Osmanlı Devleti tarafından 1912’de Avrupa’ya pilot eğitimi için gönderilen ilk subaylardandı. Balkan Harbi’ne katıldı, Çanakkale ve Bağdat cephelerinde savaştı. Öylesine gözüpekti ki, henüz öğrenciyken Bursa’ya uçak kaçırmış, Beyazıt Meydanı’na tayyare indirmişti. Geçirdiği ikinci büyük kazadan sonra malûlen emekli olan Mehmet Ali Bey, Adana’da kendi imkanlarıyla tayyare imal edecek, Vecihi Hürkuş’la heyecanlı gösteri uçuşları yapacak kadar havacılık tutkunuydu.
Mehmet Ali Kurçer, 4 Şubat 1889 tarihinde Serez’de hayata gözlerini açar. Baba tarafından Serez Derebeyi Büyük İsmail Bey’in soyundan gelmektedir. Serezli İsmail Râsih Bey, Serez, Kavala ve etrafına hâkim olan ve 30 bin kişilik orduya sahip bir hanedanın kurucusudur. 1808’de Sened-i İttifak’ı imzalayan isimler arasında yer almaktadır.
Mehmet Ali 15-16 yaşına kadar Serez’de yaşar. Babasını kaybettikten sonra Trabzon’da bulunan amcasının yanına okumak için gelir. Amcası Trabzon Kumandanı Hamdi Paşa’dır. Trabzon Askeri Rüştiyesi’ne devam ederken Hamdi Paşa’nın 1907’de öldürülmesi üzerine şehri terk eder. Üsküp’te bulunan kardeşinin yanına gelir ve yarım kalan askerî eğitimine burada devam eder. Üsküp Askeri Rüştiyesi’nden mezun olduktan sonra Manastır Askeri İdadisi’ne yazılır.
2. sınıftayken İstanbul’da 31 Mart isyanı (13 Nisan 1909) patlar. İsyanı bastırmak üzere trenle yola çıkan Hareket Ordusu 24 Nisan’da İstanbul’a girer, isyanı bastırır. 2. Abdülhamid tahttan indirilecek ve V. Mehmet Reşad tahta çıkacaktır.
Mehmet Ali bu hareketli günlerin ardından yeniden Manastır’a dönemez ve üçüncü sınıfı Yedinci Bölük başçavuşu olarak İstanbul’da Harbiye Mektebi’nde okur. 1910’da üçüncülükle mezun olur. Mezun olur olmaz da kendini Arnavutluk’ta bulur. Altı ay boyunca Arnavutluk’un çeşitli yerlerinde isyanı bastırmak için mücadele eder. İsyanın bastırılmasından sonra Mehmet Ali, Selanik’te bulunan Birinci Avcı Taburu İkinci Bölük’te görevlendirilir. Burada bir buçuk sene eşkıya takipleriyle gezer. Balkan Savaşı’nın ayak sesleri duyulmaya başlamıştır.
Vatansever bir pilot
Balkan Harbi’nin yanı sıra, 1. Dünya Savaşı’nda Çanakkale ve Bağdat cephelerinde de savaşmış olan pilot Mehmet Ali Kurçer (Müzehher Kurçer arşivi).
Pilot eğitimi için Avrupa’ya
Balkan Savaşı öncesinde Osmanlı Devleti havacılıkta önemli atılımlar yapacaktır. Hem pilot eğitimi hem de uçak temini için girişimler sürmektedir. Topçu teğmen olarak görevdeyken Avrupa’ya pilot eğitimi için gönderilecek üçüncü subay kafilesi arasında Mehmet Ali de vardır. 30 Temmuz 1912 tarihinde İngiltere’de Bristol Hava Okulu’na Mehmet Ali ile birlikte gönderilenler arasında Saffet, Abdullah, Fazıl, Sabri Beyler de bulunmaktadır. İki çarkçı deniz subayı Fethi Bey ve Teğmen Aziz Bey ise makinist yetiştirilmek üzere seçilmiştir. Pilotluğa çok hevesli ve kabiliyetli olan Fethi Bey de sonradan pilotluk öğrenimine geçecektir.
