Carvalho, 25 Nisan 1974’te Portekiz’deki Salazarcı faşist yönetimin kansız bir şekilde devrilmesini sağlayan “Karanfil Devrimi”nde cesareti, karizması ve iradesiyle öne çıkan bir subaydı. Askerlerin tüfek namlularına taktıkları karanfiller, devrimin alamet-i farikası hâline gelecek; Carvalho ise Portekiz’in sömürgecilik ve faşizmden kurtuluşunun simgesi olacaktı.
Shakespeare’in “Korkaklar, ölmeden önce defalarca ölür; cesur insan ölümü bir kere tadar” sözünün geçerli olduğu insanlardan biriydi Carvalho. Bir subay olarak pek bilgi sahibi olmadığı siyaseti, sömürge ordusunda görevli olduğu sırasında öğrenerek radikalleşmiş; Portekiz’de 25 Nisan 1974’te en uzun süreli faşist rejimin kansız bir şekilde devrilmesinde önemli bir rol oynayan Silahlı Kuvvetler Hareketi’nde (MFA) karizması ve iradesiyle öne çıkmıştı.
Devrimin hemen ardından, işçiler, köylüler ve erattan oluşan komiteler kurarak kokuşmuş bir toplumdan canlı, dinamik bir topluma doğru yönelmişlerdi. Siyasi polisin mekanları basılmış, neredeyse yarım yüzyıllık faşist rejim mezara gömülmüştü. Askerlerin tüfeklerinin namlusuna taktıkları “karanfil”, devrimin alamet-i farikası olacaktı. 1 hafta sonra 1 Mayıs 1974 gösterilerindeyse Lizbon sokaklarında askerlerle işçiler kardeşleşiyor; denizciler ve kadınlar Eisenstein’in “Potemkin Zırhlısı” filminden fırlamış gibi görünen bir manzarayla meydanları dolduruyordu.
Ordunun üst kademelerindeki ılımlı muhalefet, kitle baskısını sönümlendirmeye yönelmiş; Carvalho 1975’teki bir darbe vesilesiyle önce hapsedilmiş kısa süre sonra serbest kalmış; bunun üzerine kendi isteğiyle görevinden istifa etmişti. Aynı yıl Küba’da Havana Meydanı’nda Fidel Castro’nun davetlisi olarak bir konuşma yapmıştı: “Ya vatan ya ölüm”…
Portekiz’de 1976’daki ilk başkanlık seçimlerinde radikal solun adayı olarak ikinci sıradaydı (%16.46). Tekrar tutuklanmış, çok kısa bir süre sonra medeni hakları askıya alınarak serbest bırakılmıştı. 1980’de FUP (Halkçı Birlik Cephesi) adında bir parti kurmuştu. 1984’te ilişkisi olmadığını iddia etse de FP25 denen terorist bir örgütün üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanmıştı. 1987’de 15 yıl hapse mahkum edilmiş; 1989’da şartlı salıverilmiş; 1996’da yüksek mahkeme tarafından affına karar verilmişti.
Farklı görüşlerde olmalarına rağmen François Mitterrand, Willy Brandt gibi dönemin önde gelen simaları ona olan sempatilerini gizlemediler. Ölümünün ardından Başbakan Antonio Costa, Karanfil Devrimi’nin bu renkli önderinin anısı önünde saygıyla eğildiklerini söylüyordu. Ne de olsa Portekiz’in sömürgecilik ve faşizm belasından kurtuluşunu bir simgesi varsa, o da Otelo Carvalho’ydu.