Tahminî 7 büyüklüğündeki, bugüne kadarki son büyük İstanbul depreminde binlerce insan ölmüş, binlerce bina yıkılmıştı. “Büyük hareket-i arz”, “Zelzele-i azime”, “310 Zelzelesi” olarak adlandırılan hadiseden 4 gün sonra, 2. Abdülhamid’in fermanıyla gazeteler uyarılmıştı. Depremden sonra çekilen ve bugün İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı arşivinde bulunan toplam 142 fotoğraf, felaketle ilgili bilinen en önemli somut görsel malzemeyi oluşturuyor.
Sultan 2. Abdülhamid döneminde meydana gelen 10 Temmuz 1894 tarihli İstanbul depremi gazetelerin birinci sayfalarında yer alsa da bunlar felaketin büyük yıkımı konusunda sessiz ve temkinliydi. Tercüman-ı Hakikat gazetesi deprem sonrası 11 Temmuz 1894 tarihli birinci sayfasının ilk haberinde, normalde 8 sayfa çıkan gazetenin matbaa kadrosunun tamamı depremden etkilendiği için 4 sayfa çıkabildiğini bildirmişti. Gazetenin “hareket-i arz” başlıklı ilk sütununun üçüncü haberinde deprem şu ifadelerle anlatılıyordu: “Dünkü Salı, saat beşe çeyrek kalarak şehrimizde cenubdan (güneyden) şimale (kuzeye) doğru pek şiddetli bir hareket-i arz vuku bularak bir dakika kadar imtidad etmiş (sürmüş) ve ebniye (bina) vesairece pek ziyade hasarat olduğu gibi nüfusça da bazı zayiatı mucip olduğu (sebep olduğu) maalesef görülmüş ve haberlenmiştir”.
Yine 11 Temmuz 1894 tarihli Sabah gazetesi de deprem haberini ilk sayfasının ikinci sütununda görmüş; “dahiliye” başlıklı haberde deprem sonrası devlet memurlarının çalışmasına bir mani olmadığına dair bir duyuruya yer vermişti: “Heyet-i fenniye tarafından icra olunan keşfiyat-ı mahsusa neticesinde Bab-ı Ali ebniyesince (binasında) bir güne sakatlık olmadığı tahkik edildiğinden memurin ve katibenin bugün mahal memuriyetlerine gelecekleri…”
Aynı tarihli Saadet gazetesi de ilk sayfasının ikinci sütununda “dahiliye” başlıklı haberde, yaşanan büyük depremi şöyle ifade etmişti: “Dünkü Salı, saat dördü otuz beş geçerek şehrimizde cenubtan şimale doğru bir zelzele-i azime vukua gelmiştir”.
İstanbul’u vuran deprem haberleri temkinliydi; sonraki günler de böyle devam etmesi bizzat padişah emriyle de kayıtlara geçecekti. Arşivlerde bulunan ve Yıldız Saray-ı Hümayunu tarafından depremden 4 gün sonra, 14 Temmuz’da çekilen telgrafta şöyle emrediliyordu: “Ahâlinin havf ve dehşetini mucib olmamak (artırmamak) üzere hareket-i arz (deprem) vukuatı hakkında gazetelere tahfîf-i lisân (yumuşak lisan) ettirilmesi mukteza-yı irâde-i seniyye-i hazret-i hilâfet-penâhîden olmağın ol bâbda emrü fermân hazret-i veliyyü’l-emrindir”.
1999 yılında, 1894 felaketi ile ilgili çok kapsamlı bir eser (İstanbul’da 1894 Depremi) yazan Prof. Fatma Ürekli, kitapta yer alan “Basında Çıkan Haberler ve Sansür” başlıklı bölümde dönemin habercilik koşullarına dair de şu önemli bilgileri aktarır:
“Depremden sonra İstanbul ve civarındaki ölü ve yaralı sayıları hakkında gazetelerden net bir bilgiye ulaşmak mümkün değildir… Mesela o günlerde bir gazetede deprem hakkında yer alan haberde, gerek nüfus kaybının gerek binalardaki hasarın çok olduğu ve depremin çok şiddetli bir şekilde vuku bulduğu bilinmekte ise de şiddet derecesinin halk arasında büyütülerek lüzumundan fazla korku ve heyecana sebep olduğu belirtilmekte; Yunanistan’da ve diğer birçok ülkede meydana gelen şiddetli depremlere oranla İstanbul depreminin daha hafif olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca, halkı korku ve endişeye sevk edici bazı asılsız haberler yayımlayan yabancı gazetelerin memlekete sokulmaması ve men edilmesi için Padişahın iradesi çıkmıştır. Mesela, İstanbul’da depremin devam edeceğine ve birtakım başka felaketlerin meydana geleceğine dair neşriyatta bulunmuş olan Pöti Jurnal (Petit Journal) gazetesinin memlekete sokulmaması ve men edilmesi hakkında irade-i seniyye vardır…”
Her ne kadar dönemin gazetelerinde 1894 İstanbul depreminin halkta ve yerleşim yerlerinde yarattığı yıkıma yeterince yer verilememişse de, hadisenin hemen sonrasında çekilen fotoğraflardan oluşan 3 albüm, çok daha objektif bir gözlem yapma imkanı sunmaktadır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Atatürk Kitaplığı arşivinde bulunan, 10 Temmuz 1894 İstanbul depreminin hemen sonrasında çekilmiş orta boy (12.5 cm x 20.5 cm) toplam 142 sepya fotoğrafın yer aldığı bu albümler, büyük İstanbul depremi ile ilgili bilinen en önemli somut görsel malzemeyi oluşturmaktadır. Büyük kütüphaneci ve bibliyograf Muallim Cevdet İnançalp (1883- 1935) terekesinden Atatürk Kitaplığı’na bağış olarak ulaşan albüm; İstanbul depreminin şehirde oluşturduğu yıkımı ve deprem sonrası şehrin toparlanma çabalarını, eski harfli Türkçe fotoğrafaltlarıyla gözler önüne sererken, 129 yıl öncesinden de günümüze bir uyarı ve ders niteliğindedir.
Prof. Fatma Ürekli’nin eserinde belirttiği gibi, “frenk kârdiri” denilen yapıdaki Osmanlı Bankası ve Beyoğlu’nun yüksek apartmanları depremde zarar görmemiştir. Yine ahşap binalar depremde ayakta kalmış, yeni inşa edilmiş kargir binalar ise genellikle yıkılmıştır: “İstanbul’daki deprem daha ziyade mimari usullere uygun inşa edilmeyen yapılara hasar vermiştir. İnşaat kurallarına uygun olarak yapılan büyük ve yüksek binalar (Süleymaniye- Nuruosmaniye-Fatih Camileri, Galata ve İstanbul yangın kuleleri) yıkılmamıştır”.
Fotoğraf albümleri, 1894 depreminde büyük hasar gören Kapalıçarşı, Fesciler, Kuyumcular, Yağlıkçılar, Çadırcılar, Bitpazarı, Divan Yolu, Büyükada, Heybeliada, Kınalıada, Yeşilköy, Fatih, Edirnekapı, Topkapı, Balat ve Eminönü’ne dair deprem sonrası çok detaylı bir panorama sunmaktadır. Payitahtın büyük deprem sonrasındaki hâline dair bugünler için de bir işaret fişeği olduğu kadar aydınlatıcı ve etkili görsel bir deprem tatbikatıdır.