0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Baharda evde durulmaz çayır-çimene doyulmaz

1800’lerin başlarında İngiltere’de başlayan ve evde hazırlanmış yiyecek içeceklerle doğaya düzenlenen günlük seferlere piknik deniyordu. Türk toplumunda ise çok daha eskiden, 18. yüzyılın başlarından itibaren Kağıthane’yle başlayan mesireye gitme geleneği günümüze kadar devam etti. Avrupa’yla en önemli fark, bizdeki pikniklerin esas olarak “oturarak-yatarak” yapılmasıydı.

Piknik sözcüğü ilk defa 1692’de basılı bir kaynakta yer aldığında, henüz ne İngilizler ne Amerikalılar güzel havalarda çayırlara yayılıp eş-dost ile birlikte bir şeyler yemenin zevkini keşfetmişlerdi. Sözcüğün eskiye dayanan bir kökeni de yok. “Piquer” fiili Fransızca gagalamak demek. “Niquer” de onunla kafiyeli olsun diye eklenmiş; açık havada ufak tefek bir şeyler yemek anlamında. İngilizcede (picnic) sözcüğe rastlamamız 1800’leri bulu-yor. Piknik fikrinin Amerika’ya doğru yolculuğuna daha epey var. Oysa bizim topraklarda, doğanın bağrında, mesire yerlerinde yer sofraları öyle uzun süredir kurulmaktaydı ki…

İstanbul’un mesire yerleri
İstanbul’un dere kenarları
oldum olası bahar ve yaz
aylarında piknik yapmaya,
kayıklarla gezmeye gelen
insanlarla dolar taşardı.

Yazının devamını okumak için #tarih‘in Mayıs 2021 sayısını buradan satın alabilirsiniz.

Devamını Oku

Son Haberler