Balkan Savaşı’nın başlaması üzerine pilotlar eğitimlerini tamamlayıp brövelerini alamadan yurda dönmek zorunda kalırlar. Balkan Savaşı’na Türk askerî havacılığı henüz kuruluş aşamasında ve çok hazırlıksız şekilde girmiştir. Eldeki uçakları uzun mesafelere uçuramayacak kadar deneyimsiz pilotlar ve bröve alamadan acele ile İngiltere’den getirtilmiş öğrenci-pilotlarla harekâta katılmak zorunda kalınmıştır.
Pilot olarak Fesa, Fethi, Salim, Nuri ve Fazıl Beyler; rasıt (gözlemci) olarak da Mehmet Ali, Kemal, Kenan, Tahsin ve Sadık Beyler, Çatalca’dan Edirne’ye kadar Trakya’nın çeşitli yerlerinde başarılı keşif uçuşları yaparak Çatalca muharebesinin kazanılmasında önemli rol oynarlar.
Bursa semalarında ilk uçak
Balkan Savaşı’nda gözlemci olarak sortiler yapan Mehmet Ali Kurçer, savaşın sonralarına doğru Yeşilköy Tayyare Mektebi’nde pilot eğitimine devam eder. İşte bu eğitimi sırasında, Bursa’ya kaçak iniş yapacaktır.
11 Ocak 1914 tarihinde Bursalılar gökyüzünde ilk defa bir tayyare görürler. Bir kuş gibi süzülen tayyare Atıcılar’a indiğinde halk büyük bir merakla oraya koşar. Yağmurlu havaya rağmen tayyarenin etrafını sararak meraklı gözlerle incelerler. Tayyare daha sonra belediye binası önüne getirilerek sergilenecektir. Şimdiki Tayyare Kültür Merkezi binasının batısındaki alanda tayyarenin üzerine çıkan tayyareci Mehmet Ali Bey Bursalıların gösterdiği ilginin gururuyla poz verecektir.
O tarihte Padişah Sultan Reşat, tahta çıkışının beşinci yılı kutlamaları için Bursa’dadır. Cesur tayyareci Mehmet Ali Bey, Sultan Reşat’ın bir tayyare görmek istediğini bilmektedir. Yeşilköy Hava Okulu’nda uçuş eğitimlerine devam eden Mehmet Ali Bey, okul komutanına ve öğretmeni Fesa Bey’e haber vermeden, “Nafia” adlı REP eğitim tayyaresiyle bir saatlik uçuş sonrasında Bursa’ya ulaşmıştır.
Mehmet Ali Bey yaklaşık bir hafta Bursa’da kalır ve Bursalılara hava gösterileri yapar. İstanbul’a döndüğünde ise yaptığı izinsiz uçuş nedeniyle üç gün hapis cezasına çarptırılır.
Bursa’dan döndükten üç ay sonra önemli ve tehlikeli bir iniş daha yapar Mehmet Ali Kurçer. Beyazıt Meydanı’ndaki İstanbul Üniversitesi, o yıllarda Harbiye Nezareti olarak kullanılmaktadır. Dönemin Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın yaveri, Mehmet Ali Bey’in yakın arkadaşıdır. Enver Paşa kurmaylarına birkaç kere “Bayezid Meydanı’na uçak inebilir mi?” diye sormuş ve cevap alamamıştır. Yaver, Yeşilköy Hava Okulu’nu arayarak Mehmet Ali Bey’e haber verir. “Mehmet Ali bu işi başarabilirsen Enver Paşa çok sevinecek. Kimseden olumlu cevap alamadı” der.
Üzeri telefon ve telgraf hatları ile ağ gibi örülü ve çok dar olan Beyazıt Meydanı’na inmek çok tehlikelidir. Aynı zamanda elde bulunan tayyarelerin sayısı çok azdır. Mehmet Ali Bey’in kullandığı REP tayyaresi o günlerde ancak eğitim uçağı olarak kullanılmaktadır. Tayyarenin çok az ömrünün kaldığını düşünerek hiç olmazsa bu önemli işi yaptıktan sonra kullanılamaz hale gelsin diye düşünen Mehmet Ali Bey, 14 Nisan 1914 tarihinde uçuşa karar verir. REP tayyaresini elden geçirir, yeteri kadar benzin alarak Yeşiköy’deki hangardan çıkar. Çıkmadan önce de yaveri aratarak inişi gerçekleştireceğini ve meydanın boşaltılmasını ister. Bu konuşmayı duyan okul müdürü Fesa (Evrensev) Bey: “Ne? Harbiye Nezareti önüne inmek üzere tayyare mi gidiyor?’ diye koşarak Mehmet Ali Bey’i durdurmaya çalışır. Mehmet Ali Bey o anları ve Beyazıt Meydanı’na inişini anılarında şöyle anlatır: “Mehmet Ali, delirdin mi? diye bağırarak bana doğru koşuyordu. Yanıma gelerek beni menedeceğini bildiğim için motora daha fazla gaz vererek ve görmemezlikten gelerek yerden kalktım. Çünkü azmettiğim şeyi mutlaka yapmalıydım”.
