İtalyanların Amerika’ya göçüyle birlikte mafya da yeni kıtaya taşındı. Özellikle 1920-1932 arası içki yasağı yıllarında, New York ve Chicago’da efsane mafya babaları türedi: Al Capone, Bugsy Siegel, Lucky Luciano… Seçtiğimiz film ve dizilerin çoğu bu efsane karakterlerden ilham alıyor ve belirli bir dönemi anlatıyor. “Organize İşler”in bir erkek dünyası olduğunu ise hatırlatmaya gerek yok. Kadınların bu filmlerdeki rolü, eş/çocuk/ anne olmaktan ibaret.
Mafioso/Mafioso – 1962
Yönetmen: Alberto Lattuada
Bu siyah-beyaz karakomedi; İtalya’nın endüstriyel, üretim odaklı kuzeyi ile geleneksel, fakir, suç odaklı güneyi arasındaki çatışmaya dair ilgi çekici bir hikaye. Milano’da bir otomobil fabrikasında çalışan Antonio Badalamenti, tatilde sarışın kuzeyli karısı ve çocuklarıyla Sicilya’daki köyüne gider. Yerel mafya babası Don Vincenzo’yu ziyaret ettiğinde halledilmesi gereken bir gayrimenkul işi karşılığında mafyaya tetikçilik yapması istenir. Ağır ve ciddi örneklerinden farklı olarak komedi yönü ağır basan bir mafya filmi…
The Godfather/ Baba I ve II – 1972 ve 1974
Yönetmen: Francis Ford Coppola
Sadece tüm zamanların en iyi mafya filmi değil, en iyi filmlerinden de sayılan “Baba” serisinin 1990’da çekilen üçüncüsü, diğerlerinin yanında zayıf kaldığı için pek beğenilmez. Öte yandan ikinci film, yer yer ilkinin bile üzerine çıkar; çekilmiş en iyi devam filmlerinden biridir. Mario Puzo’nun romanından uyarlanan epik filmler, Corleone ailesinin yaşlanmakta olan reisi Vito Corleone’nin işleri küçük oğlu Michael’a devretmesini ve kararsız Michael’ın acımasız bir mafya babasına dönüşmesini konu alır. Film 11 dalda Oscar’a aday oldu ve en iyi film, en iyi erkek oyuncu ve en iyi uyarlama senaryo dallarında heykeli kucakladı.
Once Upon a Time in America/ Bir Zamanlar Amerika’da – 1984
Yönetmen: Sergio Leone
İtalya’nın usta yönetmeni Sergio Leone’nin Harry Grey’in romanından uyarladığı bu film, New York’un aşağı doğu yakasında fukaralık içinde büyüdüğü yıllarda Mafya Bugsy’e çalışmaya başlayan Yahudi David “Noodles” Aaronson ve arkadaşlarının hikayesini geri dönüşlerle anlatıyor. 1968’de yaşlı bir adam olarak New York’a dönen Noodles geride bıraktığı içki yasağı yıllarında kaçakçılıkla başlayıp mafya patronluğuna yükselmesinin şiddet, pişmanlık ve ihanetlerle dolu hatıralarına dalıyor.
The Untouchables/ Dokunulmazlar – 1987
Yönetmen: Brian de Palma
Yine içki yasağı yılları; bu sefer hikayenin öteki tarafından FBI ajanı Eliot Ness’in Al Capone’yi ele geçirmek için kurduğu “Dokunulmazlar” timinin mücadelesini izliyoruz. Ness, Al Capone’nin tüm Chicago’yu ele geçirdiği, “kirli polis”lerin cirit attığı şehirde, elit, küçük, ama ahlaklı bir ekip kurar. Robert de Niro ve Andy Garcia’nın oynadığı, Sean Connery’nin en iyi yardımcı erkek oyuncu Oscar’ını kucakladığı filmin senaryosu ünlü oyun yazarı David Mamet’e ait.
Goodfellas/ Sıkı Dostlar – 1990
Yönetmen: Martin Scorsese
Gerçek bir karaktere dayanan film, Amerikalı gangster Henry Hill’in, ailesi ve iş ortaklarının 1955-1980 arasındaki yükselişini ve düşüşünü takip ediyor. Scorsese film için oyuncularına büyük özgürlük tanımış; doğaçlamalarda çıkan malzemeleri sonradan senaryoya katmıştı. ABD Ulusal Film Kayıt Dairesi’nin koruma listesine alınan film, iyi tutturulmuş aksiyon, dram, komedi dozuyla, gelmiş geçmiş en iyi filmlerden…
Road to Perdition/ Azap Yolu – 2002
Yönetmen: Sam Mendes
ABD’nin Büyük Buhran yıllarında geçen film, bir İrlanda çetesi için çalışan kiralık katil Michael Sullivan’ın hikayesine odaklanıyor. Sullivan karıştığı kirli işler yüzünden karısını ve bir oğlunu kaybedince, diğer oğluyla birlikte bir öç alma savaşına girişiyor. Az da olsa gerçek olaylara dayanan film, ilhamını suç patronu John Looney tarafından ihanete uğrayan tetikçisinden alıyor. Kaderleri belirlenmiş karakterleriyle bir Yunan tragedyasını andıran “Azap Yolu”nun her bir karesi özenle tasarlanmış.
‘Arkası yarın’ mafya hikayeleri
Uzun soluklu hikayelerden hoşlanıyorsanız, stresli hayatı nedeniyle terapiye başlayan New Jersey’li çete reisi Tony Soprano’nun hikayesini anlatan, tüm zamanların en iyi dizilerinden The Sopranos’u… Bir mafya dizisinden beklenmeyecek derinliğiyle Atlantic City’nin mali işler sorumlusu Enoch Thomson’ın içki yasağı döneminde siyasetçiler ve mafyayla içiçe geçen hayatını anlatan Boardwalk Empire’ı… 1. Dünya Savaşı sonrası İngiltere’de kasketlerine sakladıkları jiletlerle insanları kör etmeleriyle nâm salmış bir çetenin, onların peşindeki bir dedektifin, at yarışları, komünistler ve IRA’nın dizisi Peaky Blinders’ı… Napoli’nin banliyölerinde geçen Gomorrah’yı… Ve tabii uyuşturucu baronu Pablo Escobar’ı anlatan Netflix’in en popüler dizilerinden Narcos’u izleyebilirsiniz.