2019 yılı Türkiye’nin yine arkeolojik değerlerine sahip çıktığı ve önemli kazıların gerçekleştirildiği bir yıl oldu. 122’si Türk kazı başkanlıklarınca 32’si ise yabancı ekipler tarafından, toplam 154 sistematik bilimsel araştırma yapıldı. Antik kentler, höyükler, mezarlıklar, kaleler, tümülüsler, kurganlar ve mağaralar kazıldı; kalıcı değer taşıyan birbirinden önemli sivil, dinî ve askerî yapılar keşfedildi; buluntular açığa çıkarıldı.
Çatal Höyük (Konya)
MÖ 80. Yüzyıl, İnsan Dişinden Takı
Ege Üniversitesi’nden Doç. Dr. Çiler Çilingiroğlu başkanlığında Konya ili Çumra İlçesi’ndeki Çatal Höyük’te geliştirilen arkeolojik kazılarda takı olarak kullanılmış 3 insan dişi keşfedildi. Türkiye’nin en önemli Neolitik Dönem (MÖ 8000-5500) yerleşmelerinden olan Çatal Höyük’teki sözkonusu bulguların insan kalıntısı olması oldukça şaşırtıcı. Benzeri takıların hayvan dişlerinden üretildiği Anadolu öntarih sürecinde böyle bir durumla ilk defa karşılaşıldı. Henüz anlamlandırılamayan delikli insan dişlerinin ne amaçla takı olarak kullanılmış olduğu halen tartışılıyor.
Kahintepe (Zonguldak)
MÖ 80. Yüzyıl, Çanaksız ve Çömleksiz
Kastamonu ili Araç ilçesinde yer alan Kahintepe’de Düzce Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Nurperi Ayengin danışmanlığında yapılan kazılarda Karadeniz Bölgesi’ndeki ilk Akeramik Neolitik (Çanak-Çömleksiz) yerleşmesi saptandı. Kazılarda yuvarlak bir yapı kalıntısının yanısıra, öğütme taşları ve süs eşyaları bulundu. Neolitik Dönem’in (MÖ 8000-5500) bugüne değin Karadeniz Bölgesi’nde yaşanmamış olduğu düşünülüyordu. Kahintepe kazıları bu hatalı görüşün değişmesi noktasında çok önemli kanıtlar sunmaya başladı.
Cankurtaran (İstanbul)
14. Yüzyıl, Şapel ve Freskolar…
Topkapı Sarayı’nı çevreleyen surların (Sur-u Sultani) Cankurtaran mevkiinde gerçekleştirilen restorasyon amaçlı arkeolojik kazıları sırasında, Mangana bölgesi olarak anılan alanda bir şapel kalıntısı keşfedildi. Duvarları oldukça yüksek seviyede korunmuş olan şapelin iç mekanında çok önemli duvar resimleri (freskolar) açığa çıkarıldı. 14. yüzyıla tarihlenen şapel ve duvar resimlerinin keşfi ile İstanbul Geç Antik Çağı’nın kayıp bir yapısı arkeoloji dünyasına tanıtılmış oldu.
Şapinuva (Çorum)
MÖ 15. Yüzyıl, İlk Hitit Kafatası
Çorum’un Ortaköy ilçesi sınırları içinde bulunan Hitit başkentlerinden Şapinuva’daki kazı çalışmalarında Orta Hitit Dönemi’ne (MÖ 1500) tarihlenen insan kafatası ve uyluk kemiği bulundu. Hitit Üniversitesi’nden Prof. Dr. Aygül Süel başkanlığında devam eden kazı çalışmalarında keşfedilen kafatası, bugüne değin bir Hitit başkentinde görülen ilk insan kalıntıları. Bilindiği üzere Hitit kralları öldükten sonra yakılıyor ve cesetleri yokoluyordu. Kafatası üzerinde yapılacak ileri antropolojik çalışmalar, Hititlerle ilgili bilinmeyen birçok konuya açıklık getirecek.
