“Tiyatromuzda oyuncu var, iyi oyuncu var, büyük oyuncu var, bir de Yıldız Kenter var”. Öğrencisi büyükusta Genco Erkal, bu unutulmaz sanatçıyı anlatıyor.
Ailesinden gizli konservatuvar sınavlarına girme sine; Rockefeller bursuyla ABD’de ve İngiltere’de yeni oyunculuk tekniklerini öğrenmesine; bu tekniklerle binlerce öğrenci yetiştirmesine; 85 yaşına kadar yüzlerce karakteri ete-kemiğe büründürmesine ve Türkiye’de neredeyse çılgınlık olsa da bir özel tiyatroyu neredeyse 60 yıl ayakta tutmasına neden olan aşktan başka bir şey olamaz. Yıldız Kenter’i, yıllarca aynı sahneyi paylaştığı Genco Erkal’ın cenazesinde yaptığı konuşma ve bize aktardığı mesajıyla hatırlıyoruz:
“Tiyatromuzda oyuncu var, iyi oyuncu var, büyük oyuncu var, bir de Yıldız Kenter var. Gelmiş geçmiş tüm oyuncularımızdan apayrı bir yeri olduğuna inanıyorum. Antik Yunan tragedyasından çılgın bir İngiliz komedisine kadar her türde başarılı, Danimarka kraliçesinden Egeli köylü kadına her kalıba aynı kolaylıkla girebilen başka bir oyuncu düşünemiyorum. Sahnede onu bir kez izleyen, ışığını, enerjisini asla unutmaz, onun tiryakisi olur.
Kim derdi ki lise yıllarımda vurulduğum oyuncuyla, üç yıl sonra “Çöl Faresi”nde karşı karşıya oynayacağım; o benim ustam, hocam, kahramanım olacak; aramızda ömür boyu süren bir dostluk gelişecek. Birlikte çalışmaya başlayınca sahnedeki Yıldız Kenter büyüsünü içeriden çözmeye başladım. O başarının nasıl bir emek ürünü olduğunu gözlemledim. Böyle bir çalışma azmi az görülmüştür. Elinden kitap ya da oyun teksti düşmezdi. Sürekli oynamakta olduğu ya da prova ettiği oyunu vapurda, uçakta, otobüste mırıl mırıl tekrarlar, değişik yorumlar dener ya da daha sonra sahneye koyacağı oyun metinleri araştırırdı. Bir dakika boş durduğunu görmedim. Ne büyük disiplin, işine, izleyicisine ne büyük saygı, özveri…
Yönetmenliğine gelince, ne kadar başarılı bir hoca olduğunu görürdünüz. Uğraşır, didinir, bazen tatlı bazen sert, acımasız, oyuncusunun içindeki cevheri bulur çıkarır, ona doğru yolu gösterir. Üç yıl yanında çalıştım, konservatuvar eğitimine bedel bir deneyim edindim, sonunda onun yönetmeni de oldum. Bu kıratta bir oyuncuyla çalışmak ne büyük keyif!
Sayısız ödül
91 yaşında hayata veda eden Yıldız Kenter, birçok ulusal ve uluslararası ödül sahibiydi.
İzleyicileri ona aşkla bağlandı, çünkü onları hep derinden etkiledi. Sayısız oyuncu yetiştirdi. Kardeşi Müşfik Kenter ve eşi Şükran Güngör’le birlikte Kenter Tiyatrosu salonunu yoktan varettiler. 60 yıla yakın bir süre fırtınalı denizlerde Kent Oyuncuları’nın kaptanı oldu. Ülkemizde bir özel tiyatroyu bunca yıl ayakta tutmanın ne demek olduğunu iyi biliyorum. Onca emek, onca büyük başarı… Sonunda yorgun düştü.
Son zamanlarda tek derdi şu an içinde bulunduğumuz tiyatro salonuydu. Eğlenceli geçen tatlı sohbetlerimizde söz Kenter Tiyatrosu’na gelince durgunlaşır, yüzü kararır, sıra “Ne olacak bu salonun hali?” sorusuna gelirdi. Onun huzur içinde uyumasını istiyorsak bu sorunun çözümüne katkıda bulunmalıyız. Kim el verecek bilinmez. Belediye mi, Kültür Bakanlığı mı, özel bir kuruluş mu? Kim sahiplenirse sahiplensin, onun mirası olan bu tarihî salon ona yakışan şekilde düzenlenmeli; yaşayan bir müze olan Kenter Tiyatrosu, İstanbul’un kültür yaşamındaki yerini korumalıdır.
Özlediğim Kenter Tiyatrosu şöyle: Girişte afişler, fotoğraflar… Her gece başka bir oyunun sergilendiği dinamik bir salon. Oyunlarda ağırlıklı olarak Yıldız Kenter’in öğrencisi olan ünlü isimler. İçeri giriyoruz; fuayede Kent Oyuncuları’nın eski oyunlarından fotoğraflar, afişler, kostümler ve aksesuarlar. Bir köşedeki ekranda geçmiş oyunların filmleri dönüyor. Kulisteki Yıldız ve Müşfik Kenter’in soyunma odaları müze biçiminde düzenlenmiş. Anılar, belgeler, ödüller, peruklar, giysiler… Bütün bina tümüyle bir müze-tiyatroya dönüşmüş, ziyaretçi kabul ediyor. Unutulmaz Yıldız Kenter’in evi yaşıyor…”.