Kasım
sayımız çıktı

Görünenin ötesindeki Osman Hamdi Bey

Türk sanat tarihinin öncü ve en önemli isimlerinden Osman Hamdi Bey’in Sakıp Sabancı Müzesi resim koleksiyonunda yer alan altı tablosu, x-ışınları, kızılötesi gibi tekniklerle detaylı bir şekilde karşılaştırmalı olarak incelendi. Bu eserlerin geçirmiş olduğu restorasyon çalışmalarına, sanatçının üretim ve eserlerine dair her ayrıntı ilk defa bilimsel yöntemlerle ortaya çıkarıldı.

Görünenin Ötesinde (Osman Hamdi Bey), 31 Aralık’a kadar, Sakıp Sabancı Müzesi, İstanbul, (sakipsabancimuzesi.org).

Türk sanat tarihinin öncü ve en önemli isimlerinden Osman Hamdi Bey’in Sakıp Sabancı Müzesi koleksiyonunda yer alan altı tablosu, Bank of America Merrill Lynch ‘Sanatı Koruma Projesi’ kapsamında mercek altına alındı. Böylece 2010’dan itibaren tarihsel veya kültürel öneme sahip ve yokolma tehlikesi altındaki eserleri korumayı amaçlayan, 30 farklı ülkenin müzelerinde gerçekleşen 120’den fazla koruma projesine Türkiye’den de ilk defa bir sanatçının eserleri dahil oldu.

Osman Hamdi Bey tabloları üzerine konservasyon ve bilimsel araştırmalar alanında yapılmış çalışmaların ilki ve en ayrıntılısı olan proje 2016’da başladı. İki yıllık sürecin sonunda tamamlanan “Osman Hamdi Bey Tablolarının Bilimsel Analizleri ve Konservasyonu” projesinin bulgularına dayanan bu sergide onun “Vazoda Çiçekler”, “Kuran Okuyan Hoca”, “Kokona Despina”, “Naile Hanım Portresi”, “Arzuhalci” ve “Cami” adlı tabloları karşılaştırmalı olarak ele alındı.

Eserlerin bilimsel analizlerine kapsamlı bir bakış sunan projede ilk olarak x-ışını görüntüleme tekniğiyle, tablolarda uygulanan eski restorasyon işlemleri, ağır metal içeren boyaların yerleri ve çıplak gözle görülmeyen alt katmanlardaki bulgular incelendi. Osman Hamdi Bey’in, eserlerine boyayı uygulamadan önce karakalemle yaptığı eskizler, boyama teknikleri, eserlerin geçirdiği dönüşüm bu süreçte ortaya çıktı. Bu adımın ardından sanatçının kullandığı malzemelerin yapısını, rengini, boya katmanlarını ve dokusunu incelemek üzere kimyasal analiz çalışmaları yürütüldü. Altı tablonun tuval bezlerinin organik yapıları, kızılötesi spektroskopisi (FTIR) ile incelendi ve veriler, temel bileşenler analizi (PCA) metoduyla sınıflandırılarak özellikleri belirlendi.

Restorasyon çalışmalarını izleyicilere aktarmayı hedefleyen sergi için yapılan araştırmaların sonucunda, sanatçının sıklıkla kullandığı pigmentlerin türlerinin yanı sıra boya uygulama tekniğinde de gözle görülemeyen ayrıntılar ortaya çıkarıldı. Eserlerindeki keskin ve yumuşak fırça darbeleri belirlendi ve resme başlamadan önce tuval üzerinde yaptığı çalışmalarla ilgili bilgilere ulaşıldı. Osman Hamdi’nin malzeme kullanımında gösterdiği özene, yaşadığı dönem için pahalı bulunan materyalleri tercih etmesine, boya uygulamadan önce yaptığı ayrıntılı çalışmalara dair düşünceler bu projeyle birlikte bilimsel olarak doğrulandı.

Eserlerde çıplak gözle görülemeyecek ayrıntıların keşfi, Osman Hamdi Bey’in Sakıp Sabancı Müzesi Koleksiyonu’nda bulunan eserlerinin sanat tarihi açısından yeniden değerlendirilmesi için de bir zemin oluşturdu.