Mehmet Ali Bey inişini başarıyla gerçekleştirdikten sonra Enver Paşa ile karşılaşmasını ise şöyle hikaye eder: “Enver Paşa yanıma gelerek ‘Merhaba arkadaş’ diyerek elimi sıktı ve ‘Buraya nasıl inebildin?’ dedi. Ben de: ‘Paşam, bir Türk tayyarecisi için yapılmayacak hiçbir iş olmayacağını göstermek için indim’ dedim”. Mehmet Ali Kurçer’in bu kısa alana inişi Avrupa gazetelerinde yer bulur. Kendisi ile röportaj yapmak için İngiltere, Fransa, Almanya ve İtalya’dan dokuz gazeteci gelir. Kendisiyle görüşen bu gazeteciler bu kısa meydana iniş hikayesini gazetelerine taşırlar.
Almanya’dan getirilen tayyareler
29 Ekim 1914 tarihinde iki Alman gemisinin Osmanlı ordusu emrine girerek Rusya’nın askerî limanlarını bombalaması sonucu Rusya, Fransa ve İngiltere Osmanlı Devleti’ne savaş ilan eder. Almanların istediği olmuştur. Osmanlı Devleti de savaşa girmiştir.
Osmanlı Devleti savaşa girdikten sonra Almanya’dan 12 tayyare ve bunları kullanabilecek pilotlar ister. Bununla birlikte Yeşilköy’deki okuldan Ali Rıza, Tahsin, Abdullah, Mehmet Ali Beyler pilotaj eğitimi için 1914’ün aralık ayında Almanya’ya gönderilirler. Pilotaj eğitimi alan pilotlar aynı zamanda Almanya’dan temin edilen uçakları ülkeye getireceklerdir.
Ancak Almanya’dan temin edilen uçakların Türkiye’ye getirilmeleri kolay olmayacaktır. Tarafsızlığını ilan etmiş olan Bulgaristan üzerinden trenle geçiş yapılabilmesi mümkün değildir. Almanya’da sandıklara konulan uçaklar trenle Romanya-Bulgaristan sınırına yakın Mehadia kasabasının güneydoğusunda Herkulesbad’daki (Baile Herculane) küçük bir askerî alana getirilir. Burada Alman bakım personeli tarafından uçuşa hazırlanan uçaklar, Almanya’da yetiştirilen Türk pilotlara teslim edilerek Bulgaristan üzerinden Edirne’ye getirilir. Alman pilotlar tarafından da aynı yolla Türkiye’ye uçak getirilmiştir.
18 Şubat 1915 tarihinde brövelerini alan havacılarımız Ali Rıza, Tahsin, Abdullah, Mehmet Ali Beyler tarafından bu şekilde birçok uçak getirilir. Mehmet Ali Kurçer, bahsedilen yolla 2-3 sefer yapacaktır.
24 Nisan 1915 tarihinde vatana dönen Mehmet Ali Kurçer, Çanakkale 1. Tayyare Bölüğü’nde göreve başlar. Göğsünde Enver Paşa’nın el yazısıyla yazdığı ve savaş boyunca üzerinde taşıyacağı mektup vardır: “Haydi kardeşim, haydi git! Vatan senden hizmet bekliyor. İnşallah salimen dönüşünde yine görüşeceğiz. Gözlerinden öper, sana Allah’tan üstün başarılar dilerim”.
İtilaf Devletleri’nin kara harekâtına başlamasından bir gün önce yurda dönen Mehmet Ali Kurçer, 23 Mayıs 1915 tarihinde ilk görev uçuşunu yapar. Çanakkale’den kalkarak güney cephesinde bulunan ANZAC mevzileri, Kabatepe ve Boğaz girişi üzerinde keşif uçuşunda bulunur.
