Dünün ve bugünün gündemi e-postanıza gelsin.
0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

İNTERNET ÜZERİNDEN İZLEYEBİLECEĞİNİZ 12 YAPIM FANTASTİK VE GERÇEKÇİ SALGIN FİLMLERİ

Korona günlerinde evde sinemaya gitmek

Gündelik hayatta yerleşmiş bir deyiş var: “Biz bu filmi daha önce görmüştük”… Bir salgının dünyadaki bütün hayatı neredeyse durdurduğu şu günlerde yaşananlar, gerçekten çok büyük bütçeli bir Hollywood filmini andırıyor. Ana temasını bulaşıcı hastalıkların oluşturduğu en önemli filmler…

Egzotik bir taşıyıcı hayvandan bir kişiye bulaşan ve kısa sürede birçok insanın hayatını ve hadiselerin işleyişini-yaşanışını değiştiren bir virüs… Karantina, izolasyon, pandemi protokolleri, panik, tedavi/aşı bulma çabaları… Devletlerin hataları, insanların hataları, mikroskop dışından görünmeyen bir canlının çok güçlü sandığımız biz insanları ve bütün bir sistemi çökertmesi…

Veba, çiçek, İspanyol gribi gibi salgınlar geçmişte, tıp biliminin günümüzden çok daha geri olduğu yıllarda fazlasıyla can aldı. Ancak tıbbın ulaştığı bugünkü noktada bile bu küçük canavarlara karşı hâlâ çok güçsüz ve korumasızız. Zira şimdi de başka sorunlar var: Dünya çok daha global, herkes seyahat ediyor ve taşıyıcı olabiliyor, virüsler hızla mutasyona uğruyor, nüfus çok kalabalık ve hastaneler, sağlık sistemleri yetersiz… Kısacası, 2020’de görüyoruz ki, bütün ilerlemelere rağmen virüs denen canlıyla başetme konusunda çok gerideyiz. O, görünmez boyutuyla istediği gibi taşıyıcıdan taşıyıcıya atlayıp ne olup bittiğini anlayıncaya kadar bütün dünyayı durma noktasına getirmeyi başardı.

Evde oturduğumuz şu günlerde, salgın konseptinin sinemaya nasıl yansıtıldığını merak edenler için tüm zamanların en iyi salgın filmlerinden oluşan bir liste hazırladık. Bazıları günümüzde yaşadığımız duruma olan benzerliğiyle tüylerinizi ürpertecek, şimdiden uyaralım. Hepsi kastlarından sinematografilerine, senaryolarından özel efektlerine son derece başarılı, heyecanla izlenecek yapımlar. Yapım yılına göre düzenlenen bu listede daha fantastik öğeler barındıran zombi salgınlarıyla gerçekçi örnekler birarada.

Fantastik filmleri, insanların ölüm-kalım durumlarında nasıl korkunç yaratıklara dönüşebildiklerinin bir sembolü olarak da seyredebiliriz. Gerçekçi olanlar ise bir virüsle, bir pandemiyle savaşmanın teknik ve pratik yöntemleriyle ilgili oldukça önemli bilgiler veriyor.

Evde kalalım, film izleyelim; virüsler de filmlerde kalsın!

The Seventh Seal/Yedinci Mühür – 1957

Yönetmen: Ingmar Bergman

Oyuncular: Gunnar Björnstrand, Bengt Ekerot, Nils Poppe, Max Von Sydow, Bibi Andersson

COVID-19’dan yüzyıllar önce veba vardı. Ortaçağ’da Avrupa’yı dize getiren, karantina kelimesinin sözlüklere girmesine sebep olan bu salgın 318 yıl boyunca ara ara yeniden ortaya çıkarak dünyanın nüfusun 3’te 1’ini yoketti (1347 Sicilya- 1665 Londra). Bir sinema ve Bergman klasiği olan “Yedinci Mühür”, ölüm, yaşam ve inanç üzerine çekilmiş en önemli filmlerden biri. Veba zamanında geçen filmde 10 yıldır yollarda olan Haçlı şövalyesi Antonius Block en sonunda ülkesi İsveç’e döner ama karşısında Ölüm’ü bulur ve onunla yaşamını geri almak için bir satranç oyununa oturur.

