15. yüzyılda burada yükselen çok kubbeli, bol bacalı, kâgir yapının içinde kan ter içinde çalışan bir Osmanlı top döküm ustası, pencereden dışarıya baksa herhalde keçileri kaçırırdı. Ne 70’li yılların vasıtalarına ererdi aklı, ne 2010’ların hafif metrosuna mana verebilirdi. Acaba bugün durakta bekleyenlerin kaçı önlerinde yükselen binaya bir mana verebiliyor? İlk binanın Fatih tarafından yaptırıldığını, II. Beyazıt’ın bunun etrafına inşa ettirdiği müştemilata işçileri yerleştirdiğini, Kanuni’nin tüm yapıları yıktırarak daha büyük bir tophane binası yaptırdığını, onun da 1743 yılında tamamen yıkılıp yerini bugünkü dev yapıya bıraktığını belki bilenler vardır aralarında. Fakat günlük telaş, bırakın tarihi hazinelerimiz hakkında durup bir düşünmeyi, onları fark etmemize dahi engel oluyor. Osmanlıların top dökümü alanında ulaştığı teknik üstünlükle Avrupalılara kök söktürmesinde başrol oynayan Tophane-i Âmire bile bu duyarsızlaşmadan payına düşeni alıyor gibi görünüyor.