27 Mayıs 1915’te Üsteğmen Mehmet Ali Kurçer, Rasıt Yüzbaşı Hüseyin Sedat Bey ile havalanır. İmroz, Limni, Bozcaada’yı kapsayan dört saatlik keşif uçuşu yaparlar. Bu uçuşla İtilaf donanmasının Mondros Limanı girişine gerilen ağlarla korunduğunu ve askerler için ise yeni kışlalar kurulduğunu tespit etmişlerdir.
28 Mayıs 1915’te sabah ve öğleden sonra iki ayrı keşif uçuşu yaparlar. Boğaz girişi, Limni, Bozcaada, İmroz civarındaki uçuştan sonra görev sonu raporlarında Mondros limanında İtilaf gemilerinin cins ve sayıları ile limanın ağzına gerili çelik ağın durumu, Limni’ye gelen askerler için yapılan bir tümenlik ordugahın eskisine eklendiğini, binaların konumunu, ayrıntılı olarak belirtirler. Bir gün önce Alman denizaltısı U-2 tarafından batırılan Majestic zırhlısının Seddülbahir yakınlarında ters dönmüş bir şekilde suyun altında yattığını da raporlarına eklerler. Dönüşte düşmanın güney cephesine iki bomba atarak görevlerini tamamlarlar.
Almanya’dan gelen dost
Mehmet Ali Kurçer Almanya’dan getirdiği Albatros tipi tayyare ile, Şubat 1915 (Müzehher Kurçer arşivi).
31 Mayıs 1915’te yaptıkları keşif uçuşunda Mondros Limanındaki büyük savaş gemilerine ilaveten 60 nakliye gemisi ile diğer destek gemilerinin yeni bir çıkarma için hazırlandıklarını tespit ederler.
İzleyen günlerde birçok görevi başarıyla yerine getiren Mehmet Ali Bey, Çanakkale cephesindeki son uçuşunu 22 Haziran 1915 tarihinde yapar.
Albatros B-1 tipi uçakla sabah 7.30’da rasıtı Rasıt Hüseyin Hüsnü Bey ile havalanırlar. Yanlarına aldıkları dört bomba ve dört tüfek mermisi ile Seddülbahir üzerindeki düşman topçu mevzilerini bombalayacaklardır. Seddülbahir üzerinde iki bin metre irtifada bulundukları sırada düşman topçu atışıyla karşılaşırlar. Aynı zamanda iki düşman uçağının havalandığını görürler. Fransız Voisin tipi uçakla havalanan İngiliz pilot Yüzbaşı Charles Herbert Collet ve Rasıt Yüzbaşı Rudolph Trower Hogg ile mücadeleden sonra havacılarımız ve uçağımız yara alarak yere iniş yapmak zorunda kalacaktır.
Sol kolundan ve sol kulağından ağır yaralanmasına sebep olacak bu düşüşten sonra Mehmet Ali Bey ilk müdahalenin ardından İstanbul’da Avusturya Hastanesi’nde iki aylık bir tedavi görür. Ancak aklı cephededir. Doktorlara ısrarla ne zaman cepheye döneceğini sorar: “Sizden ricam, beni çabuk kaldırın ve Çanakkale’ye yollayın”.
Son görev uçuşu
Tedavinin ardından iki ay istirahatli olarak taburcu edilen Mehmet Ali Bey yeniden cepheye dönecektir. Ama bu seferki yolculuğu Bağdat’a olacaktır. Kasım 1915’te Alman Mareşal Von der Goltz’un isteğiyle Bağdat cephesine gönderilir.
Bağdat’a vardığında ısrarla bir an önce uçmak istemektedir. Fakat çöl uçuşu farklıdır. İlk haftalarda Alman pilotlarla çöl uçuşunun gerektirdiği şartları öğrenmek üzere uçacaktır.
Daha sonra da kendisi gelmeden önce burada savaşan pilot arkadaşlarıyla da uçacaktır. Rasıt Yüzbaşı Fettah Bey ile başarılı uçuşlar yapan ve Mehmet Ali Bey’in İngiltere’ye eğitim için beraber gittiği Üsteğmen Fazıl Bey de oradadır. Fazıl Bey’in, İngilizlerden ele geçirilen uçakları kullanılabilir hale getirilmesiyle bu uçaklarla birlikte keşif ve bombalama uçuşları gerçekleştirilmiştir.