Korona günlerinde evde sinemaya gitmek

The Cassandra Crossing/Cassandra Geçidi – 1976

Yönetmen: George P. Cosmatos

Oyuncular: Sophia Loren, Richard Harris, Martin Sheen, OJ Simpson, Ava Gardner, Burt Lancester

Starlarla dolu bir kasta sahip olan film, bir virüsün bir trende zaptedilmeye çalışılmasının hikayesi. Paris, Brüksel, Amsterdam, Kopenhag, Stockholm güzergahını izleyen trene ölümcül bir virüs taşıyan bir mahkum biner ve hastalığı yolculara bulaştırmaya başlar. İki seçenek vardır: Ya tren yokedilecek ya da hastalığın diğer vagonlara geçmesinin önlenmesi için bir yol bulunacaktır.

Korona günlerinde evde sinemaya gitmek

Twelve Monkeys/12 Maymun – 1995

Yönetmen: Terry Gilliam

Oyuncular: Joseph Melito, Bruce Willis, Jon Seda, Brad Pitt

Bilimkurguyla salgın türünü buluşturan bu önemli film, insan türünün yokolmak üzere olduğu yakın bir gelecekte (sinopsise göre 2035’te) geçer. Virüs dünyada yaklaşık beş milyar kişinin ölümüne yol açmıştır. Geriye kalan az sayıdaki insan yeraltına kurdukları barınaklarda yaşamlarını sürdürmektedir. Bu esnada virüsün yokedilmesi için bir çözüm yolu bulan insanlar, zamanda geriye gidebilecekleri bir zaman makinesi yaparlar. İlk test sürüşü içinse eski bir mahkum olan James Cole (Bruce Willis) gönüllü olur ve insanlığın yokolma noktasına gelmesine sebep olan virüsün ortaya çıkmasını incelemek üzere geçmişe -1914, 1918, 1990 ve 1996’ya- gönderilir. Cole’un gerçekten de bir zaman yolcusu mu yoksa bir akıl hastası mı olduğu filmin asıl derdidir ama Gilliam müthiş yaratıcı bir yönetmen olduğu için filmde bundan çok daha fazlası var. Film, “Vertigo”dan “Memento”ya ve “Matrix”e birçok bilimkurgu filmine ilham vermiş olan Chris Marker’ın 1962 yapımı kısa filmi “La Jeteé”den uyarlamadır.

Korona günlerinde evde sinemaya gitmek

Outbreak/Tehdit – 1995

Yönetmen: Wolfgang Petersen

Oyuncular: Dustin Hoffman, Kevin Spacey, Renee Russo, Morgan Freeman, Cuba Gooding Jr., Donald Sutherland

Her bir oyuncusu bir yıldız olan “Outbreak”, en iyi ve gerçekçi salgın filmlerinden biri. Bir salgın hastalıklar uzmanı olan Hoffmann, yeni ve çok ölümcül bir virüsü tesbit ve araştırma için Zaire’ye gönderilir. Fakat virüs bir maymunla ABD sınırları içine girmiş ve insanları öldürmeye başlamıştır. Bu arada ABD’nin virüsü önceden bildiği ve bir biyolojik silah olarak 30 yıldır ürettiği ortaya çıkar. Bir kasabada herkes enfekte olur. Ordunun kumandanı bütün bir kasabayı yokederek virüsü kontrol altına almanın peşindeyken Hoffman taşıyıcı maymunu bulup kurtarıcı serumu üretmeye çalışır. Amerikan hükümetini iyi göstermeyen ender bir Hollywood A listesi filmi.

Korona günlerinde evde sinemaya gitmek

28 Days Later/28 Gün Sonra – 2002

Yönetmen: Danny Boyle

Oyuncular: Alex Palmer, Cillian Murphy, Christopher Dunne, David Schneider, Christopher Eccleston, Bindu De Stoppani, Naomie Harris, Megan Burns, Brendan Gleeson  

