26 YÜZYIL ÖNCESİNDEN BUGÜNE
Minareler uzaktan görünür, sesi duyurur, yolu gösterirdi
MÖ 5. yüzyılın ortalarında inşa edilmiş Oluz Höyük ateşgede ve ibadethanesi; kendisinden yüzyıllar sonra ortaya çıkan semavi dinlerde de izlenebilen kıble yönelimi ve cemaat sistemi ile dikkati çeker. Müslümanlığın ilk tapınaklarında ihtiyaç duyulmayan ve tasarımlarda yer almayan minareler, Arap ordularının 640’lardan itibaren İran coğrafyasını ele geçirmesiyle birlikte camilere eklenmiş olmalıdır.
MEDYA VE SANSASYON MERAKI
‘Türklerin ataları’ndan arkeolojinin gerçeklerine: Beşiktaş Kazıları
2000’li yılların başlarından itibaren artan kentsel altyapı çalışmaları sırasında, çok sayıda alanda büyük ölçekli arkeolojik kazılar gerçekleştirildi. Ancak maalesef başta Beşiktaş kazıları olmak üzere, bu faaliyetlerin duyurulması noktasında ciddi sorunlar yaşandı. Yalan-yanlış ve spekülatif haber-yorumların en büyük tahribatı, kazıları orta vadede önemsizleştirmesi.
AMASYA-OLUZ HÖYÜK - TEK TANRILI DİNÎ PRATİKLER
2.500 yıl önceki ibadethane: Güneşe karşı sabah namazı
Oluz Höyük’te 15 sezondur devam eden geniş ölçekli arkeolojik çalışmalar, Kızılırmak Havzası Geç Demir Çağı kültürünün Doğu ile olan ve bugüne kadar bilinmeyen bağlantılarını ortaya koydu. MÖ 450 yıllarında Pers kökenli Akhaimenid bir zümrenin yerleşmiş olduğu mekanda, çoktanrılı inançlardan uzak duran ve monoteizm sisteminde yaşamış bir toplumun izleri ortaya kondu.
2.422 YIL ÖNCEKİ BÜYÜK GERİ ÇEKİLME CEVAP: DOĞU ANADOLU HALKLARI YERALTINDA VEYA DAĞLARDAYDI
‘Onbinlerin Dönüşü’nde neden yolda kimse yoktu?
Günümüzden 2.422 yıl önce, bugün Irak coğrafyasındaki antik şehir Babil (Babylon) yakınlarında yaşanan bir savaş, tarihin en meşhur eserlerinden birine konu olmuştu. Persler karşısında yenilen Yunan askerlerinin başına geçen Ksenofon, onları Karadeniz kıyılarına, oradan da Batı Anadolu coğrafyasındaki evlerine kavuşturmuş; yaşanan hadiseleri anlatan kült eseri, Anabasis, “Onbinlerin Dönüşü” adıyla tarihe malolmuştu.
MİTOLOJİDEN KUTSAL KİTAPLARA
Ağrı Dağı – Ararat: Tahrif edilen isim ve tarih
Geleneksel kabule göre kutsal kitaplardaki Ararat, bugünkü Ağrı Dağı’dır. Büyük Tufan anlatıları, gerçekte Önasya coğrafyasının üç büyük dininden çok daha gerilere giden mitolojik bir geçmişe sahiptir. Bununla birlikte, sesli harf kullanılmayan Aramice dilinde “rrt” temelinde yapılan isimlendirme, yanlış bir şekilde Ortaçağ’ın sonlarında “Ararat” biçiminde yaygınlık kazanmıştır.
OLUZ HÖYÜK’TE OSMANLI DÖNEMİ İZLERİ
Kuyucu Murad Paşa’nın acılarla dolu arkeolojisi
Amasya sınırları içindeki Oluz Höyük, tarihi MÖ 5000’e kadar uzanan ve zaman içerisinde üstüste 10 kentin kurulduğu benzersiz bir arkeolojik alan. Bölgede açığa çıkarılan ve büyük ihtimalle Celalî isyanları dönemine (16.-17. yüzyıl) tarihlenen çukurdaki 2 yetişkin ve 1 çocuk iskeleti, bunların katledildikten sonra gömüldüklerini kanıtlıyor. Yaklaşık 60 bin kişinin ölümünden sorumlu Kuyucu Murad Paşa, “yaşa-başa bakmamasıyla” kayıtlara geçmişti.
NEMRUT’TAKİ TÜMÜLÜSÜN KEŞİF ÖYKÜSÜ VE SONRASI
Önce Alman ekibi, sonra Osman Hamdi Bey geldi; 70 sene hiç ilgilenilmedi!
1881’de Nemrut Dağı’nda ilk bilimsel incelemeleri yapan Puchstein ve Sester’den 2 sene sonra, Osman Hamdi Bey ve ekibi de bölgede kazı çalışmalarını başlattı. Yapılan ilk yayınlardan sonra, bölgedeki arkeolojik eserler kaderine terkedildi. Aşırı soğukla birleşen tahribattan sonra, ilk kazılar 1953’te başlayabildi. 2000’li yıllarda yapılan tartışmalı uygulamalarla Nemrut Dağı’nın büyüsü büyük ölçüde kayboldu.
EFSANELERDEN GERÇEKLERE NEMRUT
Buyurdu ölümlü kral taşa dönüştü tanrılar
16. yüzyılda Farsçadan çevrilen bir elyazması eser, Nemrut’taki meşhur heykellerin tarihine dair yeni bilgiler içeriyor. Kommagene Kralı Antiokhos ve yanındakilere ait devasa baş heykelleri 1881’de “keşfedilmiş”, MÖ 1. yüzyıldan kaldıkları ortaya çıkarılmıştı. Ancak heykellerin çok daha eski çağlardan beri bilindiği; kuş ve kervan geçmeyen bu 2.150 m yükseklikteki olağanüstü mezarlık alanının kayıtlara geçtiği ortaya çıktı.
OLUZ HÖYÜK
Acı üstüne acı kan üstüne kan/Kayna kazanım kayna yan ateşim yan…
Amasya şehir merkezine 25 kilometre mesafedeki ve tarihi MÖ 450’ye kadar uzanan antik yerleşimde sürdürülen kazılarda, bu yıl da “Kurban Kültü” ve “Ateş Kültü”ne dair dinsel pratikleri gösteren yeni kanıtlara ulaşıldı. Erken Zerdüşt Dini’ne ilişkin buluntular, buradaki ateşin “Sonsuz Ateş” olarak hemen hemen sürekli yandığını, insan ve köpek dışındaki canlıların kurban edildiğini kanıtlar nitelikte.
HİNT-AVRUPA TEORİSİ VE ETNİK YAKLAŞIMLAR
Avrupalıların ‘ırkçı tarih’ kuşatması: Çatalhöyük-Göbeklitepe-Beşiktaş
Hint-Avrupalılara Aryan etnik kökeni temelinde bir arkeolojik kimlik bulma çabaları Çatalhöyük’ün keşfiyle 1990’lardan itibaren yoğunlaştı. “Yüksek Batı kültürü”, mutlaka tarihin derinliklerindeki bir diğer “yüksek kültür”den kaynaklanmış olmalıydı! Göbeklitepe o tarihlerde biliniyor olsaydı, çok büyük olasılıkla bu teorinin merkezi olarak seçilecek, burası “Hint Avrupalıların tapınağı ve dini dünyaya armağan ettiği bir merkez” olarak tanıtılacaktı.