Amasra halkı bolluk getireceği düşüncesiyle kömür ocaklarını 1966’da sevinçle karşılamıştı. Doğadaki tahribat onlara yanıldıklarını gösterdi. Bugünse termik santral projesine büyük tepki gösteriyorlar.
Muhteşem doğası, tarihî eserleri ve ulaşım kolaylığı nedeniyle ‘çeşm-i cihan’ (dünyanın gözbebeği) unvanını yüzyıllardır koruyan Amasra, termik santral projesiyle bir kez daha endüstriyel saldırı tehdidi altında. Bartın Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünün Haziran ayında kabul ettiği Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporuyla termik santralin inşa süreci hızlandı. Bölge halkı projeye karşı, çünkü geçmişte yaşadıklarından ötürü ağızları yanmış durumda. Akıllarda 1960’la yaşanan süreç canlılığını koruyor.
1965 seçimlerinde Adalet Partisi’nin tek başına iktidara gelmesiyle birlikte taşkömürü ocağının yeniden faaliyete geçmesine karar verilmişti. Turizmin meyvelerini henüz toplayamamış olan Amasra halkı balıkçılıkla gemicilikle uğraşıyor, yoksullukla boğuşuyordu. İktidarın, ocakların refah getireceği yönündeki kampanyası da eklenince, Amasralılara sevinmekten başka seçenek kalmamıştı. “Plajların simsiyah kömür olacağını Allah bize nihayet gösterecek” diye sevinenler bile vardı. Çeşm-i Cihan Amasra kitabının yazarı tarihçi Necdet Sakaoğlu’na göre, öyle de oldu: “Kömür ocağının suları bir Roma kanalından küçük limana bağlandı ve kömür atıkları, limanı kömür bataklığına çevirdi.”
Ocak açılırken antik Amasra kentinin nekropolü üzerinde çalışan dozerler lahitleri kırıp döktü. Akropol, tiyatro alt üst edildi. Tahribatın ikinci dalgası, nüfus artışıyla geldi. Amasra’nın yaklaşık 1900 olan nüfusu dışardan gelen işçiler ve aileleriyle bir anda on bine ulaştı. Tarihî yarımada üzerinde kaçak yapılaşma başladı. Sakaoğlu esas tahribatın o dönem yaşandığını söylüyor:
“Yollarında Roma’dan, Bizans’tan kalma kaldırımlar görülen, kale içinde çantı tipi, 14-15. yüzyılın mimari özelliklerinden esinlenen mütevazi evler bulunan Amasra, kaybolup gitti.”
Bugün gündemde olan termik santral projesiyle yeni bir doğal ve tarihsel tahribat kapıda. Ama Amasra’nın kaybedecek hâlâ çok şeyi var. Öncelikle UNESCO dünya mirası geçici listesinde, ‘Ceneviz ticaret yolunda Akdeniz’den Karadeniz’e Kadar Kale ve Surlu Yerleşimlere Adaylık Dosyası’nda yer alıyor. Buna beş adanın birleşmesiyle oluşan bir yarımada üzerinde bulunan Amasra’nın Küre Milli Parkı’nın giriş kapısı olduğunu da eklersek, bölgeye termik santral yapma zihniyetinin çarpıklığı iyice belirginleşiyor. Sakaoğlu umutlu: “Şimdi Amasra’da 1960’lardan çok daha bilinçli bir topluluk yaşıyor, aynı hatayı yinelemeyeceklerdir.”