Doğrusu, insanlar tarih boyunca savaşmak, birbirlerine zulmetmek için ellerine geçen her fırsatı kullanmışlar. Bir lise önünde bekleyen mahallenin serserilerinin yoldan gelen geçen herkese salça olması, “Ne baktın?” ya da “Ne o havalar? Görmüyor musun bizi?” diye arıza çıkarması gibi dünya tarihinde de kurt kafaya koyunca kuzuyu yemek için muhakkak bir bahane bulmuş. Toprak kavgasından çıkan savaşlar, “Abi kız meselesi yüzünden çıktı, şimdi bu Truvalı Helen…” diye anlatılmış; ya da misal Büyük İskender, Attalus’u “Vay sen benim anneme küfrettin” diye öldürdüğünü söylese de, aslında Atinalılarla kendisine karşı ittifak kurmasına bozulmuş.
Ama bilhassa çok tanrılı toplumlar her savaş ve zulüm için bir bahane uydursalar da pek öyle dinî bahaneler ileri sürmüyorlar. Yenen taraf, zafer için kendi savaş tanrısına bir hediye veriyor; yenilen taraf oturup “bonservisini verip göndersek mi bizim savaş tanrısını” diye kritik yapıyor ya da tıpkı Fenerbahçe’nin kendisine gol atan her futbolcuyu transfer etmesi gibi muzaffer tarafın savaş tanrısını kendisine mal ediyor. Zaten herkes çok tanrılı ve neticede birinde güneş tanrısı varsa diğerinde de var. Olur a birindeki tanrı diğerinde yok, insanlar tanrılarını paylaşmak konusunda son derece cömertler. Yani “Vay bunlar yağmur tanrımıza inanmıyor” diye savaşmak yerine, “Biz yağmur için ayrı tanrı kullanıyoruz, siz de buyurmaz mıydınız?” diyor, böyle böyle tanrılar da, tıpkı sevgi gibi paylaştıkça çoğalıyor. Yunanlar Mısır tanrılarını, Romalılar Yunan tanrılarını alıp kendilerine mal edebiliyor. Mısır’ın Neith’i, Yunan’da Athena oluyor, Roma’da Minerva; böyle nüfusta yapılan küçük isim değişiklikleriyle yürüyorlar. Yoksa Athena’nın kütüğü yine Mısır’dadır yani. Tabii şimdi böyle söyledim diye antik çağları bir hippi ortamı, bir Avrupa Birliği projesi, bir İsveç modeli gibi de zannetmeyin; sadece savaşmak için din gerekçesi yok.
Ha ne zaman bu din meselesi bir savaş gerekçesi oluyor diye baktığımız zaman, bunun en azından bizim coğrafyada, Hıristiyanlığın doğuşuyla başladığını görüyoruz. Asıl amaç eskiden kız meselesi olmadığı gibi sonradan da dinî değil tabii. Zaten bu din adına savaş işinin şahikası olan Haçlı Seferlerinde bile; “Kudüs’e gidiyoruz!” diye yola çıkıp Bizans İstanbulu’nu yağmalayıp döneninden ya da daha henüz Orta Avrupa’dayken, hazır farklı bir dil konuşan insanlar bulmuşken başka Hıristiyanları katledenine onlarca örnek bulmanız mümkün. Görünen o ki insanları din için savaşmaya ikna etmek, Sabinelilerin, kadınlarını kaçıran komşu mahalledeki Romalılara, “Yüksek yüksek (takribî 7 adet) tepelere ev kuran Romalılar, annesinin bir tanesi Sabineli kadınları hor görmüş” diye savaş açmalarından daha kolay olmuş.