Kasım
sayımız çıktı

İzmirli ‘Mesih’ Sabatay Sevi: ‘Dönme’liğin hazin hikayesi

ÖLÜMÜNÜN 347. YILI - 17 EYLÜL 1676

17. yüzyılda İzmir’de doğan Sabetay Sevi, onbinlerce kişiyi Mesih olduğuna inandırmış; bu şekilde başlayan Sabetaycılık hareketi 19. yüzyıl başlarına kadar etkisini sürdürmüştü. Ancak hayatı sürekli yer değiştirerek geçecek; işkence, sürgün ve hapis cezalarının yanında idam edilmekten de ancak “ihtida etmesi” koşuluyla kurtulabilecekti.

Sabatay Sevi, 17. yüzyılda doğduğu İzmir’den Doğu Avrupa’ya, Büyük Britanya’ya, Ortadoğu’ya uzanan geniş bir coğrafyada dinî hareketiyle büyük bir etki uyandırmış; onbinlerce kişi onun Mesihliğine inanarak takipçisi olmuştu. Yaşarken zorla Müslüman yapıldıysa da mesajını devam ettirdiğini iddia eden ve hatta onun tekrar ete kemiğe bürünmüş hâli olduğunu söyleyen Jakob Frank gibi kişilerle, Sabataycılık hareketi 18. yüzyıldan 19. yüzyıl başına kadar etkisini sürdürdü.

İzmirli ‘Mesih’ Sabatay Sevi
1666 yılına ait bakır gravürde Sabatay Sevi hakkında, “büyük dolandırıcı ve sahte mesih Sabatay Sevi” ve “Yahudilerin Kralı” yazıyor.

Hem bu cemaatin içindeki -diğer Yahudilere karşı sürdürülen- gizlilik ilkesi hem de azınlık olarak yaşadıkları topraklarda diğer çoğunluk dinlerinin baskısı nedeniyle Sabatay Sevi’nin hatırası ve oluşturduğu hareketin büyüklüğü zamanla tarih yazımında silikleşti. 20. yüzyıl başlarında Yahudi tarihini bilimsel olarak incelemeye başlayan tarihçiler tarafından olumsuzlanarak hatırlanmaya başlasa da Sevi’nin hayatı ve faaliyeti objektif olarak ilk defa Gershom Scholem (1897- 1982) tarafından 1973’te yayımlanan Sabetay Sevi-Mistik Mesih, 1626-1676 (Alfa Yayıncılık, 2021) adlı kitapta ele alındı.

1. Mesihliğini ilan etmeden önce önemli bir Kabalacı idi
Bugün modern Kabala’nın temelini oluşturan Isaac Luria (1534-1572), Sabatay Sevi’den yaklaşık bir yüzyıl önce yaşamıştı. Luria’cı Yahudi mistisizmi, Mesih beklentisini öncüllerine göre daha merkezî bir noktada konumlandırıyordu. Bu durum Sevi’nin çocukluğundan itibaren hahamlık eğitimi alırken Kabalist uğraşlara yönelmesindeki temel sebeplerden biriydi. Talmud çalışmalarından ziyade ruhanilik, çilecilik ve kehanetler gibi dinin mistik alanlarıyla ilgileniyordu. Luria’cı mistisizmin gelişmesinde, İber Yarımadası’ndaki Yahudi Altın Çağı’nın 1492’de Elhamra Kararnamesi’yle son bulması; Yahudilerin din değiştirmeye veya sürgüne zorlanması etken olarak görülebilir.

2. Hıristiyanlar ve Yahudiler arasında, 17. yüzyılda bir Mesih beklentisi vardı
Önce Mora’da daha sonra oğlu Sabatay Sevi’nin doğduğu İzmir’de kümes hayvanı ticareti yapan Mordehay Sevi’nin İngiltere’yle ticari bağlantıları bulunmaktaydı. İngiltere’de 17. yüzyılın ilk yarısında Mesih bekleyen Hıristiyan “Binyılcılık Hareketi” iyiden iyiye yaygınlaşmıştı. 1666’da “Mesih Çağı”nın başlayacağına inanılıyordu. 1639’daki içsavaşın getirdiği kaos da bu inanışları güçlendiriyordu. Genç Sabatay Sevi’nin İngiltere’deki bu hareketten haberdar olduğu kuvvetle muhtemeldir.

3. Hayatı sürekli yer değiştirerek geçti
Sabatay Sevi, Mesihlik iddiası nedeniyle doğup büyüdüğü İzmir dahil birçok şehirden kovuldu. Yaşadığı kentlerin önde gelen hahamları, Sevi’yi faaliyetlerinden ötürü yerel otoriteye şikayet ediyor, o da şehri terketmek zorunda kalıyordu. 1648’de mesihliğini dillendirmeye (ilan etmek değil) başladıktan hemen sonra İzmir’den kovulunca Kabalist öğretinin merkezlerinden Selanik’e gitti; ancak yine hahamların baskısıyla burayı da terketmek zorunda kaldı. İskenderiye, Atina, İstanbul ve Kudüs’te Yahudi mistikleri ziyaret etti. Sonunda Kahire’ye yerleşti (1660). Kahire’nin önde gelen zenginlerinden Rafael Çelebi, Sevi’nin mali destekçisi oldu.

