Esas şöhretini ölümünden 22 sene sonra, 2. Dünya Savaşı ertesinde kazandı. Bunun arkasında yaşarken eserlerinin yayımlanmasında kendisine destek olan en yakın dostu Max Brod vardı. Kız kardeşleri toplama kamplarında öldürüldü. Hem Naziler hem komünistler tarafından sansüre uğradı. 20. yüzyıl edebiyatının çığır açan yazarı…
Almanca dilinin en çok okunan yazarlarından Franz Kafka, 1883’te Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda, Prag kentinde doğdu. Eserlerini rüyaların mantığıyla yazan Kafka, 20. yüzyıl modern edebiyatının çığır açan öykü ve romancısı oldu. Yaşadığı zamanda edebiyat çevrelerinde tanınsa da esas şöhretini ölümünden 22 sene sonra, 2. Dünya Savaşı ertesinde kazandı. Bunun arkasında yaşarken eserlerinin yayımlanmasında kendisine destek olan en yakın dostu Max Brod vardı. Brod, Kafka’nın geride bıraktığı yazmaları imha etme vasiyetine uymamış ve onları yayımlamıştı.
1. Depresif değildi.
Espriliydi, kadınlarla ilişkilerinde başarılıydı Kafka, her ne kadar içine kapalı bir karakter olarak bilinse de (belki de romanlarının bazı kısımlarındaki otobiyografik özelliklerden dolayı), özellikle arkadaş ortamlarında zekası her hâlinden belli olan, esprili biriydi. Kadınlarla rahatlıkla ilişki/iletişim kurabiliyordu. Yazıları ve mektupları okunup analiz edildiğinde kendi iç dünyasında cinsellikle ilgili korku ve çekinceleri olduğu görülse de aslında hayatı yaşamayı seven bir kişiydi. İkisi aynı kişiyle (Felice Bauer) olmak üzere üç defa nişanlandı. Hatta Brod’un ve biyografi yazarı Reiner Stach’ın kanıtlanamayan iddiasına göre, Bauer’le ilişkisi sürerken sevgilisi Margarethe Bloch’tan bir çocuğu bile olmuştu. Kendisini fiziksel olarak çekici buluyordu; bunda çocukken sporla çok ilgilenmese de ilerleyen yaşlarında yüzme, kürek ve biniciliğe merak salması etkili olmuştu.
2. Evrak-ı metrukesi dava konusu oldu
Max Brod, 3. Reich’ın Çekoslovakya’nın tümünü işgal etmesiyle olacakları öngörmüş ve dostu Kafka’dan kalan tüm elyazmalarıyla mektupları yanına alarak 1939’da Britanya mandasında bulunan Filistin’in Tel Aviv kentine göçetmişti. Brod, bunları 1947’de sekreteri Ilse Esther Hoffe’ye hediye etmişti. 1968’de ölümünden önce yazdığı vasiyetinde, Kafka’nın Hoffe’de bulunan tüm evrak-ı metrukesinin ileride edebî ve bilimsel olarak incelenmek üzere Kudüs’teki İbrani Üniversitesi Kütüphanesi’ne veya Tel Aviv Şehir Kütüphanesi’ne verilmesini şart koşmuştu. Hoffe ise Kafka’nın mektuplarını, kartpostallarını başkalarına satmıştı. Önce Bir Savaşın Tasviri eserinin elyazması satışa çıkarılmış; 1988’de ise Dava eserinin elyazması Sotheby’s’deki açıkartırmayla o zamanın parasıyla 3.5 milyon Alman markı karşılığında verilmişti (bugün Almanya’da Marbach Edebiyat Müzesi’nde sergilenmekte).
Hoffe, geride kalan elyazmalarını ise kızları Eva ve Ruth’a vermişti. Annelerinin 2007’deki ölümünden sonra Eva ve Ruth, Brod’un vasiyetine rağmen bunları Marbach Edebiyat Müzesi’ne satmaya çalışırken mahkemelik oldular. İsrail, Almanya ve İsviçre’de süren mahkemeler sonucunda, vasiyete uygun olarak elyazmalarının İsrail Ulusal Kütüphanesi’ne verilmesi uygun görüldü. 2016’da İsrail’deki üst mahkeme kararı onadı ve kardeşler (ve varisleri) tüm veraseti buraya devretti.
