Türkiye’de çizgi kahramanların en tersosu, kedilerin en fenası Kötü Kedi Şerafettin, uzun süren bir çalışmanın ardından beyazperdeye aktarıldı. Bülent Üstün’ün 1996’da yarattığı Şero 20 yıl sonra animasyon sinemasına sıçrıyor.
Kötü Kedi Şerafettin, namıdiğer Şero, ilk kez 1996 yılının Şubat ayında yayımlanan L-Manyak dergisinin ikinci sayısında okur karşısına çıkar. Daha önce yaptığı işlerle hatırı sayılır bir hayran kitlesi edinmiş olan çizer Bülent Üstün, Leman dergisi yazar ve çizerleri tarafından hazırlanan bu yeni dergide, ölen kedisi Şerafettin’den esinlenerek yarattığı bir kedi karakterinin maceralarını çizmeye başlar.
Şerafettin, ağzı hayli bozuk, libidosu tavan yapmış, içki-sigara-uyuşturucu gibi tüm kötü alışkanlıklara sahip, gaddar ve bencil bir karakterdir. Şerafettin’in babası Tonguç, aslında okurun yabancı olduğu bir karakter değildir. Bülent Üstün’ün L-Manyak’tan önce H.B.R Maymun dergisinde çizdiği Tonguç bant-karikatür serisi, Şero’nun babasının esin kaynağıdır. Şerafettin’in sureti de ilk kez bu bant-karikatür serisinde belirmeye başlar. Gözlerini L-Manyak’ta dünyaya açan Şerafettin zaman içerisinde kendisine katılan yol arkadaşlarıyla birlikte bugüne kadar çeşitli dergilerde yaşamını sürdürür.
Kötü Kedi Şerafettin’in L-Manyak’ta yayımlanan ilk bölümünün sonunda şu not yer alır: “Şerafettin… Kötülük onun kanındadır… ‘Hep kötüler kazanır’ kuramını doğrulamak için yaşar o…” Hakikaten Şero daha ilk birkaç sayıda olanca kötülüğüyle ve ironisiyle okurun ilgisini çeker. Derginin 6. sayısında ise kapağa tırmanır. Ondan sonra tutabilene aşk olsun! Şerafettin o damdan bu dama maceraya koşar.
Peki, Şero’nun birçok çizgi roman karakterini bir adım geride bırakarak bu kadar sevilmesinin ve ses getirmesinin nedeni nedir? Bunun birkaç nedeni olduğunu söylebiliriz: Birincisi, Şero bir kedidir. Bir kedinin küfretmesi, şarap içmesi, cigara tüttürmesi okura sevimli gelmiş olmalı. Örneğin, Şerafettin maceralarında karakterleri silsek, konuşma balonlarını bıraksak; sonra Şerafettin ve hayvan arkadaşları yerine insanlar çizsek, acaba bu kadar sevimli olur mu? Hiç sanmıyorum.
Kötü Kedi Şerafettin’in L-Manyak dergisinin ikinci sayısında yayımlanan ilk macerası.
İkincisi, Şero kolay okunan, hızlı akan bir çizgi romandır. Bol aksiyon, vurdu-kırdı, kaçma-kovalama her Şerafettin macerasının olmazsa olmazlarıdır. Şerafettin maceralarının bu dinamikliği büyük ihtimalle Bülent Üstün’ün Quentin Tarantino hayranı olmasıyla ilgilidir. Üstün, L-Manyak’ın 6. sayısındaki Şerafettin macerasını Tarantino’ya ithaf eder.
Üçüncüsü, Şerafettin televizyonda söylenmeyeni söyler. 1990’lı yıllarda, özel televizyonların çoğalmasıyla birlikte tiraj kaybeden mizah dergileri çözüm olarak, “Televizyonda söylenmeyeni söyleme-Televizyonda gösterilmeyeni gösterme” formülüyle oldukça sert, ‘underground’ bir tarz denemeye girişirler. Kuşkusuz, Şerafettin bu formülün tuttuğu en tipik örneklerden birisidir.
Sonuncusu, Şero yerli bir karakterdir. Kötü Kedi Şerafettin zaman zaman başka çizgi kedi karakterlerle, örneğin Garfield (Jim Davis) ve Heathcliff (George Gately) ile karşılaştırılsa da, hatta Robert Crumb’ın yarattığı bir diğer edepsiz kedi Fritz (Fritz the Cat) ile yakın akraba olsa da, Şero bizdendir. Cihangir’in damlarını arşınlar, köpek öldüren şarabını içer, Türkçe’nin en galiz küfürlerini art arda sıralar. Belki de esas olarak bu yerliliği sayesinde okurun gönlünde taht kurmuştur.
Kötü Kedi Şerafettin 20. yaşında bu kez beyazperdede seyirciyle buluşuyor. Üç boyutlu animasyon tekniğiyle hazırlanan film için kuşkusuz çok şey yazılacak, söylenecek. Adaptasyonların kaderidir bu; hep orijinal eserle karşılaştırılırlar. Fikrimce, Şerafettin’in filmi ile çizgi romanını karşılaştırmak doğru olmaz; her biri kendi mecrasında değerlendirilmelidir. Kötü Kedi Şerafettin Türk çizgi roman tarihinde ve popüler kültür lügatinde çoktan yerini aldı; animasyon sinemasında da aynı başarıyı tekrarlayacak mı, zaman gösterecek.