Oluz Höyük (Amasya)
MÖ 5. Yüzyıl, Perslerin Posta İstasyonu
Kent tasarımı, yerleşim dokusu ve karakteri ile Persler tarafından Anadolu’da kurulmuş en önemli merkez olan Amasya-Oluz Höyük’te, 2019 dönemi çalışmalarında posta istasyonu (çaparhane) olduğu düşünülen ünik bir yapı bulundu. Akhaimenid İmparatorluğu’nun (MÖ 550-331) krali kentlerinden Susa ile Batı Anadolu’daki Sparda Satraplığı’nın merkezi Sardes’i birbirine bağlayan ünlü Kral Yolu üzerinde -Herodotos’un bize anlattığına göre- her 35-40 kilometrede bir çaparhanelerde bulunuyordu; burada çapar adı verilen ulaklar, satraplıklar ile imparatorluk merkezi arasındaki haber akışının hızlı şekilde ilerlemesinden sorumluydu. Açığa çıkarılan bulgular, yerleşim mimarisinin güçlü dinsel arka planının yanında, çaparhane yapısının önemli bir iletişim işlevine sahip olduğunu da ortaya koydu.
Harran (Şanlıurfa)
8. Yüzyıl, Anıtsal Yapı Kalıntıları
Adı kutsal kitaplardan bugüne değin değişmeden gelmiş az sayıdaki yerleşmeden biri olan Harran’da, Harran Üniversitesi’den Prof. Dr. Mehmet Önal başkanlığındaki kazıların 2019 dönemi çalışmalarında anıtsal bir yapıya ait mimari kalıntılara ulaşıldı. Açığa çıkan bu önemli kalıntıların son Emevî halifesi 2. Mervan’ın (744-750) 10 milyon dirhem harcayarak yaptırdığı saraya mı ait olduğu, yoksa yapının Sabiler’in ünlü tapınağıyla mı ilgisi bulunduğu gelecek kazı dönemlerinde anlaşılacak.
Hastane Höyüğü (Manisa)
MÖ 14. Yüzyıl, Ege’de Balkan İzleri
Akhisar’daki Thyateira antik kentindeki Hastane Höyüğü’nde Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Engin Akdeniz başkanlığında gerçekleştirilen kazılarda, Son Tunç Çağı’ndan Erken Demir Çağı’na geçişi (MÖ 14-13. yüzyıllar) gösteren çanak-çömlek parçaları bulundu. Anadolu’ya Balkanlar’dan gelen Thraklar ve Frigler’in taşıdığı düşünülen sözkonusu çanak-çömleklere ilk defa bu kadar batıda ve güneyde rastlanıyor.
Haydarpaşa (İstanbul)
MÖ 5. Yüzyıl, Ölümden Ders Almak
Haydarpaşa Garı ve çevresinde İstanbul Arkeoloji Müzeleri tarafından yapılan kazılarda MÖ 5. yüzyıldan Osmanlı Dönemi sonuna dek uzanan tarihsel sürece ait eşsiz arkeolojik bulgulara ulaşıldı. Beş ayrı bölgede yürütülen kazı çalışmalarında yapı kalıntıları, 5. yüzyıla tarihlenen bir kilise ile 8 bini aşkın sikke ortaya çıkarıldı. Erken Bizans Dönemi’ne tarihlenen kilise kalıntısı içinde bulunan toplu iskelet grubu oldukça dikkat çekici.
Amida Höyük (Diyarbakır)
13. Yüzyıl, Kentin Kalbinde
Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki Amida Höyük’te gerçekleştirilen kazılarda Artuklu hükümdarı Salih Nasreddin Mahmud dönemine (1200-1222) ait sıradışı ve nadir bir para ele geçti. Amida Höyüğü üzerine Artuklu Sarayı’nı inşa ettiren Nasreddin Mahmud’un adına darbedilmiş para üzerinde yazan “Fidrubi Amed” ibaresi, hükümdarın Diyarbakır’da para bastırmış olduğunu kanıtladı.
Karacahisar Kalesi (Eskişehir)
14. Yüzyıl, Osmanlı Kuruluş Dönemi
Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş dönemi (14. yüzyıl) ile ilgili arkeolojik bulguları barındıran Eskişehir Karacahisar Kalesi’ndeki kazılarda, Erken Osmanlı Dönemi’ne ait çok sayıda para, çanak-çömlek ve madeni esere ulaşıldı. Anadolu Üniversitesi’nden Dr. Öğr. Üyesi Hasan Yılmazyaşar danışmanlığında devam eden kazıların, bilinmeyenlerin bilinenlerden fazla olduğu Osmanlı kuruluş döneminin arkeolojik kimliklendirilmesi noktasında hayati önemi var.