Bu post-apokaliptik Boyle üçlemesi, çok bulaşıcı bir virüsün kazayla salıverilmesinden sonra toplumun çöküşünü işler ve dört hayatta kalanın yaşadıklarına odaklanır. Zombi filmi alttürünü yeniden dirilten film olarak hatırlanan, gişe başarısı yüksek bir film. İngiltere’de bir genetik araştırmalar enstitüsünde biliminsanları insan doğasındaki şiddeti ve öfkeyi önleyebilmek amacıyla bazı tehlikeli deneyler yapmış ve bunun sonucunda “rage” adını verdikleri bir virüs geliştirmişlerdir. Bir grup aktivist, laboratuvarda virüs taşıyan maymunları serbest bırakır ve virüs insanlar arasında yayılır. Virüsü kapan kişiler 15 saniye içinde cinayete eğilimli saldırganlara dönüşürler. Jim (Cillian Murphy) salgın patlak verdiğinde hastanededir. 28 gün sonra çıktığında ise bildiğinin dışında bir dünyayla karşılaşır; yaşadığı şehir artık bir hayalet şehirdir. Baygın yattığı süre boyunca olup bitenleri çözmeye çalışırken kendi gibi virüsten kurtulmuş üç kişiyle biraraya gelir ve Manchester’daki bir askerî birliği bulmak üzere yola çıkarlar.

Beş yıl sonra çekilen “28 Weeks Later-28 Hafta Sonra” filmini iseJuan Carlos Fresnadillo yönetmiş, başrollerde Jeremy Renner, Rose Byrne, Robert Caryle yer almıştı. Devam filmi, “Rage” virüsünün Britanya nüfusunu mahvetmesinden altı ay sonra geçer. Amerikan ordusu düzeni bir şekilde sağlamış ve insanlar karantina altındaki bölgelere tekrar yerleştirilmeye başlanmıştır, fakat içlerinden birisi virüs taşıyıcısıdır ve kabus yeniden başlar.

Filmin üçüncü ayağının üzerinde hâlâ çalışılırken koronavirüs salgını başladı. Bakalım COVID-19 bu yeni devam filmini nasıl etkileyecek?

Korona günlerinde evde sinemaya gitmek

Blindness/Körlük – 2008

Yönetmen: Fernando Meirelles

Oyuncular: Julienne Moore, Mark Ruffalo, Gael Garcia Bernal

Jose Saramago’nun romanından uyarlanan filmde bir şehirde körlük salgını çıkar. Hastalananlar terkedilmiş bir akıl hastanesinde karantinaya alınırlar ancak burada oluşan “toplum” hızlıca çöküşe geçer. Güçlüler zayıfları ezmeye başlar. Fakat yaşananlara tanık olan biri vardır: Oraya kocasına eşlik etmek için gelen, virüsten etkilenmeyen bir kadın (Julianne Moore), yedi kişiyi karantinadan medeniyetin insanlığı terkettiği sokaklara çıkarır. Film 2008’de Cannes’da Altın Palmiye’ye aday gösterilmişti.    

Korona günlerinde evde sinemaya gitmek

Quarantine/Karantina – 2008

Yönetmen: John Erick Dowdle

Oyuncular: Jennifer Carpenter, Steve Harris, Jay Hernandez

Bir televizyon muhabiri olan Jennifer Carpenter, kameramanıyla birlikte Los Angeles itfaiyesinde haber peşindedir. 911’den gelen telefonla bir binaya giderler ve buradaki kadının “bir şeylerin etkisinde olduğunu” farkederler. Bina karantinaya alınır. Yaşlı kadın bir polisi ısırarak öldürür. Bir veteriner, belirtileri kuduza benzetir. Bina içinde herkesin birbirini ısırdığı bir dehşet yaşanır. Hastalığın karantinayla zaptedilmesi durumunda bile neler olabileceğini anlatan bir hikaye (Bu arada evden dışarı çıkamayan aile sakinleri de zaman zaman sükunetlerini kaybedip birbirlerini “parçalayacak” noktaya gelmiyorlar mı?).

