Alan Sorkin’in Netflix’te gösterime giren son filmi “Şikago Yedilisi’nin Yargılanması” (The Trial of Chicago 7), hem aktüel bağlantıları hem oyuncuların muhteşem performansıyla, şimdiden 2021 Oscar’larının en önemli adayları arasında. Dinamik ve hızlı tempolu bir mahkeme draması. 1968-69’da Chicago’daki Vietnam Savaşı protestolarını düzenlemekle suçlanan 7 sanığın duruşmasını beyazperdeye taşıyan usta işi bir yapım.
Yıl 1968. İnsan hakları hareketlerindeki ivme ve hüsran açısından geçen yüzyılın dönüm noktalarından biri. Radikal solun kısa süren başrolü… Vietnam Savaşı protestoları, Prag Baharı, sonra Martin Luther King ve JFK suikastlarıyla ilericilerin, insan hakları savunucularının yaşadığı hüsran ve Chicago Demokrat Parti Kongresi…
Ağustos sonundaki kongrede Kennedy suikastinden sonra başkanlığa en uygun aday olarak başkan yardımcısı Humphrey gösteriliyor. Öğrenciler, aktivistler ve savaş karşıtlarından oluşan binlerce protestocu Chicago’ya, kongreyi protesto etmeye gidiyor. Belediye Başkanı Richard Daley’nin emrinde polis gücü protestoculara karşı acımasız. Kan dökülüyor; 400’den fazla insan ağır yaralanıyor.
1969 Eylül’ünde Başkan Nixon’un başsavcısı John Mitchell, protestoların vebalini demokrasi, eşitlik ve özgürlük isteyenlerin üzerine yıkmaya karar veriyor ve eylemlerin başını çeken “yıldız”lara, 7 aktivist ve gençlik lideriyle Siyah Panter’lerin başı Babby Seale’a dava açıyor. Aaron Sorkin 151 gün süren Amerikan tarihinin bu en önemli davalarından birinin filmini çekmek için daha iyi bir zamanlama tutturamazdı. 2020, 1968’den sonra Amerika sokaklarında sivil itaatsizliğin zirve yaptığı en önemli yıl oldu. ‘Amerikan Rüyası’nın büyük çöküşüyle fişeklenen ve insan hakları adına sokaklara dökülen protestocular, tabii yine polis şiddetiyle karşılaştılar ve sırf haklarını aradıkları, özgürlük ve eşitlik istedikleri için “kurulu düzen” tarafından suçlu canavarlar olarak gösterilmeye çalışıldılar. Aynı şey 1969’da bu dava sırasında da yaşanmıştı. Yalnız o zaman suçlamak için 8 günah keçisi seçilmişti. Dava bitmeden davası düşen (fakat yargıcın emriyle mahkeme salonuna kelepçeli ve ağzı bağlanmış bir şekilde getirilen) Siyah Panterler’in lideri Bobby Seale, Demokratik Bir Toplum İçin Öğrenciler Birliği’nin kurucularından Tom Hayden, hippi aktivistler Abbie Hoffman ve Jerry Rubin yargılananlar arasında öne çıkan isimlerdi.
Münazara ve konuşma yazma konusunda bir deha olan Aaron Sorkin, “Şikago Yedilisi’nin Yargılanması” (The Trial of Chicago 7) filminin senaryosunu aslında 2007’de yazıyor ve filmi Spielberg’in yönetmesi bekleniyor. Ancak 2008 krizi yüzünden Spielberg’in parası ödenemiyor ve senaryo rafa kalkıyor. Ta ki Sorkin çok doğru bir zamanlamayla 2019’da işi tekrar eline alana kadar. Sorkin, filmi çerçeveleyip bir bağlama oturtmak ve zamanın ruhunu vermek için Martin Luther King ve JFK suikastlarıyla açıyor; fakat bundan sonra, çok az arşiv görüntüsü kullanılıyor. Oldukça absürd yargılanma süreci, mahkeme salonu, protestocuların karargahı ve aynı zamanda stand-up komedyen olan Abbie Hoffman’ın şovlarına bölünerek öykülendirilmiş. Davayı “bunak” diyebileceğimiz, Chicagolu avukatların %78’i tarafından kifayetsiz ve yetersiz bulunan taraflı bir yargıç Julius Hoffman (Frank Langella) yönetiyor ve “şov”un en önemli kısmı mahkeme salonunda vuku buluyor.
Sorkin yeteneğinden o kadar emin ki, çok daha çekici olabilecek protestolara çok az yer verip, durağan ve sıkıcı bulmamız beklenen mahkeme salonunda olup bitenleri başrole taşımış. Bir mahkeme draması için son derece hızlı tempolu ama temponun bir müzik eserinde olduğu gibi sık sık değiştiği bir film. Her bir oyuncu ama özellikle Abbie Hoffman’ı canlandıran Sacha Baron Cohen ve 7 sanığın avukatı William Kunstler’i canlandıran Mark Rylance müthiş performanslar sergiliyorlar. Bir filmi batıran ya da çıkaran en önemli ögelerden montajın (Alan Baumgarten) çok başarılı olduğu filmde, unutulmayacak birçok an var: Abbie/Jerry ikilisinin sürekli mahkemeyi yaratıcı şekillerde protesto etmeleri (örneğin salona hâkim cübbesi altına polis üniforması giyerek gelmeleri); Johnson dönemi Adalet Bakanı Ramsay Clark’ın (Michael Keaton) kendi arzusuyla hiç beklenmedik şekilde, sanıkların lehine ifade vermesi; az ama çarpıcı protesto sahneleri; karar gününde 7 sanık adına konuşması uygun görülen Tom Hayden’ın yargıcın tüm itirazlarına rağmen dava süresince Vietnam’da ölen 4700’den fazla Amerikan askerinin adını tek tek okuması bunlardan bazıları.
Dava, sanıkların 5’er yıl hapis cezası almasıyla sonuçlandı; Yargıtay’a gitti ve Yargıtay tarafından bozuldu. Başsavcı yeniden yargılamayı reddetti.
Filmin günümüzle paralelliklerine gelecek olursak… George Floyd ve Breonna Taylor’ın polis tarafından öldürülmesinden sonra ABD’yi kasıp kavuran protestolar esnasında film post-prodüksiyondaydı. Sorkin bunun üzerine filmine dava esnasında polis tarafından öldürülen Siyah Panterler Illinois Eyaleti Bölümü Başkanı Fred Hampton cinayetinden olay yeri fotoğraflarını ve cinayetten sonra kameraya bakarak sırıtan 5 polisin fotoğraflarını ekledi.
“The Trial of Chicago 7” yakın dönem Amerikan tarihindeki en önemli davalardan birini ilgiyi sonuna kadar taze tutarak dramatize eden; günümüzle paralellikler kuran; insan hakları, hükümetin ve polisin hayatlarımızdaki yeri gibi konular üzerine düşündüren; 2021 Oscarlarına “En İyi Film” dalında aday olması beklenen bir yapım.
Netflix’te mutlaka izlenmeli.