Dünün ve bugünün gündemi e-postanıza gelsin.
0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Nazi yaşken eğitilir

Birçok devlet, ideolojisini dayatmak için eğitimi kullanmıştır ama bunu Nazi rejimi kadar saldırganca yapanı azdır. Alfabe, masallar ve aritmetik sorularına kadar bütün eğitim bir Nazi kuşağı yetiştirmeyi amaçlıyordu. 

İngiltere’de on beş yıl önce ders kitaplarındaki tarih eğitiminin sorunlarıyla ilgili bir soruşturmaya cevap veren tarihçi Eric Hobsbawm şöyle kestirip atmıştı: “Okullardaki tarih eğitiminin amacı, zaten çocuklara tarih öğretmek değildir. Devlete sadık vatandaşlar yetiştirmektir.”

Gerçekten de bütün devletler, okullarında bu genel hedefe göre eğitim verirler. Ancak eğer devlet totaliterse, o zaman ideolojisini çocuklara aşılamak için işi inanılmaz noktalara kadar götürür. Nazilerin iktidarı döneminde (1933-1945) Almanya’da ilk ve orta öğretim bunun en gelişmiş örneğiydi. Çocukların üye olduğu pek çok Nazi örgütü vardı: Pimpf (6-10 yaşındaki erkek çocukları), Alman Gençliği (Deutsches Jungvolk, 10-14 yaşındaki erkek çocukları), Hitler Gençliği (Hitlerjugend, 14-18 yaşındaki erkek çocukları), Alman Kızları Cephesi (Jungmädelbund 10-14 yaşındaki kızlar), Alman Genç Kızları Cephesi (Bund Deutscher Mädel, 14-18 yaşındaki kızlar). Bu örgütlerde erkek çocuklara spor ve askerlik, kız çocuklara spor ve ev işleri öğretiliyor, gençlik kamplarında tatil geçirmeleri sağlanıyor ve kuşkusuz Nazi ideolojisi enjekte ediliyordu. Ama bu örgütler olmasaydı bile, çocuklara okuma yazma öğrenmeye başladıkları yaştan itibaren dayatılan ders kitapları yeterince ürkütücüydü.

Bayraklarla disiplin içinde Parti bayrakları, Hitler portresi altında ideal bir Nazi sınıf ortamı.
Kullandıkları okuma kitapları da benzer şekilde Nazi sembolleriyle doluydu.

1933’te Naziler iktidara geldikleri andan itibaren eğitime önem verdiler. Hitler’in şu sözleri meşhurdu: “Hiçbir kız veya oğlan çocuk, saf kanın gerekliliği ve önemini tam olarak anlamadan okuldan ayrılmamalıdır.” Böylece, ırk üstünlüğü, “ulusal topluluk” ve önderliğin baş köşeye oturduğu, bireyselliğin tamamen yok sayıldığı Nazi “dünya görüşü” (Weltanschauung) eğitim aracılığıyla çocuklara dayatıldı. 1934’te Eğitim Bakanı Bernhard Rust, okul ders kitaplarına dikkat çekerek şöyle diyordu: “Bu kitaplar, genç Alman halkının ideolojik eğitimini sağlamalı, onları ulusal topluluğun hizmet etmeye ve fedakârlığa hazır birer bireyi haline getirmeyi amaçlamalıdır.” İlk yıllarda, eski ders kitapları araya gamalı haçlar ve parti sloganları serpiştirilerek yeniden yayınlandı. Ama 1930’ların sonuna doğru, artık Eğitim Bakanlığı ile Nasyonal Sosyalist Öğretmenler Birliği’nin (öğretmenlerin yüzde 97’si buraya üyeydi) yazdığı yeni ders kitapları ortaya çıktı.

İlkokul okuma kitaplarının ilk sayfası “Heil Hitler” sözcükleriyle başlıyordu. Nazi sembolleri, en sıradan temaların içinde kullanılmaktaydı. Örneğin 1935 tarihli İlk Kitabım adlı okuma kitabında, çocuklar evlerini gamalı haçlı bayrak ve güllerle süsleyen annelerine yardım ediyor, içlerinden biri de gamalı haç çiziyordu.

