Commodore 128, biliyorsunuz ki adını 128 kilobyte olan rastgele erişimli hafızasından (RAM) alıyor. Tabii bugün bırakın telefonu, buzdolabımızda bile daha fazla RAM var. Zaten bu 128 rakamı bilgisayarla ilgili işlerde çok sık karşımıza çıkıyor. Bu da doğal, çünkü kendisi 2’nin yedinci kuvveti. 128 ayrıca, bilhassa dans şarkılarında en sık karşımıza çıkan metronom değeri. İnsanın içine işleyen bir havası olduğu için spor salonlarında falan da genellikle hep böyle 128 bpm’lik şarkılar çalar.
Dünya tarihi, daha önce de değindiğimiz gibi tabii sadece Roma Cumhuriyeti’nden ibaret değil; coğrafya olarak da dönem olarak da. Yani illa milattan önce 128’de bizim Aydınlı Timoti’nin kazandığı olimpiyatlardan bahsetmek zorunda da değiliz; milattan sonra 128’de Edirne’ye adını veren Hadrianus’un İngiltere’deki surları tamamladığından da.
Tamam evet, daha önce değindiğimiz gibi öyle 30-40 yıl öncesinin hadiseleri ehil tarihçilerin çoğu tarafından gazetecilik olarak nitelendirilse de; bugün en çok yararlandığımız eski vakanüvislerin izinden gidecek olursak, arada bir “gazetecilik” de yapmak gerekiyor. Neticede Tabari de, tamam insanın yaradılışından başlamış yazmaya ama yaza yaza kendi yaşadığı günlere kadar gelmiş. Zaten içi içini yemiştir ilk ciltleri yazarken, “Şu hicrî 128’de 2. Mervan’ın Abbasi ayaklanmasıyla nasıl başa çıktığını da yazayım sonra ne güzel günümüze dair de iki satır yazarım” diye. Yahu hani bizim şu Murat otomobillerde motoru kullanılan Fiat 128 var ya; işte onun bile tarihini yazan, Fiat 128 üzerine hakemli dergiye makale yollayan bile var.
Ancak zaten, tarih için yeni alanlar oluşmaya devam ediyor. Yani şimdi bundan 128 yıl önce “Atari oyunları tarihi çalışacağım” diyeni, değil medresenin kapısından içeri almak, geldiği yere kadar kovalarlardı belki de. Şimdi ise ilk atari oyunu oynanalı nereden baksanız 70 yıl olmuş; ilk oyunu oynayan adam bugün yaşasa 128 yaşında olacak (Arkadaşım, ben de biliyorum “video oyunu” diyorlar ama herkes anladı işte. Asıl çocukluğumdan beri benim kafam karışıyor “video oyunu” lafını duyunca; “Betamax videoyla ne oyunu oynuyor bunlar allasen?” diyorum).
Atari tarihinde bence eşsiz bir yeri olan unsurlardan biri de efsanevi Commodore 128’dir. Neden efsanevi derseniz; Commodore 128’in varlığı ve yokluğu bir gibidir. Hatta kimileri hiçbir zaman bir Commodore 128 olmadığını, aletin Commodore 64’ten farkının bulunmadığını ileri sürerken kimileri de Commodore 128’in hızlı bilgisayar dünyasında gecikmiş bir hamle olduğunu, boşa harcandığını iddia edebilir.
Commodore 128, biliyorsunuz ki adını 128 kilobyte olan rastgele erişimli hafızasından (RAM) alıyor. Tabii bugün bırakın telefonu, buzdolabımızda bile daha fazla RAM var. Zaten bu 128 rakamı bilgisayarla ilgili işlerde çok sık karşımıza çıkıyor. Bu da doğal, çünkü kendisi 2’nin yedinci kuvveti. Hatırlarsanız internete de eskiden sırasıyla 128 kbps, 256 kbps diye 2’nin kuvvetleri ölçüsünde bağlanırdık. Bugün de zaten mevcut internet hızımızın kbps cinsinden kökünü ala ala ulaşacağımız yer yine 2’dir.
Tabii 128’in onun dışında özel bir yeri daha var. Yani tamam, Mısır’daysanız ve trafik kazasına karıştıysanız telefonunuzdan 128’i arıyorsunuz (inşallah Arapça da biliyorsunuzdur) falan ama 128 ayrıca, bilhassa dans şarkılarında en sık karşımıza çıkan metronom değeri. İnsanın içine işleyen bir havası olduğu için spor salonlarında falan da genellikle hep böyle 128 bpm’lik şarkılar çalar. Tabii illa sırf elektronik dans şarkıları 128 bpm, yani dakikada 128 vuruşla olacak değil. Tamam Bach’tan Vivaldi’ye allegro mallegro 128 bpm eser besteleyen birçok müzisyen var ama 128 bpm dendiğinde akla hepimizin fazla kilolarımızı sıfırlamak için gittiği spor salonlarındaki amansız müzik geliyor.
Tabii bundan 128 yıl sonra ne olacağını bilmek mümkün olmadığı için hep bugünden 128 yıl öncesine bakıyor; 128 yıl önce olanların izinde dünyayı anlamlandırmaya, hani 128 yıl sonrasını olmasa bile 128 gün, olmadı 128 saat sonra neler olabileceğini falan kestirmeye çalışıyoruz. Tarihin amacı elbette bu değil ama, kuyuya “tarih tekerrür” lafını atan kimse çıkarmaya çalışmak yerine kuyunun başında birikmiş hayran hayran bakıyoruz. Zira 128 yıl önce Fildişi Sahilleri’nin Fransız sömürgesi olduğunu ya da Chicago’daki dünya fuarına 2. Abdülhamid tarafından gönderilen ekibimizin ortamı nargileye verdiğini bilmek 128 yıl sonra pek işimize yaramıyor; sadece bilmiş oluyoruz.
Tabii ararsak, illa bir takım “paternler” bulmak istersek, buluruz da. Mesela tam 128 yıl önce, 23 yıl süren Uzun Buhran’ın zirvesine çıktığını; Arjantin’de başarısız bir darbe girişiminden sonra batan bankaların tüm dünya piyasalarını altüst ederek Londra ve New York merkezli bir finansal çöküşe neden olduğunu; “Haymarket Trajedisi”yle büyüyen Amerikan işçi sınıfının bir grev dalgasına başladığını okuyup “Neler olmuş 128 yıl önce Serhat?” diyebiliriz.
128 milyar yıl olmaz, dünyanın o kadar ömrü kalmadı diye biliyorum. Taş çatlasın 1.28 milyar yıl daha yaşar dünya. Yani ne bileyim, her yıl kenara 100 dolar koysanız, dünya yokolduğunda ailenizin 128 milyar Doları olacak. E dünya yokolmuş, ne yapacaklar o parayla?