Kasım
sayımız çıktı

İşleyen demirlerin ışıldayan öyküleri

Çeşitli mesleklerden 82 kişiyle yapılmış söyleşilerden oluşan kitap, İstanbul’un sosyal ve ekonomik yaşamındaki değişimleri anlamak için birebir.

Rita Ender’in çeşitli meslek sahipleri ve zanaatkârlarla yaptığı söyleşilerden oluşan kitap 480 sayfa olmasına rağmen tek solukta okunabiliyor. Doktorluk ve mimarlık gibi herkesin bildiği meslek sahipleri de var kitapta, mıhlamacı ve murassa ustası gibi az bilinenler de.

Demirci Artin Aharon
(Gabi Usta)

Geçen yüzyıla kadar ticaret hayatında Müslümanların pek görünmeyişi, zanaatkârların da ağırlıklı olarak gayrimüslim nüfustan oluşu nedeniyle bu meslekleri anlatırken azınlıklardan söz etmek zorundasınız. Zaten Rita Ender’in konuştuğu birçok meslek sahibi gayrimüslim. Müslüman olanların bir bölümü de gayrimüslim ustaların elinde yetişmiş. Meseleyi hiç bilmeyen biri bile, burada anlatılanlardan azınlıkların gidişiyle birlikte Türkiye’nin neler kaybettiğini somut olarak görebilir.

Kitapta birçok ürünün tarihiyle ilgili ilginç bilgiler de var. Sözgelimi, baklavacı Nejat Güllü, kendi dükkanlarının tarihini anlatırken büyükdedesi vasıtasıyla baklavanın Gaziantep’e nasıl geldiğini, oradan İstanbul’a yolculuğunu ve İstanbul’da o zamanlar pek de “itibarlı” olmayan bir tatlıyı sevdirme çabalarını anlatıyor.

Söyleşi yapılan meslek sahiplerinin çoğu, özellikle zanaati yok olmak üzere olanlar geçmişe özlem duyuyor. Ama Beyoğlu’ndaki İmroz Restoran’ın sahibi meyhaneci Yorgo Okumuş gibi, “Eskiden bizim dükkâna senede bir defa ya bir kadın gelirdi ya hiç gelmezdi. (…) 80’lerden sonra kadınlar dışarı çıkmaya gezmeye başladı. (…) Müşteri hep erkek olduğu zaman gelirlerdi, oturdukları gibi kalkmazlardı, küfür ederlerdi. Şimdi böyle şeyler işitmiyorsun, çok değişti” diyen de var.

Söyleşilerden en çok aklımda kalan iki sözden biri saat tamircisi Mustafa Demirci’nin “Çalışmayan bir saati çalıştırdığınız zaman ona can vermiş gibi oluyorsunuz”, diğeri demirci Artin Aharon’un “Mutlu musun dersen mutluyum, üzgün müsün dersen üzgünüm” sözleri oldu.

Kitabı elime aldığımda, doğrusu yok olmaya yüz tutmuş mesleklerle ilgili yapılan kötü TRT belgeselleri gelmişti aklıma ama neyse ki yanılmışım. İlk sayfalardan itibaren sıkı bir çalışma olduğunu belli eden kitabı, sosyal tarihle ilgilenen herkese tavsiye ederim.