç vasıtasıyla meydan okumasıdır. Öncelikle yerçekimine, ardından rakiplerine…

Ülkemizde yıllardır duraklama hattâ gerileme dönemini yaşayan yüksek atlamadan bu yaz gelen haberler, spor meftunlarının yüzünü güldürüyor. Alperen Acet’in 2002’den bu yana kırılamayan Türkiye rekorunu dört santimetre geliştirerek 2.30’a çıkarması; Katarlı Mutaz Essa Barshim’in çeyrek asırdır yanına yaklaşılamayan 2.45 metrelik dünya rekorunu kılpayı kaçırması dikkatleri çekiyor.

19. yüzyılda İskoçya’da başlamıştı modern yüksek atlamanın tarihi. Makaslama adı verilen “scissors” tekniği o günlerin vazgeçilmeziydi. Sporcular bir bacağını kaldırarak zıplıyor haliyle de çok yukarıya çıkamıyorlardı. Modern Olimpiyat Oyunları’yla birlikte heyecan artıyor, daha yükseğe ulaşmak için yeni teknikler geliştiriliyordu. Zaten olimpiyatların mottosu her şeyi özetliyordu: Citius, altius, fortius! (Daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü).

İnovasyon demek, rekor demekti. Amerika’nın her iki kıyısında geliştirilen yöntemler, atletlerin daha yükseğe çıkmalarını sağlıyordu. New York kökenli “eastern cut-off”u, Stanford menşeli “western roll” tekniği takip etmişti. 1912 Olimpiyat Oyunları’nda bronz madalya kazanan Amerikalı George Horine Western “roll” tekniğini mükemmelleştirmiş, kısa sürede adeta uçmaya başlamıştı. İki metre barajını da ilk yıkan oydu.

Hitler’i kaçırtan yüksek atlamacı

24 yıl sonra Cornelius Cooper Johnson yine “western roll” tekniğiyle gülmüştü. Jesse Owens’ın yıldızlaştığı Berlin Olimpiyat Oyunları’nda altın alan ilk siyah Amerikalı atlet oydu. İlk gün madalya kazanan Avrupalıları tribüne davet eden Adolf Hitler, onun zaferinden sonra alelacele stadyumu terk etmişti. Führer’in yoğun programı nedeniyle ayrılmak zorunda olduğu açıklansa da bu kimseye inandırıcı gelmemişti. Henüz o tarihlerde birçoklarının hayranlık beslediği lider, kendisini tarafsız olması konusunda uyaran Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) Başkanı Comte Baillet-Latour’a kulak verince, atletleri halkın önünde tebrik etmeyi bırakmıştı.

Adı neredeyse unutulan Johnson, pistlere veda ettikten sonra postacılığa başlamıştı. 2 Ağustos 1936’da Hitler’e stadyumu terkettiren asıl sporcu, 1946’da zatürreden öldüğünde sadece 32’sindeydi.

Yüksek atlamanın efsane isimleri 1936 Berlin Olimpiyatlarında Amerikalı siyahi atlet Cornelius Cooper Johnson’ın birinciliği ise Hitler’i çileden çıkarmıştı.

Fakat yüksek atlama tıkanmıştı; seneler akıp giderken, dereceler pek ilerlemiyordu. Gerçekten de 1912-1953 arasında dünya rekoru sadece 11 santimetre gelişmişti. 1956 Melbourne Olimpiyat Oyunları ile birlikte kullanılmaya başlanan “straddle” (binme) tekniği dertlere derman oldu. Sporcular yüzleri aşağı bakar biçimde, vücutlarını çıtanın etrafında döndürerek atlamaya başlamıştı.

1956’dan 1963’e atletler gıdım gıdım yükseğe çıkıyor, dünya rekoru 13 santimetre gelişiyordu. Sovyetler Birliği’nin medar-ı iftiharı Valeri Brumel 1963’te çıtayı 2. 28 metreye çekmişti. Rusların harika çocuğu, iki yıl sonra bir motorsiklet kazasında kariyeri bittiğinde sadece 23 yaşındaydı. Buna rağmen özgeçmişinde altı dünya rekoru, bir Olimpiyat altını, bir Olimpiyat gümüşü, bir de Avrupa şampiyonluğu yazıyor. Kimbilir; o kaza olmasaydı belki de tarihin gördüğü en büyük yüksek atlamacı o olacaktı. Geçirdiği sayısız ameliyattan sonra kurtarılan bacağı başının gözünün sadakasıydı.