İzmirli ‘Mesih’ Sabatay Sevi
Jakob Frank, kendisinin Sabatay Sevi’nin reenkarne hâli olduğunu iddia etmiş ve Orta Avrupa’da kendisine birçok takipçi edinmişti (üstte, solda). Sabatay Sevi, Mesihlik iddiasının ardından Çanakkale-Nara Burnu yakınlarındaki Abidos’ta bir kuleye hapsedilmişti (altta).

1663’te Kudüs’e taşındı, burada ileride kendisinin en yakın yoldaşı olacak Gazzeli Nathan’la tanıştı. Takipçileri günden güne artarken doğduğu şehre, İzmir’e geçti ve burada 1665’te Yahudi yılbaşına (Roş Aşana) denk gelen günde, bir sinagogta Mesihliğini ilan etti. Bu gelişmeden sonra Sevi’nin İngiltere’deki “Binyılcılar” arasında dinî ve düşünsel etkisi daha da arttı. O kadar ki İngiltere’de yaşayan ünlü Alman diplomat Henry Oldenburg, Baruch Spinoza’ya bir mektup yazmış; beklenen “Yahudilerin Kralı”nın Sevi olup olmadığını sormuştur; Spinoza’nın buna cevabı ise hâlâ meçhuldür. Amsterdamlı ünlü haham Menase ben İsrael, İngiliz İçsavaşı’nın galibi Oliver Cromwell’den İngiltere’ye soydaşlarının tekrar kabulünü talep ederken (Sevi’den haberi olduğu bilinmekle beraber büyük olasılıkla ondan bağımsız olarak) Mesih’in gelmesinin yakın olduğunu belirtmiştir. Menase b. İsrael’le Spinoza’yı tanıştıran ve “Binyılcı” görüşleriyle bilinen Hollandalı ünlü Hıristiyan teolog Petrus Serrarius ise Sabatay Sevi’nin Mesih olduğuna gerçekten inanmış ve Protestanlar arasında Sabataycılığı yaymak için uğraşmıştı.

İzmirli ‘Mesih’ Sabatay Sevi

Yahudi cemaatinde 1492’deki zorla din değiştirme ve sürgünün kötü hatırası 17. yüzyıl ortasında hâlâ tazeydi. Bunun üzerine Doğu Avrupa’da Yahudilerin de yaşadığı coğrafyadaki Hmelnitski Ayaklanmaları (1648-1656) bir anda onlara karşı geniş çaplı bir pogroma dönüşünce, onbinlerce Yahudi topraklarını terketmek zorunda kaldı. Tüm bunlar Yahudi cemaatinde bir “kurtarıcı” beklentisi oluşturdu. Sabatay Sevi’nin Mesihliğini ilan etmesinin ardından bu coğrafyadan çok sayıda mürit edinmesinin en önemli nedenlerinden biri de buydu.

4. ‘Ya dön ya öl’ dendi; o da Müslümanlığı kabul etti
Sabatay Sevi, Mesihliğini ilan ettikten sonra, en yakınındakileri dünyanın farklı yerlerine kral tayin etti! Hem bu konunun sultanın kulağına gitmesi hem de Yahudiler arasında Sevi’nin kendini Mesih ilan etmesinin huzursuzluk yaratması nedeniyle, Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa tarafından Çanakkale-Nara Burnu yakınlarındaki Abidos’ta bir kuleye hapsedildi. Daha sonra Edirne’de 4. Mehmet’in huzuruna çağrıldı. Saraydaki tartışmaların ardından Sabatay Sevi’nin ihtida etmesi koşuluyla canı bağışlandı.

Sevi, Müslüman olduktan sonra birçok takipçisi hayalkırıklığına uğrayıp ona inanmayı bıraktı. Cemaatinin bir kısmı ise bunu normal karşıladı; zira kutsal metinlerde belirtilen kehanetlere göre “Mesih” zaten Tevrat’a uygun olmayan eylemlerde bulunacaktı. Hz. Musa da zaten Mısır firavunun yanında onun dininde görünerek yaşamamış mıydı! Ona sadık kalan cemaatin büyük bir bölümü Selanik’te toplandı. Topraklarını terketmek istemeyen, özellikle Osmanlı sınırının hemen ötesinde bulunan Podolya, Galiçya ve Doğu Lehistan’da yaşayan takipçileri ise Sabataycı kimliklerini gizleyerek ülkelerinde yaşamaya devam etti.

İzmirli ‘Mesih’ Sabatay Sevi
Yahudi mistisizmini bilimsel olarak ele alan ilk düşünür ve tarihçi, Sabatay Sevi – Mistik Mesih, 1626-1676 adlı eserin yazarı Gershom Scholem’di.

Sevi, Müslümanlığı kabul ettikten sonra 7 yıl boyunca Edirne’deki sarayda zaman geçirdi. Bu sırada Selanik ve İstanbul’a seyahat etmesine de izin verildi. 1673’te bir ayin sırasında Kur’an’la beraber Tevrat’ı da okuduğu rivayeti sultanın kulağına gidince, bugün Karadağ topraklarında bulunan Ülgün’e sürüldü ve 1676’da burada vefat etti. Mezarının nerede olduğu bilinmemekle beraber, Ülgün’de, Berat’ta veya Selanik’te olduğu ile ilgili farklı iddialar vardır. ■