3. Eserleri hem faşist hem sosyalist rejimler tarafından yasaklandı
1920’li yıllarda Kafka’nın eserleri edebiyat çevrelerinde belli bir bilinirliğe ulaşmıştı. 1933’ten sonra ise Naziler bu eserleri zararlı ve istenmeyen yayın olarak tanımladı ve yasakladı. Hatta Kafka’nın kitapları, Hitler rejiminin önayak olduğu toplu kitap yakma eylemlerinde yakıldı. Nazi Almanyası ve işgal ettiği topraklardaki (doğduğu topraklarda kurulmuş olan Çekoslovakya da işgal edilmişti) bu yasak 1945’e kadar devam etti.
2. Dünya Savaşı sonrası, eserleri bu defa Çekoslovakya’da iktidarda olan Komünist Parti tarafından dekadan/yozlaşmış bulundu ve tekrar yasaklandı! Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde de Kafka’nın eserleri “yozlaşmış burjuva edebiyatının bir parçası” olarak değerlendirilmekteydi ve “geçici bir burjuva modası” olarak görülmekteydi.
SSCB’de Kafka konusundaki “gevşeme” Stalin’in ölümünden sonra başladı. 1959’da Kafka üzerine Inostrannaia literatura dergisinde uzun bir makale yayımlandı ve aynı sene Ilya Ehrenburg, Kafka’nın eserlerini “faşizme karşı bir ön uyarı” olarak değerlendirdi.
1963’te Çekoslovakya’da Liblice Sarayı’nda yapılan ve Kafka’yı doğduğu topraklarda tekrar tanıtmayı amaçlayan Kafka Konferansı; dört yıl sonra yaşanacak Prag Baharı’ nın kıvılcımını çakacaktı; zira bu konferans, Marksist literatürdeki emeğe yabancılaşma kavramını Kafka üzerinden tartışırken, edebiyat-siyaset ilişkisini de yeniden değerlendiriyordu. SSCB’nin 1968’te Çekoslovakya’ya askerî müdahelesi sonrası, Kafka konusunda Doğu Bloku’ndaki sansür tekrar yürürlüğe girdi.
4. Tüm kardeşleri Nazi rejiminin kurbanı oldu
Kafka, Prag’da Almanca konuşan Yahudi bir ailede doğmuştu. Bu ailenin ilk çocuğuydu; erkek kardeşleri küçük yaşta ölmüş, üç kız kardeşi Gabrielle, Valerie ve Ottilie ise onunla beraber büyümüştü. Kafka 1924’te veremden öldü. Kız kardeşleri ise Çekoslovakya’nın tamamı Naziler tarafından ele geçirildikten sonra soykırıma kurban gittiler. Gabrielle ve Valerie muhtemelen Chelmno imha kampında, Naziler tarafından öldürülmüş; Ottilie ise önce Theresienstadt’a (Terezin) sürülmüş, orada çocuklara bakıcılık yaparken Auschwitz’e götürülerek katledilmişti.
5. Brod, Kafka’nın eserlerini derleyip tamamlamıştı
Max Brod, Kafka’nın en yakın dostu olduğu gibi aynı zamanda yayıncılık konusunda tecrübeliydi, kendisi de başarılı bir yazardı. Kafka vasiyetinde, tüm yayımlanmamış veya yayımlanmış edebî mirasını imha edilmek üzere ona bırakmıştı. Brod’un onun en yakın dostu olarak bunu yapıp yapamayacağı konusu ya da edebî mirasın imha edilmesi konusundaki sorumluluğun -etik olarak- okurlara mı yoksa Kafka’ya mı karşı olması gerektiği sorunsalı üzerine tartışmalar hâlâ devam etmektedir.
Brod’un Kafka’nın elyazmalarını ölümünden sonra imha etmek şöyle dursun yayımlaması ise basit bir sürecin sonunda gerçekleşmedi; zira Kafka’nın üç önemli romanı, Dava (1925), Şato (1926) ve Amerika (kitabın bu ismi Brod tarafından seçilmiştir, kitabın taslaklardaki ismi Kayıp’tır – der Verschollene), dağınık şekilde başka yazıların arasında ve numaralandırılmadan farklı defterlere/kağıtlara yazılmıştı. Ayrıca bu romanların bölümleri de sıralanmamıştı ve kimi kısımları Kafka tarafından tamamlanmadan bırakılmış vaziyetteydi.
Max Brod tüm bu parçaları biraraya getirmiş, sıraya dizmiş ve yarım kalan bölümleri de kendi tamamlayarak yayımlayabilmiştir. Bu romanların dışında Kafka’nın mektuplarının büyük kısmı da yine Brod tarafından hazırlanıp yayımlanmıştır.