17. yüzyılın ilk yarısından itibaren Osmanlı iktidarını ve sokağı etkileyen Kadızadeliler hareketi, ıslahat hareketlerini hedef almış; bunları dinî yönden baskılamıştı. Yeniliklerin toplumda kabul görmesi üzerine bunlara en çok rağbet gösterenler, bir zamanlar bunları engellemeye çalışanlar oldu! Zaten bağnazlığın ince taraflarından biri de buydu.
Vaiz Kadızade Mehmed Efendi, 4. Murad’ın hükümdarlığı (1623- 1640) zamanında padişahın yakınında yer almış, çevresine topladığı kalabalık bir kitleyle yarım asırdan fazla süren Kadızadeliler hareketinin temelini atmıştı. Kadızade Mehmed esas olarak 16. yüzyıl Osmanlı toplumunda, Kanunî devrinde adını duyuran din adamlarından Birgivi Mehmed Efendi adlı bir fakihin fikirlerinden etkilenmişti. Aslında ana akım, 14. yüzyıl başında Anadolu, Irak ve Suriye civarında Moğol istilasının tüm şiddetiyle sürdüğü zamanların siyasal ortamında önemli bir kişilik olarak Şam’da ortaya çıkan İbn Teymiye adlı âlimin görüşleridir.
İbn Teymiye, İslâm dininde Hz. Muhammed sonrasında gelişen ve “bid’at” adı verilen uygulamaların dinde yeri olmadığını söylemiş ve bunlara savaş açmıştı. İslâm’ın Hz. Muhammed dönemindeki “saf” hâlini yeniden toplum nezdinde egemen kılmaya yönelik bu bakışaçısına “Selefilik” adı verilmiştir. Selefiler, Kur’an’da yazılanlara ve sünnete bağlı kalan saf bir İslâm inancını gaye edindikleri iddiasındadır; bu yolda yorum farklılıklarını kabul etmezler; ancak kendi anlayışlarının da bir tür yorum olduğu gerçeğini gözardı ederler. Asırlar sonra aynı görüşleri dile getiren Kadızadeliler, Osmanlı Devleti’nin resmî din anlayışı olan İslâm’ın Sünnilik yorumunda kendilerine aykırı gelen hususlara “emr-i maruf, nehy-i münker/iyiliği emretme, kötülüğü engelleme” ilkesiyle karşı çıkmaya başladılar.

#tarih’in Haziran 2023 sayısı tüm Türkiye’de bayide ve dukkan.tarihdergi.com‘da…