20.yüzyıl başlarında Avrupa’da kurulan ve sadece Yahudi sporculardan oluşan spor kulüplerinin en ünlüsü Viyana’daki Hakoah’tı. Kurucusu ve birçok sporcusu Nazi toplama kamplarında can verecek kulüpteki atletlerden biri de, babası Türk vatandaşı olan Alfred König’ti. Türkiye’ye gelecek, ismini değiştirecek ve unutulmaz rekorlara imza atacaktı.
Spor, 19. yüzyılın sonunda Avusturya’da “yumuşak ve zayıf getto Yahudisi” imajından kurtulmanın aracı olarak da görülüyordu. Bu anlayış doğrultusunda jimnastik toplulukları kurulurken, birçok Yahudi sporcu kendilerine açık olan karma kulüplerde spor yapmaya başlamıştı.
Bununla yetinmeyen dönemin siyonist liderleri, gençleri biraraya getirecek, Yahudi özbilincini güçlendirecek ve sadece Yahudilerden oluşan bir spor kulübü kurulmasını istiyordu. Max Nordau’nun 1898’deki Siyonizm Konferansı’nda dile getirdiği “Kaslı Yahudilik” teorisi kısa sürede hayat bulacak, aralarında İstanbul’un da olduğu birçok yerde kulüpler kurulacaktı.
İşte onların en ünlüsü Viyana’da kapılarını açan Hakoah kulübüydü. Kentte o günlerde yaklaşık 200 bin Yahudi yaşıyordu. Şarkı sözü yazarı Fritz Löhner Beda’yla bir dişçinin 16 Eylül 1909’da kurduğu kulübün adı İbranice “güç” demekti. Futbol, eskrim, hokey, atletizm, yüzme ve güreş branşlarında faaliyet gösteren mavi-beyazlılar kısa sürede ünleniyordu.
Hakoah’taki Viyanalı sporculardan biri ise, 1913’te Avusturya’da doğmuş ama hayatının önemli kısmını Türkiye’de geçirmiş Alfred König veya diğer adıyla Ali Ferit Gören’di! Aslında her şey, baba Jakob König’in 1882’de İstanbul’da dünyaya gelmesiyle başlamıştı. Tüccardı; sonradan Avusturya’ya taşınmıştı. Oğlu Alfred, Viyana’da doğmuştu. Kısa sürede atletizme sevdalanacak delikanlı, Hakoah forması giyiyordu. Kısa mesafe koşularında uzmanlaşan König, 1932’de 400 metrede Avusturya gençler şampiyonu olmuştu (Kaderin cilvesi, ezeli rakibi olan vatandaşı Felix Rinner sonradan Nazi subayı olacak, Almanya’nın ülkesini ilhak ettiği gün emrindeki 40 SS askeriyle Başbakanlık binasını alacaktı).
30’lu yıllardan itibaren Avusturya’da nazizmin yükselmesiyle birlikte yasalar değişiyor, babasının Türk vatandaşlığı, Alfred’in durumunu tartışmalı hâle getiriyordu. Gençlerde elde ettiği dereceler silinen König, olimpiyatta yarışıp yarışamayacağından emin değildi.
1935’te Yahudi sporcuların katıldığı Makabiyat Oyunları’nda 2’si altın olmak üzere 4 madalya alan sprinter bir yol ayrımındaydı. Ya Hakoah’ta yoluna devam edip 1936 Berlin Olimpiyat Oyunları’na gitmeyecekti ya da sporun şahikasında boy gösterip kulübünden atılacaktı. Olimpiyata gitmeyi tercih eden König, 200 metre seçmelerinde başarılı olamayıp elenmişti.
Anschluss’tan (Almanya’nın Avusturya’yı ilhakı) sonra hayatı cehenneme dönen binlerce Yahudi’den biri olan König, 1938 ortalarında Türkiye’ye iltica etti (Resmî belgelerde bu tarih 22 Temmuz 1938 olsa da sporcu birkaç ay evvel gelmişti). 20 Mayıs’ta Ankara’da düzenlenen yarışmalarda İstanbul Karması adına yarışan atlet 2 birincilik kazanmıştı.
Kısa süre içinde Türkiye formasını terletmeye başlayan atletin artık yeni bir ismi vardı: Ali Ferit Gören! Müsabakalarda bu adı kullansa da günlük yaşamında Alfred König olmaya devam ediyordu.
1938 yazı sonunda Belgrad’da Balkan Oyunları organizasyonu vardı. Yeni ismiyle yarıştığı Belgrad’da 400 metrede birinci olan Gören, yeni ülkesine altın madalya getirmişti. Ayrıca 49.4 saniyeyle imza attığı Türkiye rekoru, yaklaşık 17 sene kırılamayacaktı. Yetenekli sprinter, 4×400 metrede Türkiye rekorunu kıran takımın da bir parçasıydı.
1939’da yine Balkan Oyunları’na giden atlet, 400 metredeki unvanını korumuştu. 200 metredeyse Muzaffer Baloğlu ipi göğüslerken, o üçüncü gelmişti. Atina’dan 4 madalyayla Türkiye’ye dönen Gören, ertesi yıl askere alındı. 1944’te İstanbul’da Tamara Hanım’la evlendi; babası ise Viyana’da vefat etmişti. Babasının doğduğu şehir oğluna yuva olurken, oğulun doğduğu şehir babaya mezar olmuştu.
Sonraki yıllarda bir yandan ticaretle de uğraşmaya başlayan Ali Ferit Gören, diğer taraftan Kuleli Askerî Lisesi’nde öğretmenlik yaptı, sporcu subaylar yetiştirdi. 1979’da Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün başarılı sporcuları ağırladığı resepsiyona davet edilen Gören, ancak 68 yaşında onurlandırılmıştı. Bu onun Türkiye’de devlet tarafından layık görüldüğü tek üst düzey kabul ve onurdu.
1980 darbesinden hemen önce İtalya’ya yerleşen emekli atlet, 1987’de Roma yakınlarında öldüğünde 74 yaşındaydı. Avusturya’da doğmuş ama ömrünün çoğunu Türkiye’de geçirmişti.