Ekim 2024 Sayımız Çıktı

Neruda: Otoriteye karşı sanatın ölümsüz temsilcisi

Şili’nin yakın siyasi tarihine dair filmleriyle dikkat çeken Şilili yönetmen Pablo Larrain, bu kez ünlü şair-politikacı Pablo Neruda’nın hayatına ışık tutuyor. Şairin hayatından izler içeren yarı-biyografik film, aynı zamanda polisiye bir dram olma özelliği de taşıyor. 

Şilili yönetmen Pablo Larrain’in ünü No filmiyle Güney Amerika sınırlarını aşmıştı. Jacqueline Kennedy’nin hikayesi Jackie’yle (bkz. #tarih 32. sayı, Ajanda) üç dalda Oscar’a aday gösterilen Larrain’i, bu kez, şair-politikacı Pablo Neruda’nın kendi ülkesinde kaçak yaşadığı iki seneyi anlatan Neruda filmi ile izleyeceğiz. 

Filmlerinde tarihsel konuları işlemeyi seven Larrain, No’da, başarılı bir reklamcının, Şili diktatörü Pinochet’ye karşı yürüttüğü referandum kampanyasıyla bizi 1988 Şilisi’ne götürmüştü. Bu kez ise yine Şili’de daha eski bir yolculuğa çıkıyoruz. Pablo Neruda’yı, şaire olan müthiş benzerliğiyle dikkat çeken tecrübeli oyuncu Luis Gnecco, kurmaca polis memuru Oscar Peluchonneau’yu ise Güney Amerika’nın en ünlü simalarından Gael Garcia Bernal canlandırıyor. 

Film, biyografik olmaktan ziyade fantastik bir alegori. Büyük şair Neruda ile peşindeki karikatürize karakter Peluchonneau arasındaki kedi-fare oyununu anlatırken, aslında sanatçı ile diktatör, yaratıcılık ile otorite arasındaki bitmez tükenmez mücadeleyi de ortaya seriyor. Başarılı tarih tasviriyle göz dolduran film, aynı zamanda Şili’nin kartpostal gibi coğrafyasıyla güneyinden kuzeyine, şehir merkezinden karlı dağlarına kadar enfes görüntüleriyle de göz dolduruyor. 

Duvara “Vatan haini Neruda” yazan hükümet görevlileri. 

Neruda, “Vatan hainliğine devam ediyor” 

Pablo Neruda, Fransa ve Meksika’da konsolosluk görevi yürüttü, ardından Komünist Parti’ye katıldı ve 1945’te senatör seçildi. Bir sonraki yıl Şili Başkanı seçilen sol görüşlü Gonzalez Videla, başkan olduktan sonra Komünist destekçileriyle ters düştü. Bu olaylar, Komünistlerin Videla’dan desteklerini çekmesi, ardından da Videla’nın komünist partileri kapatmasıyla sonuçlandı. Neruda, Gonzalez Videla’nın bu tutumunu ve maden işçilerine yönelik baskıcı tavrını protesto etti. Bunun üzerine ülkede Neruda hakkında tutuklama kararı çıktı. Neruda ise ülkesini terk etmeyi reddetti. Şiirlerini el altından dağıtmaya, sanatçı dostlarıyla şiir geceleri düzenlemeye devam etti.

Çok yönlü Neruda Edebi karakterinin yanında politik bir figür olan Pablo Neruda’yı tecrübeli oyuncu Luis Gnecco canlandırdı.

Bu esnada hükümet de Neruda’ya karşı bir karalama kampanyası başlattı. Neruda’yı gözden düşürmek için hükümet, “Neruda kendini Amerika’ya sattı” açıklamasında bulundu. Duvarlara ‘vatan haini Neruda’ yazılmakta, şair küçük düşürülmeye çalışılmaktaydı. Sonuç olarak 1948 senesinde hakkında tutuklama kararı çıkan Pablo Neruda kendi ülkesinde kaçak konumuna düştü. 

Buraya kadar gerçek. Bundan sonrasında ise kurmaca bir polisiye öykü, filmi devralıyor: Şair’in peşine o dönem üst düzey sivil polislerden oluşan Şili Soruşturma Polisi’nin (PDI) başında bulunan Oscar Peluchonneau düşüyor. Videla’nın başkanlık döneminde görev yapan Peluchonneau, Neruda – hükümet kovalamacasında en etkili isim olarak görünüyor. Neruda’yı ‘komünist bir vatan haini’ olarak gören Peluchonneau için onu yakalamak bir onur meselesi haline geliyor. Filmde hırslı bir portre çizen, babası gibi iyi bir polis olmak için çabalayan, sürekli onu örnek alan Peluchonneau karakteri, Neruda’yı adım adım takip ediyor ve filmin heyecan ve mizah dozunu sonuna dek yüksek tutuyor. 

Neruda, dünyanın üç önemli film festivalinden biri olan 69. Cannes Film Festivali’nde büyük ilgi toplamıştı. Yarışma kategorisine girmemiş olsa da tüm gösterimlerinde dolu salonlara oynayan filmin günlerce ayakta alkışlanması, Neruda’ya olan ölümsüz sevginin de bir kanıtı.

Gerçekten polisiyeye Gael Garcia Bernal’in canlandırdığı polis memuru Oscar Peluchonneau karakteriyle film amansız bir polisiyeye dönüşüyor