Kitaplarda, Nazi ideolojisinin bütün öğeleri bulunuyordu. Örneğin 1938 tarihli İlkokul Almanca Okuma kitabında, işsizliği işleyen bir hikaye vardı. Aile öyle yoksul düşmüştü ki, sadece patates çorbası içebiliyordu. Baba, Birinci Dünya Savaşı’nda ayağından vurulmuştu ve işsizdi. Sonunda Nazi rejimi onları kurtarıyordu. Baba bir gün gururla eve dönüyor, 200 kişiyle birlikte yeni bir köprünün inşaatında çalışmaya başlayacağını ailesine müjdeliyordu…

Hitler Gençliği üyeleri, Münih’te İtalya Başbakanı Mussolini’yi karşılamak üzere hazırolda, 1937.

Nazilerin kadınlara biçtiği en yüce rol olan annelik, kitaplarda sık sık vurgulanıyordu. Bir okul kitabında Anneler Günü için yazılmış bir tiyatro oyunu çok açıklayıcıydı. Dört danışman, anneyi çeşitli görev ve yüklerinden nasıl kurtarabiliriz diye düşünüyorlardı. Tam anneye bir yardımcı ayarlamak gerektiğini düşünürken, bir anne içeri giriyordu. Dört danış- man ona ailesine bakıp bakmadığını sorduklarında “Elbette” diye cevap veriyordu. “Sabahın köründen gece yarısına kadar.” Ama, bir yardımcı isteyip istemediği sorulduğunda, anne hemen reddediyordu: Anneler sabahtan akşama ailelerine bakmaktan memnundular, işlerini seviyorlardı…

Nazi ideolojisinin özelliklerinden biri de, köylülüğü yüceltmesiydi. Kitaplarda bununla ilgili pek çok görüntü ve hikaye yer alıyordu. Köy Halkı ve Tarım İşleri adlı bir okul kitabında (1939), köylü ailesi “gerçek aile modeli” olarak sunuluyordu. Kentleşme, ulusun sonu demekti: Kentli genç çiftler çocuk sayısını azaltmak gibi kötü bir eğilime kapılabiliyorlardı.

‘Zehirli Mantarlar’ Yahudi karşıtlığı için özel olarak Giftpilz (Zehirli Mantar) kitabı (altta) kullanılıyordu. Bu kitaptan bir ders: “Yahudi burnunun ucu kıvrıktır; 6 rakamına benzer” (üstte).

Aileye verilen önem, büyükanne ve büyükbabaları da kapsıyordu. Nazi ideolojisinde, saf kan çok önemliydi. Bir kitapta, Alman soyunun önemini anlatmak için besteci Johnn Sebastian Bach’ın soyağacı örnek olarak verilmişti. Bach ailesinde en az 34 kişinin müzisyen olduğu vurgulanıyordu. Bach’ın yaşadığı toplumda (18. yüzyılın ilk yarısı), sanat ve zanaatların babadan oğula aktarılan birer aile mesleği olduğundan söz edilmiyordu. Ders kitaplarına göre Bach ailesinin dehası, sadece Alman ırkının kan özelliğinden kaynaklanıyordu.

Bu kitapların bol bol ‘ırk bilimi’, ‘Aryan’ ırkla ‘aşağı’ ırklar arasındaki farkların fiziksel özelliklerle açıklanabileceği safsatalarıyla dolu olduğunu söylemeye gerek yok. Dönemin ünlü propagandacısı Julius Streicher (1885-1946), Der Stürmer adlı bir gazete çıkarıyor, aynı adlı yayınevinde ise çocuklar için ırkçı kitaplar yayınlıyordu. Bunlardan biri olan Der Giftpliz (Zehirli Mantar), Nazi çocuk külliyatının en ünlü kitabıydı. 17 öyküden oluşan kitap, antisemitizmin en kaba ve aşırı örneklerinden biriydi. Öykü başlıklarından bazıları şöyleydi: Yahudi hizmetçisine nasıl davranır? Yahudi tüccarlar nasıl kazıklar? Yahudi hayvanlara nasıl eziyet eder? Yahudi avukatlar iki kadını nasıl aldattı?