Tarihin akışını değiştiren atlayış

Brumel sonrası yarışmalar, popülerliğini yitirme tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Rekorlar durmuş; dereceler bayağı geriye gitmişti. İşte 1968 Meksika Olimpiyat Oyunları’nda bir anda tarih yazılıyordu. Amerikalı bir atlet yarattığı inovasyonla yüksek atlamayı yeniden ilgi odağı haline getiriyordu. Dick Fosbury herkesten farklı olarak çıtaya sırtı dönükken atlayarak bu dalda devrim yaratmıştı. 2.24 metrelik dereceyle birinci olan sporcu çığır açmıştı. “Fosbury flop” ya da “ters uçuş” adı verilen bu teknikte, atlet çıtaya kavisli bir koşu yaparak yaklaşıyor, sonra dıştaki ayağının üzerinde sıçrayarak kendisini yukarı doğru fırlatıyordu. Önce kafası ve omuzları çıtanın üzerinden geçiyor; sırt değiştirilmiş bir makaslama atlayış yaparcasına, çıtanın üzerinden arkaya doğru kemer gibi kavisleniyordu. Bu arada kalçalar da çıtanın üzerinden geçiyor ve nihayet bütün üst gövde düşmeye başlıyordu.

Devrim yaratan atlayış tarzı: Ters uçuş 1968 Meksika Olimpiyatları’nda Amerikalı atlet Dick Fosbury herkesten farklı bir şekilde çıtaya sırtı dönük atlayarak 2.24 metrelik dereceyle birinciliği kazanmış, “Fosbury Flop” adı verilen ters uçuşun mucidi olmuştu.

Ülke seçmelerinde başarılı olamayan Fosbury 1972 Münih Olimpiyat Oyunları’na katılmasa da, yarışan 40 atletin 28’i onun tekniğini kullanmış; Sovyetler Birliği adına yarışan Estonyalı Jüri Tarmak “straddle” tekniğiyle altına ulaşan son sporcu olmuştu. Sonrası malumunuz; artık sadece “fosbury flop ya da nam-ı diğer “ters uçuş”…

Amerikalı Dwight Stones bu teknikle ilk dünya rekorunu kırdığında tarihler 1973’ü, skorbord ise 2.30’u gösteriyordu. Demokratik Alman Gerd Wessig 1980’de 2.36’yı aşmış ve tarihe geçmişti. İlk defa bir Olimpiyat’ta dünya rekoru kırılmıştı.

364 günde üç dünya rekoruna imzasını atan Zhu Jianhua’nın 1984 Los Angeles Olimpiyat Oyunları’nda ikinci olması bardağı taşırmıştı. Çinli atletin evinde sağlam cam kalmamıştı! Bu arada Brumel’in 1961’de, sadece 74 günde üç dünya rekoru kırdığını yeri gelmişken anımsatmalı…

Ters uçuşla ilk dünya rekoru Amerikalı Dwight Stones ters uçuş tekniğiyle ilk dünya rekorunu kırdığında tarihler 1973’ü, skorbord ise 2.30’u gösteriyordu.

Uçan Kübalı

Üç olimpiyatta madalya alan tek yüksek atlamacı olan İsveçli Patrik Sjöberg, 1987’de kendi ülkesinde 2.42’yi geçerek yeryüzünün en iyi derecesine imza atmıştı. Ondan bayrağı devralan Kübalı Javier Sotomayor üç dünya rekoru kırmış, 1993’te 2.45 atlayarak tarihin en yükseğe atlayan insanı olmuştu. Küba 1984 ve 1988 Yaz Oyunları’nı boykot ettiğinden, ilk olimpiyat heyecanını ancak 1992’de yaşayabilen Sotomayor, Sjöberg’in önünde birinci olmuştu. Sakatlığı yüzünden 1996’da yarışamamış; kuvvetle muhtemel altından da olmuştu. Kariyerinin sonunda adı uyuşturucu ve dopingle anılsa da Fidel Castro onu hep savundu. İki yıllık men cezası indirildikten sonra 2000’de ikinci kez Olimpiyat arenasına çıkan başarılı atlet, gümüşte kalmıştı. Ertesi yılki vedası için Batı dünyası doping diyor; o ise senelerdir gerekçe olarak aşil tendonunu gösteriyor.