Korona günlerinde evde sinemaya gitmek

Carriers/Veba – 2009

Yönetmen: David&Alex Pastor

Oyuncular: Lou Taylor Pucci, Chris Pine, Piper Perabo

Film bütün dünyayı etkisi altına alan bir kuş gribi salgınında dört arkadaşın hayatta kalma çabalarını anlatıyor. Danny arkadaşlarını Meksika Körfezi’ndeki ıssız bir kumsala götürme çabasındadır. Ancak dikkatsiz davranışları yolculuklarının uzamasına neden olmaya başlar. Onlar gibi kendilerini korumaya çalışan virüs bulaşmamış insanlarla veya umutsuzluk içinde yardım isteyen virüs bulaşmış kişilerle karşılaştıkça masumiyetlerini kaybetmeye başlarlar. Yolda geçirdikleri dört gün boyunca, hiçbir insanın yüzleşmek zorunda kalmaması gereken ahlaki kararlar vermek durumunda kalırlar. En büyük düşmanın insanlığı tehdit eden virüs değil, iç dünyalarındaki karanlık olduğunu keşfederler.

Korona günlerinde evde sinemaya gitmek

Black Death/Kara Ölüm – 2011

Yönetmen: Christopher Smith

Oyuncular: Sean Bean, Eddie Redmayne, Carice van Houten

14. yüzyıl Britanya veba salgınını konu alan bir dönem filmi… Küçük bir manastırda hayatını geçiren genç rahip Osmund, manastıra sığınan Averill adındaki genç bir kadına âşık olmuştur ve vebanın Averill’e ulaşmasını istemez. Ormanın derinliklerinde hastalıktan etkilenmeden varlığını sürdüren bir köyün söylentisi dolanmaktadır ve şövalye Ulrich bu köyde neler döndüğünü öğrenmek için görevlendirilir. Ulrich’in manastırdan tek bir talebi vardır: Kendilerine ormanda rehberlik edecek bir rahip. Sevdiği kadına kavuşma şansı bir anda beliren Osmund, Ulrich’e zorlu yolculuğunda yardımcı olmaya gönüllü olur. Bu deneyimi ona manastırın dışındaki dünyayı sunacak ve Tanrı’yla olan ilişkisini sorgulayacaktır.

Korona günlerinde evde sinemaya gitmek

Contagion/Salgın – 2011

Yönetmen: Steven Soderbergh

Oyuncular: Gwyneth Paltrow, Matt Damon, Jude Law, Lawrence Fishborne, Marion Cotillard, Kate Winslet

Yıldızlar geçidi gibi bir salgın filmi daha… Üstelik yönetmeni de Amerikan bağımsız sinemasının en önemli isimlerinden Soderbergh. Film, şu an yaşadığımız duruma en yakın senaryoyu sunuyor. Hava ve solunum yoluyla rahatlıkla bulaşan ve insanları birkaç gündür içinde öldüren virüs, salgın şeklinde yayılmakta. Dünya çapında uzmanlardan oluşan medikal bir ekip, hem salgına çare bulmaya çalışır hem de insanlarda virüsten daha da hızlı yayılan panik hâlini kontrol altına almaya uğraşır. İnsanlar canlarını kurtarmaya çalışırken, dağılmanın eşiğine gelen toplumsal hayata da tutunma mücadelesi verirler. Salgınla ilgili tek bir film izleyecekseniz bunu izleyin!

Korona günlerinde evde sinemaya gitmek

93 Days/93 Gün – 2015

Yönetmen: Steve Gukas

Oyuncular: Seun Ajayi, Bimbo Akintola, Zara Udofia Ejoh, Danny Glover

Film Nijerya’da 2014’de yaşanan Ebola salgınını konu ediyor. İnsanlar ölümcül hastalıkla savaşırken doktorlar da hastalığın metropolde yayılmasını önlemek için zamanla yarışıyor ve kendi hayatlarını tehlikeye atıyorlar.

Korona günlerinde evde sinemaya gitmek

Train to Busan/Zombi Ekspresi – 2016

Yönetmen: Yeon Sang-Ho

Oyuncular: Gong Yoo, Jung Yu-Mi, Ma Dong-Seok

Bir zombi salgını filmi daha… Uzakdoğu’dan gelmesi de cabası… Güney Kore, zombi salgınının etkisi altındadır. Bir kadın, kızının ısrarlarına dayanamaz ve onu haftasonu için trenle Seul’den Pusan’a, ayrıldığı eski kocasının yanına götürmeye karar verir. Ancak enfekte olduğu için trende hastalığı yayacak, herkes birbirine saldırmaya başlayacaktır.

Korona günlerinde evde sinemaya gitmek

Devamını Oku

Son Haberler