Sergide Osman Hamdi Bey’in eserleri x-ışınları ve kızılötesi teknikleriyle incelenerek orijinal eserlerde çıplak gözle görülmeyen ayrıntılara yer verildi.

SERGİ

Neolitik Çağ’dan Selçuklu dönemine Anadolu’nun mirası

Çağlar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Anadolu toprakları, zengin bir mirasın da sahibidir. Yaklaşık 9 bin yıl öncesinden başlayarak sırasıyla Neolitik, Kalkolitik, Tunç, Demir, Yunan, Roma, Bizans ve Selçuklu dönemlerine dek uzanan Anadolu’daki “Toprağın Mirası” kronolojik bir izlemle sergilenerek ziyaretçilere geçmişin gündelik hayatından bir kesit sunuluyor. Rezan Has Müzesi’nin geniş arkeoloji koleksiyonunda bulunan yaklaşık 300 eserden oluşan seçkide antik dönemlerde insanların gündelik hayatlarında kullandıkları yemek pişirilen, şarap ve zeytinyağı muhafaza edilen kaplardan, Tanrılara sunulan adaklara kadar çok geniş yelpazede bir envantere yer veriliyor. Bu sayede çeşitli yerleşim yerlerinden, tapınaklardan, mezarlıklardan ve doğal çevreden elde edilen bu bulgularla, burada yaşamış medeniyetlerin günlük alışkanlıkları, sosyal ilişkileri ve inançları da irdeleniyor.

Toprağın Mirası, 31 Ekim’e kadar, Rezan Has Müzesi, İstanbul, (rhm.org.tr).

İp delikli çömlek, pişmiş toprak, Neolitik dönem, M.Ö. 7500 – 5500.

Gümüş buhurdan, Akhamenid dönem, M.Ö. 6-5. yüzyıl.

SERGİ

İtalyan merceğinden Bizans izleri

Yitik İmparatorluğu Resmetmek: İtalyan Merceğinden Anadolu’daki Bizans Sanatı, 1960-2000, 31 Aralık’a kadar, ANAMED Kemerli Galeri, İstanbul, (anamed.ku.edu.tr).

Roma’daki Sapienza Üniversitesi’nin Bizans Sanatı Tarihi Dokümantasyon Merkezi’nden (Centro di Documentazione di Storia dell’Arte Bizantina – CDSAB) fotoğraf ve arşiv materyalleri “Yitik İmparatorluğu Resmetmek: İtalyan Merceğinden Anadolu’daki Bizans Sanatı, 1960–2000” sergisi sayesinde tarihseverlerle buluşuyor. Küratörlüğünü Livia Bevilacqua ve Giovanni Gasbarri’nin üstlendiği sergi, İtalyan araştırmacıların Anadolu’nun dört bir köşesinde Bizans’ın izlerini takip etmelerine ve kimi ilk kez araştırmalara konu edilmiş Bizans anıtları üzerine incelemelerine odaklanıyor. Anadolu’daki Bizans sanatı araştırmalarına önemli katkılarda bulunan İtalyan sanat tarihçilerinin titizlikle yürüttüğü çalışmalar sonucunda Roma’dan Doğu’ya uzanan tarihi güzergâh izlenerek yitik bir imparatorluğun parçaları yeniden keşfediliyor.

1960’lı yıllardan başlayarak Doğu Akdeniz bölgelerinde Sapienza ekibi tarafından yürütülen inceleme gezileri sırasında toplanan ve coğrafi alanlara göre sınıflandırılan 35 binin üzerinde görsel malzeme (basılı fotoğraf, slayt, negatif, harita, çizim) bazıları kökten dönüşüme uğramış, hatta tahrip olmuş anıt ve eserlerin hikâyesini de inceleme fırsatı veriyor. Arşivde İstanbul ve Ermenistan’daki eserlere ait belgelerin yanısıra Türkiye, Suriye, İsrail, Ürdün ve Mısır’ı da kapsayacak şekilde Bizans Yakın Doğusu ile ilgili görsel belgeler ve bunlarla birlikte gravürlü el yazmalarına adanmış bir grup malzeme de yer alıyor.

Sergide yer alan CDSAB belgeleri hem fotoğraflanan Bizans anıtları açısından hem de İtalyan saha araştırmacılarının başarıları bakımından çok değerli bir tarihsel kaynak niteliğinde.