Üsteğmen Mehmet Ali Bey, başarılı uçuşlar nedeni ile bir yıl erken terfi ettirilir. Başkomutanlık vekâletine 23 Kasım 1915 tarihli bir yazı gönderilerek Mehmet Ali Bey’in en eski ve gözüpek pilotlardan biri olduğu, Çanakkale cephesinde 50 saatin üzerinde uçuş yaptığı ve kendisine bir yıl kıdem verilmesi teklif edilir. Bu tekliften sonra Mehmet Ali Bey yüzbaşı rütbesine yükseltilir.
2 Şubat 1916 tarihi, Mehmet Ali Kurçer’in hayatında önemli bir dönüm noktasıdır. Almanya’da kullanılamaz raporu verilen Parasol tipi bir uçağın bakımdan sonra ilk denemesini yapmak için seçilir. Görev uçuşu olmadığı için arkaya makinist başçavuş Vecihi (Hürkuş) oturur. Ancak kalkıştan sonra uçak güç kaybederek dik bir şekilde yere çakılır. Vecihi Bey belinden yaralanır, Yüzbaşı Mehmet Ali Kurçer’in ise her iki bacağı kırılır ve sağ gözü kör olur.
Takma sağ göz
Mehmet Ali Kurçer’in Almanya’da gördüğü tedaviden sonra çekilen fotoğrafı. Sağ gözünden ameliyat olan Kurçer’e takma göz takılmıştı.
Vecihi Hürkuş Bir Tayyareci’nin Anıları adlı kitabının ilk bölümü olan “Havacılık Hayatıma Adım Atarken” başlığında bu kazayı ve sonrasında yaşadıklarını anlatır, bölümü şöyle tamamlar: “Kısaca ifadeye çalıştığım bu öldürücü kazadan sonra tayyarecilik hevesim sönmek şöyle dursun, aksine olarak daha kuvvetli bir iman halinde benliğimi sarmıştı”.
Revirde yapılan ilk müdahaleden sonra, komada bulunan Mehmet Ali Bey hastaneye nakledilir. 30 saat kaldığı komadan kurtulur. Haftalar süren tedavi ve bakımdan sonra sargılar içinde çevresindeki Türk ve Alman subaylarla şakalaşacaktır: “Bu İngiliz silahlarının hiç de gücü yok! Çanakkale’de denediler, öldüremediler. Burada da aynı denemeyi yaptılar, işte yine yaşıyorum!.. Beni öldüremezler. Beni öldürmek kolay değil…”
İstanbul’a dönen Mehmet Ali Bey’e yeni nişanlar takılacak ve garnizon içinde yapılan törenle, binbaşı rütbesine yükseltilecektir. Daha sonra tedavisinin devamı için Almanya’da dört ay kalacaktır. Burada yapılan başarılı bir ameliyatla takılan protez göz Mareşal Goltz’un armağanı olarak ölümüne kadar yerinde kalacaktır.
Emekliliğinde de boş durmadı
Mehmet Ali Bey, malûl olduğu için İstiklal Harbi’ne fiilen işkirak edemez. Ölümünden kısa bir süre önce kaleme aldığı hayat hikayesinde, Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde yaşadıklarını, girip çıktığı memuriyetleri, fotoğrafçılığa başlayışını, hayatını Adana’da açtığı fotoğrafhaneyle kazanışını anlatır. Uçmak Mehmet Ali Kurçer için öyle delicesine bir tutkudur ki Adana’da yaşadığı dönemde kendi imkanlarıyla bir uçak yapmaya başlar. Uçağın iskelet kısmını tamamlar, pervane ve motoru Almanya’dan getirtir. Uçak neredeyse tamamdır. Sadece bezi gerilecek, motor ve pervane takılacaktır. 1934’te yaşanan büyük Adana seli bu girişiminin talihsiz bir şekilde son bulmasına yol açar. Kendi yaptığı uçakla uçamasa da 1916’da Bağdat’ta birlikte uçtukları arkadaşı Vecihi Hürkuş’un Adana ziyaretlerinde onun uçağıyla uçacak, taklalar atarak gösteriler yapacaktır.
Soyadı kanunuyla kendisine “dayanıklı, sağlam erkek” anlamına gelen “Kurçer” soyadını alan, havacılık tarihimizin gözüpek delikanlısı Tayyareci Mehmet Ali Bey, mütevazı bir ömrün sonunda Toroslar’ın eteğinde, Belemedik’te 8 Mart 196l’de hayatını kaybeder.