Dünün ve bugünün gündemi e-postanıza gelsin.
0,00 ₺

Sepetinizde ürün bulunmuyor.

Pazara kadar değil, mezara kadar…

Geçen ay Roma’da atlı araba yarışları ve takım taraftarları arasında­ki bitmek tükenmek bilmeyen mücadele konusunda bir şey­ler karalamıştım; bazı okurlar “Kardeş, hep Roma hep Yunan, bu dünyada başka medeniyet mi yok” diye sitem ettiler. Doğ­rusu haklılar. Evet, “dünya ta­rihi” dendiği zaman sadece be­nim aklımda kalan değil, kitabî olarak anlatılan da hep Antik Yunan ve Roma’nın hikâyele­ri ya, nasıl ki dünya çizgi çizgi değilse, sadece Avrupa’dan iba­ret de değil. Dünya tarihi Avru­pa’nın hem batısında hem de doğusunda aynı şekilde akmaya devam ediyor elbette. Ha nedir, Doğu’yu yine az çok biliyoruz da, Olmek, Aztek, Maya gibi ka­dim Batı medeniyetleriyle ilgili bilgimiz çizgi film düzeyinde seyrediyor. Yani en azından be­nimki öyle, şimdi kimse­nin günahını almayayım ve “Güneşin Oğlu Este­ban” çizgi filminden öğrendiklerimle de bir şeyler yaz­maya çekiniyorum açıkçası.

Ama az da olsa onların ta­rihleriyle ilgili bir-iki satır oku­muşluğum, haklarında verilen derslerde uyumuşluğum var. Bunlardan ilki en eski ama en son keşfedilmiş, varlığının far­kına en son varılmış olan Ol­mekler.

Aklımda kaldığı kadarıyla, tıpkı Roma’da olduğu gibi Ol­mek dünyasında da spor var ve bir hayli de önemli. E sporun olduğu yerde de hâliyle yen­mek de var, yenilmek de. Yal­nız hatırlarsanız Roma’da spor takımlarına olan taraftarlık, günümüzde kimi arkadaşların yaptığı gibi, “pazara kadar de­ğil, mezara kadar” biçimiydi ve buna karşılık tıpkı günümüz­de olduğu gibi takımların yıldız sporcuları, “Ben profesyonelim, geleceğimi düşünmem lâzım” diyerek hangi takım daha fazla para verirse rahatlıkla o takı­ma transfer olabiliyordu ya, işte Olmek arkadaşlara baktığımız zaman, üç aşağı beş yukarı bunun tam tersini görü­yoruz.

Öncelikle Ol­mek dünyasında yanılmıyorsam en önemli spor dalı günümüz­deki voleybol, tenis ve fut­bolun karışımı olan bir tür top oyunu. Takım­lar topu birbir­lerinin sahasına atıyor, onlar da bedenlerinin bir parçası ve genellikle de kal­çalarıyla topu karşılayarak geri gönderiyorlar. Tabii şimdi böy­le anlatınca kakara kikiri, eğ­lenceli bir oyun gibi geliyor ku­lağa ama benim aklımda kaldığı kadarıyla işin sonu pek öyle eğ­lenceli değil.

Artık nasıl skor tutuyorlar, maç nasıl kazanılıyor bilmiyo­rum ama Olmek dünyasının bu favori sporunda taraftarlar ta­kımlarını mezara değil, pazara kadar, sporcuların en az yarısı da takımlarını pazara değil, me­zara kadar tutuyorlar. Tabii as­lında burada kilit nokta, Olmek sporu için pazar ve mezarın ay­nı anlama geliyor olması, zira Olmekler, heyecanla izlenen bu müsabakaların ardından kaybe­den takımı tanrılara kurban edi­yorlar. Dolayısıyla kaybeden ta­kımı tutan taraftarlar, o takımı bir daha tutamıyor, o takımdaki oyuncular başka takıma trans­fer olamıyor. Evet, gördüğünüz gibi Olmeklerde sporculuk zor iş, iki gol yediğin zaman “Ucun­da ölüm yok ya” diyemiyorsun.

Tabii bu durumda taraf­tarlık bağları da çok kuvvetli olmasa gerek diye düşünüyo­rum ve sadece bu bile Olmek­leri Romalılardan ve günümüz dünyasından bir adım öne çı­karıyor. Ama işte o kaybeden takımın kafasını kesip tanrıla­ra kurban etme olayı işi bozu­yor, o konuda insanın Olmekle­ri kınayası geliyor ama yapacak bir şey yok. Görünen o ki artık bunlar mı görmezden gelmiş, arada bir yanlışlık mı olmuş bilinmez, Olmekler mağlup takımın oyuncularını kurban ederken Olmek tanrıları insa­fa gelip “Yav durun, alın bunu kesin” diye bir lama falan gön­dermemiş. Ha belki jaguar gön­dermişlerdir ama öyleyse de Olmeklere hak vermemek elde değil. Kim yakalayacak jaguarı da kurban edecek?

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Devamını Oku

Son Haberler