Dünya rekortmenleri Erkeklerde Kübalı Javier Sotomayor 1993’te 2.45’lik atlayışıyla tarihin en yükseğe atlayan insanı olurken.

Sotomayor’a en çok yaklaşabilen sporcu ise Katarlı Mutaz Essa Barshim. Asya rekortmeni 2014’te 2.43’e imzasını attı. Zaten bu, tarihin en iyi ikinci derecesi. Aynı zamanda ülkesinin iki olimpiyat madalyası kazanan tek sporcusu durumundaki yüksek atlamacı, geçen ay dünya rekorunu kırmaya çok yaklaştı. Çıta biraz sallandıktan sonra düşünce yaşadığı hayal kırıklığı görülmeye değerdi. Sotamayor’un rekorunu bir gün kırarsa şaşırmamalı…

Kadınlarda rekor atlayış 1932’de Los Angeles’ta düzenlenen Yaz Olimpiyatları’nda, Amerikalı Jean Shiley makaslama tekniğiyle 1.67 metre atlayarak kadınlar rekorunu kırmış, altın madalyayı almıştı.

Kadınlarda yüksek atlama 1928’den bu yana olimpiyat takviminde bulunuyor. Fakat erkeklerle kıyaslayınca, tablo karanlık gözüküyor. Stefka Kostadinova’nın 2.09’luk atlayışının yıllardır yanına bile yaklaşılamıyor. Bulgar atletin dünya rekoru 1987’den bu yana dimdik ayakta. Son beş yılda sadece bir kez 2.07’ye ulaşılabilmesi, son Rio Olimpiyat Oyunları’nda İspanyol Ruth Beitia’nın yalnızca 1.97 ile altın madalya kazanması, atletizm tutkunlarını derinden üzüyor. Aynı derece 36 yıl önce de birincilik getiriyordu dersek, tıkanmanın oranı açık görülür.

Dünya rekortmenleri Rekor kadınlarda 2.09’luk atlayışla Bulgar atlet Stefka Kostadinova’ya ait . Kostadinova’nın 1987’de kırdığı rekor bugün halen egale edilebilmiş değil.

Alperen Acet ve Türkiye’de durum

Türkiye’de ise yüksek atlama dalında 20 yaşındaki Alperen Acet’in gelişimi birçoklarını heyecanlandırıyor. Haziran başında Romanya’da yarışan genç atletimiz, Metin Durmuşoğlu’na ait 2.26 metrelik Türkiye rekorunu 4 santimetre geliştirerek 2.30 metreye çekti. Bu derecesiyle 7-12 Ağustos tarihleri arasında Berlin’de düzenlenecek Avrupa Şampiyonası’na da gitmeye hak kazanan sporcunun önünde yıllar bulunuyor.

Ülkemiz açısından bakacak olursak… 2 metre barajını ik geçen 1958’de Çetin Şahiner. İki olimpiyata katılan sporcumuz dereceye girememişti. 1974-1978 arasında Türkiye rekorunu defalarca kırıp 14 santimetre geliştiren Ekrem Özdamar ise son olarak 2.20 atlamıştı. 18 yıllık aradan sonra 1998’da 2.21 metreye imzasını atan Işık Bayraktar, 1998’de 2.25’e kadar yükselmeyi başarıyor, ondan da bayrağı Metin Durmuşoğlu devralıyordu.

Kadınlarda ise dünya rekoruyla aramız, erkeklerde olduğu gibi yine 15 santimetre. En iyi derece 2011’de 1.94 metre atlayan Burcu Ayhan’a ait.

Yüksek atlamanın efsane isimleri Geçen ay Türkiye rekorunu 4 cm. geliştirerek 2.30’a taşıyan Alperen Acet ülkedeki yüksek atlama branşında uzun soluklu sessizliği bozdu.