Troller, siyasiler ve kalite…
Daha önceki devirlerde matbuat ve basın olarak isimlendirilen medya, yani Anglo-Saksoncadaki “haber kağıdı”, Latincedeki “gazete”; günümüz dünyasında malum çok genişleyerek…...
Yeni nesil propoganda: Siyasi trollük yöntemleri
Trollük, birbirini yüz yüze tanımayan çevrimiçi dünyada cemaatleşmiş, insanların hassasiyetlerini hedef alan, bir tür ganimet olarak duygusal tepkiler toplayan kışkırtıcı, konu dışı ve hariçten gazel okuyan kimse anlamında kullanılıyor. Trollük daha kişisel ve apolitik bir minvalde düşünülürken kolektif ve siyasi misyona sahip bağlamlarda kullanımı giderek arttı. Anonymous adlı hacker grubunun Scientology tarikatiyle mücadelesinin politikleşmesi ilk büyük örneklerden olabilir. Putin’in siyasi troll kullanımı da… Bir Guardian yazısında Putin’in siyasi trolleri ile ilgili sıralanan uzman görüşleri arasında şunlar öne çıkıyordu:
Han: Tarihi biçimleyen unvan
Çinggis Han’ın 1227’de vefatından sonra İç Asya’daki Türk ve Moğollar arasında ancak Çinggis evladı ve torunları “han” unvanı taşıyabiliyordu. Osmanlıların başarısı ise, aslen bir bey olan Osman’ın soyundan gelenlerin 2. Murat’tan itibaren “han” unvanını kullanmaları oldu.
İHTİYAÇTAN ZEVKE UZANAN SÜREÇ
Ava giden avlandı, insan türü yalnız kaldı
Bir toplayıcı iken kendi av olan insan evladı sonradan hıncını uçan-kaçan her şeyden çıkarmış; en yaman, en sapkın ve sınır tanımayan avcı olmuş. “Avcı-toplayıcı” dönemden modern zamanlara uzanırken, her coğrafyada, her inanışta kendini kaybeden iktidar sahipleri, ziyafet-parti-zevk üçgeninde hayvanların da neslini tüketmiş.
İMPARATORLUKLAR ARASINDA, SINIRLAR ÖTESİNDE
Köpe ailesinin anılarıyla savaş ve mütareke yılları
Osmanlı İmparatorluğu’nun modernleşme sürecine ve tarih sahnesinden çekilmesine tanıklık eden Köpe ailesinin anılarına dayanan “İmparatorluklar Arasında, Sınırlar Ötesinde” sergisi, 15 Eylül’de SALT Beyoğlu’nda açıldı. Aile albümünden yola çıkılarak hazırlanan sergi, 1890’lardan 1920’lere, 2. Meşrutiyet, 1. Dünya Savaşı ve Mütareke dönemlerini kapsayan bir süreci detaylı arşiv kayıtlarına dayanarak sunuyor.
BEN TÜRK: KORE SAVAŞI'NDA TÜRK ESİRLER
Esaret altında kahramanlık Kore’de esir düşen 44 Türk
Askerî antropolog Dr. Aynur Onur Çifci, Ben Türk adlı kitabında Kore’deki Türk esirlerin hikâyesini anlatıyor. Türk, Amerikan ve İngiliz arşivlerinden elde edilen askerî belgelere ve esir düşen Türk askerlerle yapılan mülakatlara dayandırılan araştırma, üstün esaret performansları örnek gösterilen Türk askerleriyle ilgili filmlere konu olacak detaylar içeriyor.
DEVLET YARDIMI
Bürokratlar toplanır, ‘yandaş basın’ beslenir
Gazete ve dergileri, kısacası basını kontrol altında tutmak, öteden beri siyasi iktidarların fonksiyonları arasındadır. 1943’te toplanan üst düzey devlet bürokratları, hangi dergi/mecmuanın maddi olarak destekleneceğine, hangilerinin uyarılacağına karar vermişler ve bunu rapor olarak devrin başbakanı Şükrü Saracoğlu’na sunmuşlardı.
KONUŞMANIN 'BEYAZ PERDE'YE GİRMESİ
Sözsüz sinemadan taşkın diyaloglara doğru
Sessiz sinema hem yazıyı hem musikiyi kullanıyordu. Charlie Chaplin, sessiz sinemanın defterinin bütünüyle dürüldüğü dönemde, 1936'da gerçekleştirdi "Modern Zamanlar"ı. Film, o gün bugün yaşanan onca ağır insanlık tragedyasının ardından "hiçbirşeyin" değişmediğini gösteriyor. "Söze ne hacet", doğru deyiş. Yine de Visconti, Bergman, Rohmer, Fellini, Guy Debord ve tabii Godard aytı tutulmalı.
ÇAĞDAŞ SAĞLIK EĞİTİMİNDE 75. YIL
Bilim ve fedakarlık: Ankara Tıp Fakültesi
Cumhuriyetin ilk tıp fakültesi 20 Haziran 1945’te kurulmuş, Atatürk’ün hayali nihayet 2. Dünya Savaşı’ndan sonra gerçek olmuştu. Ankara Tıp Fakültesi tıbbiye geleneğinin Anadolu’ya taşındığı bir başlangıç oldu. Geç Osmanlı döneminden günümüze, büyük özveri ve emekle aktarılan kıymetli bir mirasın kısa tarihi...
MEMORIA, VERDAD Y JUSTICIA
Latin Amerika’da Condor Operasyonu: Akbabaların karşısında hafıza, hakikat ve adalet
Latin Amerika’nın “uzun 10 yılı”nda sol popülist ve ilerici hükümetleri ardı ardına deviren askerî darbeler, toplumu demir yumruklarıyla ezmiş; arkalarında bir enkaz bırakmışlardı. 1992’de Paraguay’da tesadüfen bulunan “zulüm arşivi”, “Akbaba”nın pençesinden kurtulamayan onbinlerce Latin Amerikalının hikayesini anlatıyordu. Akbaba (Condor) bir benzetme değil, ABD’nin yerli işbirlikçileriyle yürüttüğü kirli operasyonun adıydı...