Kasım
sayımız çıktı

Kızılderili boncuk Sarıkafa kunduz peşinde

Geçtiğimiz ay İspanyolların Güney Amerika’yla ilişkilerinden bahsetmiştim. Bir de tabii Kuzey var. Malumunuz Kızılderililerle Avrupalıların giriştiği ticarette Avrupalı kürk alıyor karşılığında da Red Kit’ten öğrendiğimiz kadarıyla incik boncuk veriyor. Tabii çoğumuz özlü sözleriyle Rock Bar ve öğrenci evlerinin duvarlarını süsleyen Kızılderililerin incik boncukla kandırıldığını düşünüyoruz. Hâlbuki o boncuk dediğimiz, adamların para birimi. Avrupalı altını eritip yuvarlayıp para diye kullanırken o da bazı doğal kaynakları biçimlendirip para diye kullanıyor. Yeterince uzaktan bakarsanız ikisi de aynı şey. Bu sırada tarihler 16. yüzyıl sonunu gösterirken Avrupa’da kürk modası başlıyor. Şapkadan içliğe her şey kürk. Hollandalılar da gidip Amerika’dan kürk toplamaya başlıyor. Peki bu tacirler ellerine tüfek alıp kunduz mu avlıyor, kürkünü yüzüp gemiye mi yüklüyor? Elbette hayır. İlk temaslardan sonra Kızılderililer Avrupalının kürk istediğini ve karşılığında “boncuk” verdiğini duyunca, neredeyse kunduz neslini tüketecek şekilde avlanmaya başlıyorlar ve her Kızılderili elinde kürkle gemi yolu bekler oluyor. Avrupa’dan gelen bir gemi, kıyı boyunca elindeki kürkleri kendisine sallayan Kızılderililerden kürkleri toplaya toplaya gidebiliyor.

Şimdi bu ortalama Rock’çının kafasındaki kalender kızılderilinin “Bir gün gelecek o kâğıt paranın yenmeyeceğini anlayacaksınız,” tavırlı imajını yerle bir ediyor olabilir. Zira gün geldiğinde (örneğin son kunduz da tükendiğinde) o boncukları yemenin de mümkünatı yok ama Kızılderili gayet boncuk peşinde.

Bu sırada Hollandalılar Manhattan’ı satın alıyor, Kızılderililer de “Kayalığı kakaladık sarı kafaya,” diye eğleniyorlar. Bu işte güzel para olduğunu gören İsveç de Yeni Hollanda’nın az aşağısına Pensilvanya civarına Yeni İsveç diye ülke kuruyor. Nasıl olsa nehir boyu kürk satan bir alay Kızılderili var.

Kızılderili boncuk Sarıkafa kunduz peşinde

Tabii ticaretin kurdu Hollandalılar bu işe bozuluyor. Kızılderililere “Önüne gelene bazen üçe bazen beşe kürk satıyorsunuz. Biz üçün beşin hesabında değiliz, aranızda anlaşın, fiyatı da belirleyin ama bir tek bize satın,” diyorlar. Kızılderililer de kabul ediyor. Hollandalı, daha sonra Pensilvanya’daki paralel devlet Yeni İsveç’i de ele geçiriyor ki değmeyin keyiflerine. (Tabii sonra rüya bitiyor, sarı kafa Manhattan’ı, Surinam karşılığında İngilizlere vermek zorunda kalıyor ve Gullit’inden Rijkaard’ına gelecekteki futbol takımının bel kemiğini oluşturuyor.) Kızılderililer de keyifli, resmen boncuk içinde yüzüyorlar.

Ha nedir? Avrupalı da bakıyor ki bu boncukları imâl etmek kolay, resmen boncuk basmaya başlıyor. Nasıl ki Güney Amerika altını Avrupa’da enflasyona yol açtıysa, Kızılderili ekonomisinde de boncuk enflasyonu baş gösteriyor. Bir yandan gelen gideni aratır misali, dinlerine karışmayan Hollandalı yerine onları Hıristiyan yapmaya çalışan veya topraklarından kovalayan, hastalık bulaştıran diğer Avrupalılarla uğraşmaya başlıyorlar ve paranın (boncuğun) yenmeyecek bir şey olduğunu geç de olsa anlıyorlar.