Genç bir Alman, afişte yazdığı gibi aynı zamanda “geleceğin subayı”ydı da.

Tarih derslerinde çocukların genel olarak sadece Alman tarihini okuduklarını öğrenmek şaşırtıcı olmasa gerek. Tarih kitaplarında Prusya Kralı Büyük Friedrich’in bütün Avrupa’yı yendiği, I. Wilhelm döneminde Fransa’nın ezilerek “İkinci Reich”ın kurulduğu parlak dönemlere özel önem veriliyor, kahramanlık, askeri başarılar, devlet hizmetinin yüceliği ve fedakârlık gibi temalar işleniyor, bu geçmiş örneklerle Hitler ve Nazi rejimi arasındaki bağlar vurgulanıyordu.

Ama öyle bir ders vardı ki, hepsinden önemliydi. Hitler şöyle demişti: “Genç bir Alman, bir tazı gibi çevik, deri gibi sert, Krupp çeliği gibi sağlam olmalıdır.” Bu nedenle beden eğitimi, bu militarist rejimde, bütün ders saatlerinin yüzde 15’ini kapsıyordu.

Birçok devlet, ideolojisini dayatmak için eğitimi kullanmıştır ama bunu Nazi rejimi kadar açıkça, saldırganca yapanını bulmak zordur. Ülkeyi 12 yıl boyunca yöneten rejim, yeni bir Nazi kuşağı yetiştirmekte ne kadar başarılı oldu? İşin ilginç yanı, Nazi Almanyası’nda askerlerin suikast komplosu dışında, rejime karşı sivil direnişin gençlerden gelmiş olmasıydı. Bu küçük grupların en ünlüsü, Münih Üniversitesi öğrencilerinin “Beyaz Gül” hareketidir, bildiriler dağıtan grubun altı üyesi 1943’te idam edildi. Daha küçük yaştaki çocuklar arasında da bir altkültür oluştu. Bunların içinde Edelweiss-piraten (Edelweiss Korsanları; grup üyeleri Alplerde yetişen edelweiss adlı beyaz çiçeği yakalarına iliştiriyorlardı) adı verilen çeteler, Hitler Gençliği neyi benimsiyorsa tam tersini yapıyor ve serseri olarak görülüyorlardı. Politize olan bu çetelerden biri, Köln’deki Ehrenfeld Grubu, sonunda Gestapo tarafından dağıtılarak çoğu 16-17 yaşında olan 12 üyesi 10 Kasım 1944’te asıldı. Aynı kuşaktan geriye kalan büyük çoğunluk ise, savaşın yarattığı büyük travmadan ağır yaralı olarak çıktı.

OYUN

Eğlence bile ideolojik

Naziler, akşamları evlerde ailenin oynadığı masa oyunlarına bile el atmıştı. Bunlardan en ünlüleri Juden Raus! (Yahudiler dışarı), ve Bomber über England (İngiltere’yi bombalayanlar) adlı oyunlardı. Ancak asıl ilginci, peri masallarının bile Nazi ideolojisine göre farklılaştırılıp çocuk filmlerine konu olmasıydı. Örneğin Ekim 1939’da gösterime giren “Kırmızı Başlıklı Kız” adlı filmde, küçük kızı Kötü Kurt’tan SS üniforması giymiş bir adam kurtarıyordu. Pamuk Prenses’in babası, doğuya doğru Almanların Rusya seferini andıran bir savaşa gidiyor, Çizmeli Kedi bir Hitler figürü gibi çocukların “Heil Çizmeli Kedi! Sen bizim kurtarıcımızsın!” tezahüratıyla karşılanıyordu.

Çocuk oyunlarıda dahi Nazi sembolleri sıklıkla yer alıyordu.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamını Oku

Son Haberler