Kasım
sayımız çıktı

4000 yılın kadim mirası: Antik Anadolu’da meclisler

SÜMERLER, ASSURLULAR VE ‘KARUM’LAR

Assur Ticaret Kolonileri Çağı, Anadolu’da kendine özgü bir sosyo-ekonomik düzenle birlikte kültür, sanat ve ticaretin de geliştiği bir dönem oldu. Bugünkü Kayseri yakınlarında bulunan Kaneş’te (Kültepe) keşfedilen çiviyazılı tabletler, Assurlu tüccarların sorunlarını kent meclislerinde (Karum) çözdüklerini gösteriyor.

Assur Ticaret Kolonileri Çağı’nda (MÖ 1950-1720) gerçekleşen ve Anadolu için kırılma noktası oluşturan bazı önemli gelişmeler, beraberlerinde bir hukuk ve meclis sistemi oluşmasına neden olmuştu. Gelişen ticari faaliyetlerle birlikte artan cinayet, soygun, el koyma, kaçakçılık, fidye ve senet ödememe gibi konular, Anadolu’da hukuku ve bununla bağlantılı olarak meclisin kurumsallaşmasını sağlamıştı. Yazı gibi hazır bir biçimde Mezopotamya’dan taşınan bu hukuk ve meclis sistemini, arkeoloji literatüründe “Kapadokya Tabletleri” olarak bilinen Kültepe çiviyazılı kil tabletlerinden öğreniyoruz.  İlk yazılı belgeler ise Mezopotamya’da meclisin varlığından bahsediyor. Sumer uygarlığındaki (MÖ 2900-2500) İhtiyar Meclisi, krallıkla yönetilen kent-devletleri (Ur, Uruk, Kiş, Nippur, Lagaş, Girsu) halindeki Sumerler’in siyasal konularda kent büyüklerine danıştığına işaret ediyor. Sumer’den sonra aynı coğrafyada yani Güney Mezopotamya’da kurulan Eski Babil Krallığı’nda (MÖ 19-16. yüzyıllar) da İhtiyar Meclisi’nin yanısıra bir Genel Meclis’in (Halk Meclisi) olduğunu biliyoruz.

Assur Ticaret Kolonileri Çağı’nda hukuk ve meclis sisteminin arkaplanına bakarsak, döneme ilişkin yazılı belgeler, daha MÖ 20. yüzyılın başından itibaren Anadolu halkının çeşitli etnik gruplardan oluştuğunu, bunların da Hitit, Luvi, Pala, Hatti ve Assurlu olduklarını söylüyor. Tabletlerin Eski Assur lehçesi ile yazılmış olmalarından Assurlular’ın Anadolu’ya ticaret yapma amacıyla gelmiş olduklarını ve gelirken de yazıyı getirmiş olduklarını anlıyoruz. Assurlular’ın, bugünkü Kuzey Irak sınırları içinde kalan ülkelerinden Anadolu’ya gelmelerinin en önemli nedeni, kendi memleketlerinde doğal kaynaklardan yoksun olmalarıydı.

4000 yılın kadim mirası:-3
Assurlu tüccarlar Anadolu’ya geldiklerinde “karum” dedikleri mahalleler kurmuşlardı. Kayseri yakınlarındaki Kaneş (Kültepe) Karumu’nda bir Kent Meclisi de vardı.

Assurlu tüccarlar, MÖ 1950’lerden Luvi ve Palalar gibi Hint-Avrupa ırkından olan Hititler’in Anadolu’da ilk siyasi birliği kurduğu MÖ 1720’lere kadar Anadolu’da kalmışlardı. Yaklaşık olarak 230 yıl kadar süren bu dönem, Assur Ticaret Kolonileri Çağı ya da Karum Dönemi olarak anılıyor. Bu dönemde Anadolu’da kuvvetli ve kendine özgü bir sosyo-ekonomik düzenin, kültür ve sanatın geliştiğini gözlemliyoruz. Assurlu tüccarlar kendi ülkelerinde geldiklerinde, Anadolu’nun belli başlı kentlerinin etrafında “karum” dedikleri kendi mahallelerini kurmuşlar ve yerli halkla kaynaşmışlardı. Merkez karum, bugünkü Kayseri yakınlarında bulunan Kaneş’te (Kültepe) yer alıyordu. Anadolu’da dönemin en güçlü kent-devleti olan Kaneş, Assur kentinin resmî ticaret ortağıydı. Bu kaynaşma sonucunda Anadolu sanatı Mezopotamya sanatının özelliklerinin etkisi altında yüksek bir seviyeye ulaşmıştı.

Assur Ticaret Kolonileri Çağı’nın en gözalıcı gelişimi de mimaride gerçekleşmişti. 1948’den beri Türk arkeologlar tarafından kazılan Kültepe, dönem mimarisinin en iyi izlendiği merkez oldu. İlk defa bu dönemde Anadolu’da saray diyebileceğimiz avlulu anıtsal yapıların ortaya çıktığı gözlemleniyor. Bu anıtsal yapılarda kentin kralı ya da prensinin oturduğu anlaşılıyor.

Anadolu’da Assur Ticaret Kolonileri Çağı’nda görülen ülkeler arası ticaret, kentleri sosyo-ekonomik bakımlardan da geliştirip zenginleştirmişti. Protohistorik (Öntarih) Dönem’de barış içinde madencilikle ve tarımla uğraşan kentler, kendilerini çevreleyen ve koruyan sur duvarlarının da kanıtladığı gibi bu çağda korunabilmek için askeri bakımdan da güçlenip kent-devletlerine dönüşmek zorunda kalmışlardı.

4000 yılın kadim mirası:-4
Hellenistik Dönem Halk Meclisleri Hellenistik Dönem’de (MÖ 330-30) yaygınlaşan Halk Meclisleri, “bouleuterion” denilen özel binalarda toplanırdı. Ülkemizdeki en ünlü “bouleuterion”lardan biri Priene’de (sağda), bir diğeri ise İzmir’deki Metropolis Antik Kenti’nde ortaya çıkarılmış (solda).

Geleneklerini Mezopotamya’dan alan Kaneş (Kültepe) Karumu’nda, bir Kent Meclisi’ne (Bit Alim) de rastlanıyor; meclis üyeleri genellikle Karum’un zengin tüccarlarından oluşuyordu. Bu meclis çoğunlukla Karum’daki Assurlu tüccarlarla ilgili konuları görüşüyordu. Siyasal kararlar alabilen Kaneş Kent Meclisi aynı zamanda kentin en büyük yargı kurumuydu. Fakat Kültepe’de bugüne dek yapılan arkeolojik kazı çalışmalarında Kent Meclisi’ne ait olduğu düşünülebilecek özel bir yapı saptanamadı.

Assur Ticaret Kolonileri Çağı’nda Karum’u yani Büyük Pazar Yeri bulunan Anadolu kentlerinde görülen Kent Meclisi, daha sonraları ortaya çıkacak eski Yunan sitelerindeki (MÖ 500) Halk Meclisi’nin (boule) de kurumsal atasını oluşturdu. Özellikle Hellenistik Dönem’de (MÖ 330-30) yaygınlaşan Halk Meclisleri, “bouleuterion” denilen özel binalarda toplanırdı. Genelde kareye yakın dikdörtgen planlı olan bu yapıların içinde tiyatro gibi oturma basamakları da vardı. Ülkemizde en ünlü “bouleuterion”lar, Ephesos, Patara, Priene, Kibyra ve Aphrodisias’ta açığa çıkarılmıştır.